Cengiz Dağcı’ya destan gibi tören
Cengiz Dağcı’ya destan gibi tören“Yurt kutsaldı... Ulus kutsaldı... Yurdun kayboluşu kabul edilir bir şey değildi.” Cengiz Dağcı.
Evet, böyle diyen Dağcı, 1936 yılında çıkarıldığı yurduna, 71 yıl sonra destan gibi bir törenle geldi.
Arka toprağı doğduğu topraklardaymış ki, doğum yeri olan Gurzuf’un 3 kilometre uzağındaki Kızıltaş köyüne defnedildi.
Şimdi artık romanlarında ve hatıralarında sıkça söz ettiği Ayı Dağı’nın karşısında, Karadeniz’in maviliğine akan yeşil bağların arasında toprağına karıştı.
¥
Günümüzde “vefayı ve vicdanı” bir arada tutan insanı bulmak çok zordur. Oysa insana ve insanlığa hizmet etmek için, mutlaka vefa ile vicdan birlikte hareket etmelidir.
İşte Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, “vefa ve vicdanı” bir arada yoğuran nadir devlet adamlarımızdan birisidir.
Samimiyeti, hoşgörüsü, insan sevgisi, bunları tüm hücrelerinde yaşadığı için öz güveni, öz güveninden dolayı, değer yargılarına sahip çıkışı, bir vicdan ve vefa ürünüdür.
Cengiz Dağcı’nın cenaze törenine giderken, Ahmet Davutoğlu’nun uçakta sergilediği beden dili bunları söylüyordu.
Yüzündeki tebessümüyle, dilindeki bilgeliğiyle, “millet adamı olmadan devlet adamı olunamayacağını” hal diliyle ortaya koyan Davutoğlu, Dağcı’nın doğduğu topraklara defnedilmesi için olağanüstü gayret sarf etmişti.
¥
Birleşmiş Milletler’de Türkiye adına, milleti adına, çalışmalarını sürdürürken, cep telefonuna bir dost mesajı gelir.
“Cengiz Dağcı’yı kaybettik. Yaban ellerde kalmasın, kendi toprağına defnedilmesi için himmetlerinizi bekliyoruz” yazılıdır.
Ahmet Davutoğlu, Kırım Destanı’nı yazan Cengiz Dağcı’yı okumuş ve tanımaktadır. Daha da ötesi tarihimizi bildiği için Kırım halkı adına Cengiz Dağcı’ya sahip çıkılmalıdır.
Bu düşüncelerle Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Başbakan ve diğer ilgili bakanlıklar bilgilendirilir.
Dışişleri Bakanlığı, İngiltere ve Ukrayna nezdinde girişimlerde bulunur ve kısa sürede Dağcı’nın yurduna defnedilebileceği haberi gelir.
Londra pek zorluk çıkarmaz ama “cenazeyi burada tutmayın” der. Bizimkiler de hemen Türkiye’ye getirirler. Ankara’dan birlikte uçtuk Cengiz Dağcı ile Kırım’a.
Ukrayna hükümeti biraz tedirgin olsa da Ahmet Davutoğlu, Ukrayna Dışişleri Bakanı’nı arayıp; “Sana çay içmeye geliyorum” der. Bakanın “buyurun” daveti üzerine Davutoğlu; “Ama Cengiz Dağcı’yla geliyorum” deyince, ilgili bakan; “Gelene kiminle geliyorsun diye sorulmaz” der ve iş tatlıya bağlanır.
Bu temaslar sağlandıktan sonra kaç kişi olduğumuzu saymadım ama verilen rakam 200 kişi deniliyordu. 200 kişi ile Kırım’a gidip, Cengiz Dağcı’nın cenaze merasimine katıldık.
Hakikaten destan gibi bir törendi. Cengiz Dağcı’yı uğurlarken, Türkiye’nin ne büyük bir devlet olduğunu bir kere daha anlamıştık.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Kırım’ın yaşayan kahramanı Mustafa Cemilev Kırımoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in cenazeyi defnedişleri, duaları, tekbirleri, kabre toprak atışları, “vefa ve vicdan bütünleşmesinin” bir fotoğrafıydı.
Yarına devam...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.