Moritanya'da Irkçılık Fitnesi
Moritanya Kuzeybatı Afrika ile Orta Afrika arasında bir geçit ülke konumundadır. Dolayısıyla kuzey kapıları Arap, güney ve doğu kapıları ise zenci bölgelerine açılır. Bu sebeple hem Arap hem de zenci unsuru barındırır. Fakat nüfusunun büyük çoğunluğu Arap olduğundan Afrika'nın Arap ülkeleri arasında yer alır. Nüfusunun yüzde sekseninin Arap, yüzde yirmisinin de zenci kökenli olduğu tahmin ediliyor. Moritanya Araplarının tenleri Yemenliler gibi esmerdir. Asıllarının da Yemen'den gitme olduğu söylenir. Zenciler ise Orta Afrika zencileri gibi siyahtır. Ten renkleri itibariyle kolay ayrışmaktadırlar.
İslâm'ın iman temelli kardeşliğinin hâkim olduğu ve insanların renk farklılıklarından dolayı birbirlerini dışlamadıkları, aşağılamadıkları ya da dışlandıkları endişesine kapılmadıkları dönemde renk farkı kavgası yaşanmıyordu. Ama Batı'nın sömürgeci güçleri Afrika'yı sömürmek için bir yandan o toprakların tüm zenginliklerini kendi ülkelerine taşırken ve insanlarını köleleştirirken, bir yandan da halklarını birbirine düşman etmek için çeşitli fitne araçlarından yararlanmaya çalıştılar. Onlar açısından en önemli fitne araçlarından biri de deri rengi farklılığıydı.
Moritanya, uzun bir süre Fransa işgali altında kaldıktan sonra zorlu bir mücadele vererek bağımsızlığını elde etti ve 28 Kasım 1960 tarihinde Moritanya İslâm Cumhuriyeti'nin tam bağımsızlığı ilan edildi. Bu ülke 1966'da eğitim sisteminde reform gerçekleştirmek ve eğitim dilinin Arapça olmasını sağlamak isteyince, zenciler Fransızcanın eğitimde ikinci plana itilmesinin kendilerine karşı bir dışlama operasyonu olduğunu ileri sürerek protesto eylemleri gerçekleştirdiler. Oysa Fransızca da onların kendi dilleri değildi. Yurtlarını yıllarca işgal altında tutan bir sömürgeci devletin dayattığı, zorla öğrettiği ve kullandırdığı dildi. Arapça en azından yüz yıllar boyunca medreselerinde ilim tahsilinde öğretilen dinî açıdan ortak dilleriydi. Bu dili iyi öğrendiklerinde kütüphanelerinin raflarındaki kitaplarla haşır neşir olmaları mümkün olacaktı. Fransızca ise sömürgeci güçlerin dayattığı bir dildi ve kendilerini tarihlerindeki değerlerine ve kültürlerine götürmüyordu.
1966'da, Arapçanın eğitim reformunda ana dil kabul edildiği için zencilerin dışlandığı iddiasıyla çıkarılan olaylarda bazı dış güçlerin parmaklarının olduğu ve fitne oyunlarının rol oynadığı tahmin ediliyordu. Zencilerle Arapları birbirine düşürmek, onları düşman etmek ve "bakın bunlar sizi sevmiyor, istemiyor; sizi defterden silmek istiyor" demek için malzemeye ihtiyaç vardı. Dili buna bahane ederek zencilerin bir kısmını sokaklara dökmeyi başardılar ve çıkan olaylarda altı kişi hayatını kaybederken onlarca insan da yaralandı. Olayların arkasında özellikle Senegal'de faaliyet yürüten Fransız misyonerlerin büyük rolü olduğuna dair çok kuvvetli deliller de vardı. Hadiselerin yönlendirilmesinde ve insanların tahrik edilmesinde fiilen rol oynayan bazı misyonerlerin isimleri de tespit edilmişti.
Artık fitnenin tohumu ekilmişti. Bir tarafta "Araplar sizi sevmiyor, aşağılıyor, istemiyor", diğer tarafta da "Bu zenciler iyice cahil, Fransız misyonerlerin maşası, ilim ve eğitim zaten Arapların işidir" türü sözlerin dolaşması için zemin oluşmuştu. Dün Fransız işgalcilere karşı omuz omuza savaşan iman kardeşleri artık Araplara ve zencilere ayrışmış, birbirleriyle savaşmaya başlamışlardı.
Ne kadar ilginçtir ki, Fransa'nın Batı Afrika'daki karakolu görevi yapan ve özellikle de laikliğine asla el dokundurmamasıyla öne çıkan hatta "laik" sıfatını kesinlikle tartışmaya bile açamayacağını sürekli vurgulayan Senegal, Moritanya'daki siyahilerin hamisi kesilmişti. Onlara "eğer yaşadığınız ülkede ezilir, dışlanırsanız kapılarımız size açık" mesajı verirken, Senegal'de yaşayan Arapların toplumdan dışlanması, horlanmaları ve yeri geldiğinde kovulmaları için şartları oluşturmaya çalışıyordu.
Irkçı ayrım politikaları zamanla bu iki ülkenin resmî politikaları haline geldi. Zaman zaman bir tarafta Arapları, diğer tarafta zencileri hedef alan, taşlayan ve dışlayan sokak çatışmaları, meydan kavgaları yaşandı. En şiddetli olaylar ise 1989'da gerçekleşti. O olayları ve son gelişmeleri de inşallah müteakip yazımızda ele alacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.