Almanlar konu olunca
Geçenlerde Barış Meclisinin bir toplantısına katılmak için Ahmet Türk ve Hasan Cemal’le birlikte THY ile Stuttgart’a gitmiştim..
Daha önce lacivert pasaportla İstanbul’daki Fransız konsolosluğuna başvurmuştum, Schengen vizesi için. AİHM’deki davalarımla ilgili görüşme yapmak için, üç haftalık vize vermişlerdi. Yıl 2009, durumu Ankara’daki Fransız elçiliğine ilettim, süreyi uzattılar.. Bu defa da 6 aylık vize vermişlerdi. Daha sonra 1 yıla çıkardılar. Vize almak da bir dert. Ben 40 yıldır Avrupa’ya gider gelirim. Hemen hemen, hem pasaportsuz kalmadım hem de vizesiz geçen pek zamanım olmamıştır. Ama yine de böyle davranıyorlar. O tarihten sonra ne zaman hangi AB ülkesine gitsem girişde yarım saatten fazla bekletiyorlar.. Bazan çıkışta da..
Alman vakıfları ile ilgili haberler, Deniz Feneri davası filan derken bir de “Almanya Büyükelçiliği’nde skandallar zinciri bitmiyor! Akademisyenler ve sanatçılara vizeler konusunda çıkarılan zorluğun ardından bu kez de arama skandalı yaşandı. Büyükelçiliğin davetiyle resepsiyona gelen davetliler, kapıda saatlerce bekletildi. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi kemerden çantalarına kadar aranınca çoğunluğu gazeteci olan bir grup resepsiyonu protesto etti!” şeklinde haberler çıkınca bu durumu yazma gereği duydum. Sanırım konu Dışişleri ve AB’den Sorumlu Bakanlığın da dikkatini çekecektir.. Alman ve Fransız elçiliği de herhalde bu durum hakkında, en azından bu durumun tekrarlanmaması için bir tedbir alacaklardır. Bizim Almanya ve Fransa elçiliklerimize de herhalde daha önce benzer şikayetler ulaşmış olmalıdır.
Bu defa basına verilen gri/hizmet pasaportu ile gittim ki sorun yaşamayayım diye. Zaten gri pasaporta vize de istenmiyor. Ama yine beklettiler. Herkes geçti ben tercüme konusunda yardımcı olan Türkiye’den bir arkadaşla kaldım. Görevli polis gitti, bir başkası geldi, sonra pasaport, basın kartı, bilet aldılar gittiler, uzun süre sonra geri geldiler.
Daha önce bilgi de vermiyorlardı. Bu defa gelen polis şefine niçin böyle davranıldığını sorduğumuz da “daha önce Fransa’da bir sorun mu yaşadınız?” diye sordu. Oysa ben hiçbir sorun yaşamadım. Daha sonra öğrendik ki, Fransız polisi, benim AB ülkelerine her giriş yaptığımda bilgi istiyormuş. Ne zaman geldim, kullandığım pasaport, bilet ve kalış sürelerim, kalacağım yer ve otel rezervasyonu filan.
Daha önce çıkarken de aynı işlemi yapıyorlardı, neyse ki bu defa çıkarken oyalamadılar.
“Aceba” diyorum, Mavi Marmara ile ilgili bir uygulama mı bu! İsrailli suçluları izlemeleri gerekirken bizi/beni izliyor olabilirler mi? “Buradayız, gözümüz üzerinizde” demeye mi getiriyorlar, yoksa, İstanbul Fransız konsolosluğundaki, bana vize vermek istemeyen konsolosluk görevlisinin işgüzarlığı mı bu? Mazluma tekme savurup, zalimin sırtını sıvazlamış mı oluyor, böyle yaparak.
Almanya girişinde siyah (eski kırmızı pasaport) pasaport taşıyan Ahmet Türk’ü de beklettiler ve bir polis onu da sorguladı. Biz kırmızı pasaportlu bir Avrupalıyı kapıda aynı şekilde bekletsek ne hisseder aceba. Bir yandan vize işlemlerinde kolaylık sözü veriliyor, öte yandan yaşananlar bunlar.. Aynı uygulamayı işadamlarımıza yapıyorlar.. Politikacı, gazeteci, işadamı fark etmiyor..
İstanbul’dan Stuttgart’a 23 Eylül 2011’de TK 1705 sayılı uçakla 14.30’da hareket etmişiz. Dönüş 25 Eylül 2011 TK 1706 sayılı uçakla 17.30’da.
Bu iş devlet politikası mı, yoksa görevlilerden kaynaklanan bir sorun mu? Her ikisi de rahatsız edici. Ama devlet istemese bu tavrı önleyebilir. Aslında, daha önce yapılan anlaşma gereği bize vize uygulamamaları gerek. Ama uyguluyorlar.. AB üyelik sürecinde karşılaştığımız buna benzer bir sürü olumsuzluk sözkonusu.. Bu da bir insan hakları ihlali. Hiçbir hukuk devletine yakışmayan bir durum.
Bulgaristan, Yunanistan, hatta Kıbrıs Rum kesimi bile AB üyesi ama Türkiye değil..
Bugün referandum yapılsa ben Evet çıkacağını sanmam. Batılılar için ise Türkiye’yi kaybetmek telafisi mümkün olmayan bir sonuç doğuracağı için, onların bize olan ihtiyacı, bizim onlara ihtiyacımızdan daha fazla.. Bu arada terör, darbeciler ve çeteler, batının bilgisi ve ilgisi dışında değil. Bizi öteden beri ucuz asker, ucuz işgücü, iyi bir pazar, savaş paratöneri, sıçrama tahtası olarak gördüler. Ama yetti artık. Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.