Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Uluslararası sistemde liberalizmin sorunu

Uluslararası sistemde liberalizmin sorunu

Dünya siyasi sistemi, bugünkü modern çağda realist düşünce sistemine endeksli olarak opere etmekte. Realizm, her ulus devletin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesini şart koşmakta. Buna göre ulus devlet kendine ait gücü artırmayı her türlü hedefin önüne geçirmekte ve bu doğrultuda ne yapılması gerekiyorsa ona kilitlenmekte. Realizmin ana çıkış noktası olarak kabul gören onaltıncı yüzyıl, İtalyan düşünür Makyavel de tavsiyede bulunduğu Venedik prensine, elinden geleni ardına koyma velev ki toplumsal anlamda onay verilmemiş şeyler olsun, iktidarını uzatabilmek için ne gerekiyorsa yap der. Ulus devletler de son derece ben-merkeziyetçi bu bakış açısı ile, güç-açlığı ile muzdarip bir şekilde uluslararası sisteme kendilerini eklemlerler.
Dünya sisteminde realist görüş karşısında konumlandıran bir diğer yarışan ideoloji de liberalizmdir. İlk anda pek de realizmin karşıtı değilmiş gibi gözükse de realist düşünceyi temelden eleştiren bu bakış açısı, birincisi kadar yaygın değilse de geniş kabul görür. Kabul görür çünkü Batı dünyası liberal düşünceye sahip çıkar ve güç dağılımının eşitlik, belki de daha da önemlisi, adalet ilkesi üzerine yapılmadığı bir dünyada endüstriyelleşmesini tamamlamış, batı Avrupa ve Kuzey Amerika’nın ne düşündüğü ağırlık kazanır. Onlardır liberal değerleri benimseyen, çünkü. Liberal düşünce savunucuları bir yana bütün insanlık tarafından kabul görülürlüğü pek de tartışma götürmeyen realizmin empoze ettiği bencilliğin zararlarını koyarlar diğer yana da liberalizmin va’ad ettiklerini, ancak terazinin yine de liberalizm tarafında ağır basmadığını idrak ederler. Ve sorarlar, liberalizm nasıl oluyor da realizme karşı başat bir yarış veriyor da -buna rağmen- değerleri sadece batı endeksli coğrafyalarda sinirli kalabiliyor, yayılmıyor. Bunun altında tabii ki liberal düşünce sistemini var eden bazı değerlerin her ulus devletin siyasi kültürüne uyum sağlamaması yatar. En başta, liberalizmin bireycilik ve bireysel haklar endeksli çıkışı her ne kadar masumane gibi gözükse de zaman zaman toplumsal doğruları hiçe sayar duruşu sorunların başını çekmektedir. Teorik anlamda, yüzeysel bir okuma, pürüzsüz bir sisteme işaret eder: her birey sistem karşısında eşittir ve haklara sahiptir. Bu okuma iyidir hoştur ama çatışan, çelişen, üst üste binebilen bireysel talepleri açıklamakta zorlanır. Ütopik bir dünyada varlığı tartışılmayacak bu konuşlandırma reel siyasette bir karşılık bulamadığından anarşiye sebebiyet verir. Ulus devletler de kişiler gibidir. Onların bireysel/devletsel hedefleri birbirleriyle çelişmedikleri sürece barıştan söz edilebilir. Oysa uluslararası sistem ulus devletlerin birbiri üzerine örtüşen ve fakat farklı taraflara çeken taleplerine her gün şahitlik eder. Ve bu noktada tekrar hatırlayalım, ki bütün taleplerini realizmin kendilerine çizdiği güce endeksli siyasetler üzerinden geliştirirler. Yani bir taraftan gücümü diğer ulus devletlere karşı nasıl artırabilirimin endişesini taşırlar, diğer taraftan da diğer ülkelerin haklarına tecavüz etmeme ilkesini benimser gibi gözükürler. Hedefler, amaçlar birbiri ile çeliştikçe de veya diyelim iki ulus devlet de gözlerini aynı yere dikmişse de, kıyamet kopar, çünkü bir ipte iki cambaz oynayamaz, biri eninde sonunda düşecek, düşürülecektir.
İkinci olarak liberal düşünce sisteminin toplum karşısında bireyselliği öncelemesi, toplumsal taleplerin hiçe sayılması anlamına da geleceğinden birey-toplum arasında bir çekişme yaşanır ki her ulus devlet buna katlanmak istemez. Birinci durumda görülen ulus devletlerin birbirleri arasındaki ilişkiler yumağı burada vatandaş ile toplum arasında yaşanır. Bireyin hak ve özgürlükleri yer yer toplumun hak ve özgürlükleri ile çelişir ve bu noktada birinciden yana alınan liberal tavır, ikinciye zarar gelmesi anlamına gelir. Her ulus devletin sosyal ve siyasal kültürü bu durumu kaldıracak mekanizmalara sahip olmayabilir. Daha da önemlisi, bu mekanizmaları geliştirmemiş olmayı da bir erdem sayabilir. Yani toplumu önceler ve toplumun çıkarlarını kişinin zevk ve hevasına endeksli haklarına karşı ezdirmez. Bunu içselleştiren hiçbir sistem de liberalizme kucak açmaz. Sorun işte asıl buradadır. Çünkü çözüm, dönüp realizmin kucağına mı koşmaktır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi