Yine ölüm üzerine (2)
Resulullah “Ağzınızın tadını kaçıran ölümü sıkça anınız” der..
Ölüm konuşunca insan susar. Ölüm şeb-i arus, yani kavuşma/vuslat gecesidir aynı zamanda. O zaman ne gam! Dünya bir cam parçası ise, ahiret yurdu bizim için kocaman elmastan daha değerlidir.
Erdoğan’ın annesinin Allah ve Resul sevgisi evlad sevgisinden daha yüksek değilse, bizim inanç dünyamızda bu takdir edilecek bir durum değildir.. Bir evladın da Allah ve Resul sevgisinin anne sevgisinden yüksek olması gerekir. Vefat eden her mü’min, Müslümanca yaşamışsa o makama yükselir. Ki bu hayal bizim dualarımızı süsler. Hayırlı bir ömür ve hayırlı bir ölüm dileriz.
Bizim malımız, canımız, sevdiklerimiz Allah yolunda feda olsun!
Aslında acınacak durumda olan sadece ölenler değil, biziz aynı zamanda..
Ölülerin arkasından Fatiha okunur mu? Okunur okunmasına da, ölü bedene değil, Allah rızası için, sevabı vefat edenlere bağışlanmak üzere, yaşayanların yüzüne okunur. Maksat iş işten geçmeden, insanları Allah’ın açıklanmış rızası olan Allah’a çağırmaktır.
Kur’an “ölüler kitabı” değildir. O, yaşayan ve düşünen bir topluluk için hidayet rehberidir. “Ya açar bakarız Nazmı Celilin yaprağına / Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına / İnmemiştir hele Kur’an, şunu hakkıyla bilin / Ne mezar başında okunmak, ne de fal bakmak için.”
Geçen gün, Eyyüb aleyhisselamın kıssasını hatırlattım ama ondan çıkartılacak dersi anlatmamıştım..
Eyyüb aleyhisselam, zamanının en zengin kişisi idi. Hz. Yusuf’un torunu Rahime annemizle evli idi. Allah onları yoksulluk, ölüm ve hastalıkla imtihan etti. En son küçük oğlunu da kaybettiğinde, “Rabbım onu bağışlasaydın” dedi. Sonra da tevbe etti, af diledi ve “Rabbım beni sabredenlerden bulacaksın” dedi.
O çocuğu ona Allah (cc) vermişti. O, Allah’a aitti ve mülkün sahibi verdiğini geri almıştı. Kendisi o çocuğu Allah’tan daha çok seviyor olamazdı ve Allah’tan daha merhametli de olamazdı. Sonuçta ölümlü bir dünyadan, ölümsüz bir dünyaya kutlu bir yolculuk sözkonusu idi. O zaman nasıl olur da öyle bir söz söylüyor olabilirdi!
Bu kıssa Kur’an-ı Kerim’de bize sadece bir hikaye olarak anlatılmıyor. Bize ders veriliyor aslında.
Bizim bir yakınımızın ölümü karşısındaki ruhi olgunluğumuzla bu örnek olay arasında bir benzerlik var mı?
Hz. Ömer, bir gün cennete gitmek için ne yapması gerektiğini sorar da, Resul ona “Benim yaptığımı yapmalısın” demişti.. Bu anlamda bizim için model belli.
Unutmayalım ki, Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Mallarımız, canlarımız, sevdiklerimiz bizim için fitnedir / zor imtihandır.
Allah (cc) buyurdu ki: “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz.” (ENBİYA/35) “Hiç şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. O, diriltir de, öldürür de. Size O’ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.” (TEVBE/116) “O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hem yaşatır, hem öldürür. O sizin de Rabbiniz, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir.” (DUHAN/8)
Bizden öncekiler gibi biz de bir gün, ecel geldiğinde öleceğiz ve sonra tekrar diriltileceğiz.. Ve herkes ömrü hayatında yaptıklarının hesabını verecek.
Öldürme, öldürülme, şehidlik ve ölüm gerçeği karşısındaki durumumuz çok da iç açıcı değil.
Aslında yaşamak dediğiniz şey ölüme doğru bir yürüyüşten başka bir şey değil. Birileri sanıyor ki, nefes alıp verdikçe yaşıyoruz. Hayır! Her nefes alıp verdikçe biraz daha ölüyoruz.. Çünkü nefeslerimiz sayılıdır.. Ölüm tek başına bir final değil, bir sürecin sonudur. İşin kötü yanı, bizler, her gün biraz daha öldüğümüzün farkında değiliz.. Asıl acınacak durumda olanlar, henüz kendileri için iş işten geçmemiş olan dirilerdir..
Onun için “Ölmeden evvel ölünüz” denmiştir.. O canlı geçinen, heva ve hevesleri, tutkuları peşinde koşanlar yok mu? Nefes alıp vermeyi canlı olmak sanıyorlar. Oysa onlar “dipdiri meyyitler”dir.. Hem zaten “demirci körüğü de nefes alıp vermiyor mu?”
Resulullah buyuruyor ki, “Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz”.. Zor bir zamanda yaşıyoruz. Çok dua edelim. Sabredelim, iyi işler yapalım ve sabredelim. Yardımlaşalım. Unutmamak gerekir ki, kederler paylaşıldıka azalır ve mutluluklar paylaşıldıça çoğalır. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.