Şemsiyedeki ayrıntı... Lider olunmaz, lider doğulur!
Geçtiğimiz Pazar günü, bir “fotoğraf” yansıdı bazı gazetelere... Anadolu Ajansı’ndan geçen ve bazı gazetelerde yayınlanan bu fotoğrafta, “küçük bir ayrıntı” vardı... Kimsenin dikkatini çekmemiş olmalı ki, üzerinde duran olmadı...
“Yandaki fotoğraf”tan söz ediyorum.
Gördüğünüz gibi;
“Abant’taki CHP toplantısı”nda olduğu için Başbakan Tayyip Erdoğan’ın annesi Tenzile Hanım’ın “cenaze töreni”ne gelemeyen Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a, 20 dakikalık bir “taziye ziyareti”nde bulunduktan sonra, Erdoğan tarafından kapıya kadar uğurlanıyor...
Yağmur, “bardaktan boşanırcasına” yağdığı için de, ellerde elbette “şemsiye” var!..
Ama, bir farkla...
Erdoğan, şemsiyeyi “kendisi” tutuyor...
Oysa o şemsiyeyi “yardımcı”larından biri tutabilirdi.
Öyle ya;
Adam, koskoca başbakan... Şemsiyesini tutacak bir adamı da mı yok?..
Elbette var... Ama, şemsiyesini “adamları” değil, “kendisi” tutuyor!..
Bir de “öteki şemsiye”ye bakın!..
O şemsiyeyi “Kılıçdaroğlu’nun kendisi” değil, “adamlarından biri” tutuyor!..
HZ. ÖMER ADALETİ
Diyeceksiniz ki;
“Çok mu önemli?”
Belki çok önemli değil,
Ama ben, önemsedim.
Çünkü, bu fotoğraftaki “küçük ayrıntı”nın temelinde “çok şey” yatıyor.
Ben, bu fotoğrafta;
“Hz. Ömer adaleti”ni gördüm...
Malûm, Hz. Ömer (ra), “devlet işleri”ni gördüğünde “devletin mumu”nu, “özel işleri”ni yaparken de “para”sını kendi cebinden ödediği “kendi mumu”nu kullanırmış!.. Ki, bu tavır; “adalet anlayışının zirvesi”dir!..
Bu fotoğrafta da;
İşte bu “anlayış”ı gördüm...
Tayyip Erdoğan da; bir “Başbakan” olarak “devlet işleri”ni gördüğünde, “devletin imkânları”nı kullanır... “Devletin uçağı”nı kullanır, “devletin otobüs veya otomobili”ni kullanır!..
Ama, “özel” işlerinde, “Başbakanlık gömleği”ni çıkarır, “sade bir vatandaş” olur, “sadece Tayyip Erdoğan” olur!..
Biliyorsunuz;
Üsküdar Kısıklı’daki evinden Fatih Camii’ne, “anasının tabutu”nun bulunduğu “cenaze arabası”yla geldi...
Camiden “Karacaahmet Mezarlığı”na da, yine “cenaze arabası”yla gitti!..
Bir “Başbakan” gibi değil, “sade bir vatandaş” gibi, her “evlât” gibi!..
Oysa, “otomobille” gidebilirdi...
Binerdi bir otomobile, “cenaze arabası”nın arkasından gidebilirdi!..
Öyle yapmadı.
Hem “çok sevdiği anası”yla biraz daha beraber olmak istedi, hem de bütün “evlât”lara, bütün “insan”lara “örnek” oldu...
Herkese gösterdi ki;
“Makam-mevki” bir yana
“Ana” bir yana!..
Erdoğan’ı “lider” yapan, onu “diğerleri”nden ayıran en önemli özellik, işte budur!.. Erdoğan, evet; bir “Başbakan” ve bir “lider”dir...
Ama ondan da önce “insan”dır!..
Erdoğan’ı “lider” yapan da,
İşte bu “insanlığı”dır!..
KEMAL BEY BAŞBAKAN OLSAYDI!
Malûm, Tayyip Erdoğan; hem de “CHP sözcüleri” tarafından “tek adam”lıkla, “otoriter” olmakla ve “dediği dedik” olmakla itham edildi... Hâlâ da ediyorlar!..
CHP’lilere göre;
Erdoğan, çevresindeki adamlar üzerinde “terör” estiriyor ve sürekli “talimat” yağdırıp, “özgür” davranmalarını engelliyor!..
Oysa Erdoğan, bu “sıfat”ların fersah fersah ötesinde bir “insan”dır!..
Evet, “başı dik”tir!..
Ama, “dik başlı” değildir!..
Evet, “devlet işleri”nde “sert”tir, “tavizsiz”dir ve belki öyle davranması gerekiyor ama “özel hayat”ında son derece duygusal, müşfik, anlayışlı ve sevecen bir adamdır!..
İşte bu fotoğraf; bütün iddiaların ne kadar “yersiz”, ne kadar “temelsiz” ve “paranoyakça” olduğunun delilidir!..
İşte görüyorsunuz;
Erdoğan, şemsiyeyi “kendisi” tutuyor ama Kılıçdaroğlu, “başkasına” tutturuyor.
Söyleyin hele;
“Tek adam”lığa özenen, “özel iş”lerinde başkasını kullanan kimdir?..
Düşündüm de;
Kemal Kılıçdaroğlu, “CHP Genel Başkanı” değil de, mazallah “Başbakan” filân olsaydı var ya; adamlarına “şemsiye tutturmak”la kalmaz, yağmurdan ıslanmamak için, herhalde “gökyüzüne branda” gerdirirdi!..
İşte “anlayış” farkı!..
İşte “liderlik” ile “genel başkanlık” arasındaki fark!..
