Konuş artık Zekeriya Öz
Muhsin Yazıcıoğlu Cinayeti’nden beri herkesin kafasında aynı soru var; “Neden öldürülmüş olsun ki?” Çünkü herkes resme aynı açıdan bakıyor. Onlara göre BBP; Seçim kazanması ve iktidar olması zor bir parti.. Ya da, ideolojik temelli olduğu için söylemlerini geniş kitlelere ulaştırması ve yayması güç bir parti.. Dolayısıyla başındaki kişi, çok da kudretli bir kişi değil.. Yani Turgut Özal’ı öldürdük ama o Cumhurbaşkanı idi.. Kudretli bir koltukta oturuyordu. Muhsin Yazıcıoğlu ise bırakın iktidarı, muhalefette bile sayılmaz.. (BBP’nin tek milletvekiliydi öldürüldüğü vakit) E, o halde neden öldürmüş olsunlar ki?.. Basit bir kazanın altında başka şeyler arıyoruz.. Mu acaba?
¥
Yazıcıoğlu susturulduğunda Ergenekon davasında önemli bir aşama kat edilmişti. Savcılar, en azından Silivri’de darbe girişimlerinin yargılandığını herkesin duyacağı bir şekilde ilan etmişlerdi. Geriye dönüp 12 Eylül, 12 Mart öncesi sokaklara baktıklarında gördükleri manzara ile Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven sürecinde yaşananların benzerlikler göstermesi ise yakın tarihe olan ilgilerini ve meraklarını artırmıştı. Ve en fazla merak edilen ise; 13 Eylül günü silahların nasıl sustuğu idi.. Eğer onu çözebilirlerse, 2000’lerde tasarlanan darbelerle ilgili kamuoyu oluşturma metotlarında da mesafe kat etmiş olacaklardı.. Mesela Danıştay cinayeti, Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi Katliamı, Rahip Santoro cinayeti, Üzeyir Garih suikastı.. İçim sızlayarak bu örnekleri arttırabilirim.. Birinin çıkıp darbe planları ile sebepsiz ve sahipsiz cinayetler arasındaki bağlantıyı izah etmesi gerekiyordu.
¥
Her cinayetten sonra katiller BBP’ye övgüler yağdırdığında rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na; “çok aradınız mı bu zibidileri?” diye sormuştum.. O da bana; “bizim tarlamızı başkaları sürmüş” demişti.. Bu sözü daha sonra başka yerlerde de söylediği için gönül rahatlığı içinde yazıyorum. Dolayısıyla Ergenekon’un tuvalet kağıdı gibi kullanıp kullanıp kaldırıp attığı çocukların BBP ile ilişkilendirilmesinden en çok merhum Yazıcıoğlu şikayetçiydi. Bu işe bir son verilmesi gerekiyordu. O da taşın altına elini koydu..
¥
Bundan sonrasını Zekeriya Öz anlatsın bence.. Kaza yaşandığı günden beri Muhsin Yazıcıoğlu’nun gizli tanık olduğu yazıldı, çizildi söylendi. Zaman zaman davaya katkı sunmak için belgeler getirdiği zaman zaman ayrıntılı bilgiler verdiği konuşuldu.. Artık Muhsin Yazıcıoğlu öldü.. Ama arkasında dünyanın en acemi teşkilatı tarafından işlenmiş bir cinayet bıraktı. Ellerinde tornavidalarla uçaktan cihaz söken üniformalı adamlar, kaza olmasına 2 dakika kala arızalanan radarlar, ortalarda dolanan iki tane savaş uçağı, “eks olmadan gelmeyin” diyen bir komutan, istiare sonucu öğrendikleri koordinatları bile aradığı söylenen ama burunlarının dibindeki enkazı bulamayan (!) bir ekip.. Allahım daha neler neler.. Sayın savcım.. Eğer şimdi çıkıp derseniz ki; “Bize merhum Yazıcıoğlu, şu şu konularda bilgi-belge veriyordu” eminim, Yazıcıoğlu cinayeti üzerinde çalışan meslektaşlarınızın işi biraz daha kolaylaşacaktır.. Eğer yoksa böyle birşey, bence bunu da çıkıp kamuoyuyla paylaşın. “Yazıcıoğlu ile görüşmedik, görüşmeyi de düşünmüyorduk” deyin bence, kafalardaki soru işaretleri gitsin.. Kalın sağlıcakla.