Umudumuz kadar varız
Durum tam Temellik...
İki metre boyunda, insan azmanı bizim Temel ile, Karamürselli minyon bir pehlivan Rize’de güreşe tutuşmuşlar...
Karamürselli pehlivan ufak-tefek, ama oyun biliyor...
Temel cüsseli olmasına rağmen bir türlü ayağa kalkamıyor. Ne zaman ayağa kalksa, Karamürselli ne yapıp ediyor, Temel’i yere sermeyi başarıyor.
Bizim hemşehriler de Temel’i yüreklendirmek için hem tezahüratın dozunu artırıyorlar, hem de tribünlerden Temel’e taktik veriyorlar:
“Ula Temel ayağını al, ayağını al!”
Temel bir ara her nasılsa ayakta durmayı başarıyor. Tribünlere dönüyor. “Ayağını al, ayağını al” diye bağıran hemşehrilerine şöyle diyor:
“Tik (dik) durabilsem canını bile alacağum, ama bir türlü tik duramayurum!”
Siyaset bir türlü dik duramıyor!
27 Mayıs 1960’da müdahale: Siyaset yerlerde...
Ekonomi alabora!
Her şey karman çorman!
12 Mart 1971’de yine müdahale: Siyaset yine yerlerde...
Ekonomi yine alabora!
Yine her şey karman çorman!
12 Eylül 1980’de bir müdahale daha: Siyaset tekrar yerlerde...
Tekrar ekonomi karman çorman!
28 Şubat 1997’de tekrar müdahale: Siyaset yine yerlerde...
Ve yine ekonomi karman çorman!
Nihayet 27 Nisan 2007 müdahalesi. (Sanal türden)...
İlk kez siyaset direndi.
Direndi ve sonuç aldı.
Ne var ki, Temel’i yerlere sermeye alışkın olanlar, başka yöntemler geliştirdiler.
Radikal televizyon kanalları kurup halkı kışkırtmayı denediler...
Milletin parasını özel televizyonlara aktararak o kanallar sayesinde taraftarlarını sokaklara döktüler...
“Biz kaç kişiyiz” şeklinde sayımlarla kendi taraftarlarını saymaya, “ötekiler”in üzerine kışkırtmaya çalıştılar.
Bunlar da tutmadı. İlk seçimde hepsi yerin dibine geçti!
Bu kez yeni bir çıkış: Bu kez hukuka ideoloji gömleği giydirildi.
“Bu da geçer ya hu!”
•
Siyasi ve ideolojik oyunlar yüreğine dolanmış okurlarımdan biri, “Hiçbir şey değişmiyor, artık siyasetten umudumu kestim” diye yazınca, buna hakkımızın olmadığını düşündüm.
Siyasetten umut kesmeye hakkımız yok! Biz umut kesersek siyasi makamlara seçilmemişler gelir oturur.
“Tik” duruncaya kadar mücadeleye devam.
•
Seçilmiş kadroları ikide bir rahatsız ederek siyaseti kör dövüşüne çevirenlerin maksadının da halkı devre dışı bırakmak olduğu çok açık. Yıllar boyu bir şekilde ellerinde tuttukları yönetim dizgininin milletin eline geçmek üzere olduğunu görüyorlar ve canhıraş bir gayretle hücum tazeliyorlar.
Maksatları, milleti bıktırmak... Siyasetten iyice soğutup uzaklaştırmak...
“Seçimle hiçbir şey değişmiyor, iktidara bile gelsek muktedir olamıyoruz” şeklinde düşündürüp her şeyi oluruna bırakmalarını sağlamak...
İkide bir “toplum mühendisliği”ne oturup halkı yönlendirmeye çalışanların amacı budur.
Ondan sonra istedikleri gibi siyasetle oynayacaklar, halkın malı olan ve ancak halkın referansıyla gelinen makamlara kurulup hüküm mevkiine çıkacaklar.
Biz bu filmi defalarca izledik. Karanlık odaklar yine işbaşında, yine envai çeşit oyun tezgâhlanıyor.
Bu oyunlar da bozulacak merak etmeyin. Milletin gırtlağına uzanan eller böğürlerde kalmaya mahküm olacak.
Umutlarımızı yeşertmek için yeterince sebebimiz vardır.
Hatırlayalım ki, yasak meyveyi yedikleri için Cennet’ten çıkarılıp dünyanın ayrı yerlerine indirilen Hazret-i âdem’le Hazret-i Havva’nın buluşma duyguları, içlerindeki umuttan besleniyordu...
Hazret-i İbrahim, kaynağı iman olan umuduyla Nemrut ateşine direndi. Kudret, kuvvet ve ihtişam karşısında paniğe kapılmadı. Bir an bile tereddüde düşmedi. Yenilmeyeceğini umdu ve sabırla “tecelli”yi bekledi. “Tecelli”, ateşi gülistana çevirdi.
Yine gülistan olacak. Yeter ki her şart altında “tik durma” becerisini gösterin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.