Onun içindir ki;
Kılıçdaroğlu, belki “genel başkan” olarak kalmaya devam eder ama, “lider” olamaz!..
Hele “dünya lideri” asla!..
Çünkü “lider”ler;
“Ben, sadece ben” demezler!..
“Biz” derler!..
ÖYLE OLMAZ, BÖYLE OLUR!
Diyeceksiniz ki;
“Kılıçdaroğlu’nun taziye ziyareti”nin üstünden günler geçmişken, “şemsiye fotoğrafı”nı yeni mi gördün, yeni mi aklına geldi bunları yazmak?..
Hayır!..
O fotoğrafı daha ilk gördüğümde bu duygular geçmişti içimden... Ne var ki, Kılıçdaroğlu’nun; “cenaze töreni”ne gelmese de “taziye ziyareti”ne gitmiş olmasını “olumlu bir tavır” olarak görmüş ve bir “eleştiri yazısı” yazmayı, o günlerde uygun bulmamıştım...
Ne var ki;
Sevinç Engin adlı bir hanım yazarın, “Lider Öyle Olmaz, Böyle Olur... Yön Veren Liderler ile Liderlik Üzerine” adlı kitabının piyasaya çıktığını öğrenince, ben de duygularımı sizlerle paylaşmak istedim.
Sevinç Engin, Türkiye’nin “kendi alanında lider 119 ismi” ile röportajlar yapmış ve bunları da bir kitapta toplamış.
“Yönetici”lerin yanısıra, “öğretmen”ler, “bilim adamları” ve “anne”lerle görüşmüş Sevinç Engin ve şu kanaate varmış:
“Araştırma esnasında gördük ki, liderler; birlikte çalıştıkları insanları önemsiyorlar, işyerlerini bir topluluk, birlikte çalıştıkları insanları da bir aile olarak görüyorlar!”
Yine gördük ve keşfettik ki;
Liderler “dayanışma” içinde.
“Birlikte, omuz omuza çalışıyor”lar, “zorlukları birlikte göğüsleyip, başarıları birlikte kabul ediyor”lar!..
“Yenilik”lere de açıklar!..
ERDOĞAN’LA İLGİLİ KANAAT!
Sevinç Engin, kitabında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “liderlik” özelliği ile ilgili olarak da; röportaj yaptığı kişilerin “ortak kanaat”ini şöyle özetlemiş;
“Kötümser değildir... Çevresine olumlu enerji yayar... Farklılıkları tek bir potada eritir... Halka güven verir... Asla yalan söylemez...”
Ben bu tesbitlere bir ilâvede daha bulunmak istiyorum;
“Asla aldatmaz!..
Ve de aldanmaz!”
Kitapta, Erdoğan’ın; “Lider olunmaz, lider doğulur” sözünü nasıl yorumladığı da şöyle aktarılmış;
“Bazı insanlar liderliğe yatkın bir mizaçla doğabilirler... Ama bence bir insanı lider yapan şey, ülkesine duyduğu sevgi ve onun uğrunda yürüttüğü toplumsal mücadeledeki kararlılığıdır... Ben güzel bir gelecek özlemiyle yürütülen toplumsal mücadelelerin liderliği yarattığı inancındayım.”
Ben de aynı kanaatteyim;
“Lider olunmaz,
Lider doğulur!”
Onu doğuran ana, ne güzel, ne mübarek bir anadır!..
Ruhu şâd olsun!..
BM’deki 5’li Çete!
Biliyorsunuz, “28 Şubat Darbesi”ne gelinen süreçte “5 sendika”nın büyük rolü vardı... Ki, bu sendikalar, “5’li Çete” olduklarını kabul ve itiraf etmişlerdir... İşte bu “5’li Çete”dir ki; yaptıkları açıklama ve eylemlerle “28 Şubat Darbesi”ne çanak tutmuşlar ve “Refahyol Hükümeti”nin iktidardan uzaklaştırılmasına yol açmışlardır!..
O “5’li Çete”, nihayetinde Türkiye’de “darbe” yaptırmıştı... Ama, bir başka “5’li Çete” var ki, onlar, sürekli dünyada “darbe” yaptırıyorlar!..
Bu “5’li Çete”den kastımız, elbette “BM Güvenlik Konseyi’nin Daimi Üyesi” olan “5 ülke”dir!..
ABD’dir, Rusya’dır, Çin’dir, Fransa ve İngiltere’dir!..
Bir “dikta” kurmuşlardır BM’de... Bir “çete” gibi hareket etmektedirler!.. Dillerinden “demokrasi, özgürlük ve insan hakları” düşmez ama, içine sürüklendikleri BM’de, tam anlamıyla “diktatör”dürler!
Dünyayı parmaklarında oynatırlar... Ülkelerin akıbet ve istikballeri, bunların iki dudağının arasındadır!.. Dünyanın bütün ülkeleri ve hatta “5’li çetenin dört üyesi” herhangi bir oylamada “evet” deyip, bir teki “veto” etse, BM’den asla “karar” çıkmaz!.. Zaten çıksa da, uygulanmaz!..
Tıpkı, İsrail’in kendi aleyhinde çıkan “89 karar”a uymadığı gibi!..
Biliyorsunuz, Başbakan Tayyip Erdoğan, aylardır BM içinde çöreklenmiş bu “5’li Çete”ye dikkat çekiyor ve sürekli “BM’nin yapısının değişmesi” gerektiğini vurguluyor!..
Bana öyle geliyor ki; “Arap Baharı”nı ateşleyen bu çağrılar, bir gün, “BM Baharı”nı da getirecektir... Zira, “adaletsiz” yaşanmaz!..