Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Mutluluk arayışı

Mutluluk arayışı

Huzuru ve mutluluğu çoğumuz Kaf Dağı’nın (masallardaki dağın adı) ardında ararız...
Gözümüzü ve gönlümüzü çok uzaklara diktiğimiz için de mutluluğu çoğunlukla ıskalarız.
En büyük hatamız ise, mutluluğu büyük işlerde, önemli şeylerde aramamız...
Onu lüks otomobillerde, görkemli villalarda, pahalı başarılarda aramak yerine, gözden kaçırdığınız küçücük ayrıntılarda arayın.
Bunu şöyle özetleyebilirim: Mutluluk, kazandıklarımızda, yahut kaybettiklerimizde değil, kendi içimizdedir.
Mesela, mutluluk, sıcak bir “merhaba” sesidir...
Mutluluk, bebeğimizin kokusu, ya da çocuklarınızın tebessümüdür...
Mutluluk, gülümseyerek eve giren bir sevdiğimize “hoşgeldin” demek, ya da sevdiğimiz insana bir gonca gülü öpüp sunmayı bilmektir...
Mutluluk, alınan her nefesin bir “ikram-ı İlâhî” olduğunu bilmek, bu anlamda hayatın güzelliklerini de görmeye çalışmaktır...
Mutluluk, tüm mevsimleri sundukları güzelliklerle birlikte algılayıp yaşamaktır...
Mutluluk, pencere kenarına serpiştirilen ekmek kırıntılarını yiyen güvercinleri seyretmektir...
Mutluluk, vecdle Allah’a yönelip secde etmektir...
Mutluluk, her gülde bir “Muhammed” (sav) kokusu almaktır...
Mutluluk, eldekini-avuçtakini fark etmek, kadr-u kıymet bilmek, olanı başkalarıyla da paylaşmaktır...
Mutluluk sadece engelli biriyle karşılaşıldığı zaman değil, kendi vücudundaki büyüleyiciliği her zaman fark etmektir...
Mutluluk, menfaatsiz ve hesapsız sevmektir...
Mutluluk, “Bana Allah yeter” diyerek Allah’a teslim olabilmek, her şartta şükredebilmektir...
Mutluluk, güneşin ve yağmurun aynı derecede önemli olduğunu kavrayıp güneşe de, yağmura da sevinmektir...
Mutluluk, hayat karşısında her an taze heyecanlar duyabilmektir.
¥
Liste daha da uzatılabilir. Sonuçta şunu demeye getiriyorum: Mutluluk, yabancısı olduğumuz, hiç tanışmadığımız bir duygu değil, belki yakından tanıdığımızdan dolayı kanıksadığımız bir duygudur.
Önce elimizde var olan değer ve güzellikleri keşfedelim, onlara şükredelim, sonra da olmayana ulaşmak için çabalayalım.
Ama bizi bütünüyle aşan “imkânsız”a doğru koşup kendimizi telef de etmeyelim. Bu bizi mutsuz eder. Zaten mutsuzluklarımızın çoğunun kaynağı, ihtiraslarımızla hasetlerimizdir.
Hayatı kaba-saba yaşamak yerine, bir sanatkâr duyarlılığı içinde yaşamak, çözümsüz zannettiğimiz pek çok sorunu çözebilir...
Unutmayalım ki, hayat sanattır!
¥
Sözün tam burasında eski bir hikâyeyi hatırladım...
Melekler, mutluluğun değerini bilmediğine şahit oldukları insanoğluna, bir ders vermek istemişler...
“Mutluluğu, insanoğlunun kolay kolay bulamayacağı bir yere saklayalım” demişler, “onu bulmak için zorlansınlar ki, değerini kavrayabilsinler...”
Fakat işin içine girdikçe, bunun pek de kolay bir şey olmadığını görmüşler... Çünkü yeryüzünde, mutluluğu saklayabilecekleri bir yer bulamamışlar. Kimi, “Kaf Dağı’nın tepesine saklayalım” demiş, kimi “Atlas Okyanusu’nun dibine”...
Bu öneriler pek kabul görmemiş...
Tac Mahal’in kubbesi, İtalyan sofrası, bir hastanenin yeni doğum ünitesi, dondurma külahı, lale bahçesi...
Teklifler arka arkaya gelmiş gelmesine, ama melekler hiçbirine tüm içtenlikleriyle “evet” diyememişler.
Sonunda meleklerden biri çekine çekine şöyle bir öneride bulunmuş:
“Mutluluğu, insanoğlunun kendi içine saklayalım. İnsanoğlu kendi mutluluğunu kendi içinde arasın.”
Gerekçesini de şöyle açıklamış:
“Çünkü mutluluğu arayan hiç kimsenin aklına kendi içine bakmak ve onu kendi içinde aramak gelmez.”
Bu gerekçe diğer melekler tarafından da mantıklı bulunmuş, tartıştıktan sonra kabul etmişler...
Sonra almışlar mutluluğu, insanın içine yerleştirmişler...
Ve demişler ki:
“Ey insanoğlu!.. Mutluluğu bulmak için gözünü boş yere başkasının ekmeğine, başkasının evine, başkasının başarısına, başkasının servetine, başkasının mutluluğuna dikme... Gözlerini kendi içine çevir, kendi içine bak! Başka yerlerde, başka şeylerde aradığın şey sende saklı...”
Ne var ki kendi içine bakmak pek çok insanın aklına gelmemiş.
Bu yüzden insanların çoğu mutsuz yaşayıp mutsuz ölmüşler!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi