Dinde Reform Sapıklığı
İSLâM’A ve Müslümanlara içten yapılan en vahim saldırı, dinde reform ve dinler arası diyalog hareketidir. Bunların niçin yanlış, bâtıl, yıkıcı olduklarını madde madde açıklamak istiyorum.
1. Dinde reform istemek, İlahî ve gerçek din olan İslâm’a hakaret etmek demektir. Bu dini bize, Peygamberi vasıtasıyla Yüce Allah göndermiştir. İslâm dini tahrife uğramamıştır, gönderildiği gibi zamanımıza intikal etmiştir. Allah -hâşa- yanlış yapmayacağına göre, dinimizde reforma ihtiyaç yoktur.
2. Bin dört yüz yıldan beri hiçbir büyük din âlimi, müfessir, muhaddis, fakih, müctehid, allame dinde reform yapılmasını istememiştir. Dinde reform yapılmaz fakat tecdid yapılır. Tecdid, zamanla ortaya çıkmış bid’atleri kaldırıp İslâm’ın aslî safiyetine dönmektir. Mesela İmam-ı Rabbani, ikinci bin yılının müceddididir. Resulullah Efendimiz, Allah’ın her asırda İslâm’a, Kur’an’a, Sünnete hizmet edecek bir müceddid (yenileyici, saflaştırıcı) göndereceğini beyan etmiştir.
3. Kur’an tefsirinde kesinlikle reform ve yenilik yapılamaz. Böyle bir reformu isteyenler dolaylı şekilde Kur’an’a saldırmış olurlar.
4. Sünnette ve hadislerde reform olmaz. Bundan asırlarca önce hangi hadislerin mütevatir, hasen yahut zayıf olduğu büyük allameler tarafından tespit ve beyan edilmiştir. Yine din âlimleri mevzu hadisler hakkında da eserler yazmışlardır, bazısının mevzu dediğine bazısı değildir demiştir. Ahlâk ve tehzip konusunda, nasslara ters düşmeyen zayıf hadislerin zikredilmesinde beis görülmemiştir. Mesela namaz kılmayı teşvik eden, namazı terk etmeyi kötüleyen bir hadis zayıf da olsa zikredilir, çünkü zaten o konuda nice âyet ve kuvvetli hadis bulunmaktadır.
5. Bir kısım reformcular, münzel/indirilmiş İslâm’ı kaldırıp uydurulmuş bir İslâm türetmek istiyorlar. Adını İslâm koyuyorlar ama içine asıl ve gerçek İslâm’a uymayan bozuk görüşler, düşünceler, yorumlar sokuşturuyorlar. Bunlar on dört asırdan beri kopuksuz olarak günümüze kadar gelen Ehl-i Sünnet İslâmlığına uymayan şeylerdir ve Müslümanların bunları reddetmesi gerekir.
6. Reformcular, Şeriatsız bir İslâm istiyorlar. Bu bir sapıklıktır.
7. Reformcular, Fıkıhsız bir İslâm istiyorlar, bu da sapıklıktır.
8. Reformcular, Peygamberi bir sembol olarak kabul etseler de, onun dindeki yerini küçümsüyorlar, tesirini azaltmak istiyorlar,
9. İslâm’da din ve dünya, ruhanî ve cismanî (sprituel ve temporel) ayrımı yoktur. Reformcular, İslâm toplumunu sekülerleştirmek, yani din ile hayatı ayırmak istiyorlar,
10. Reformcular İslâm dünyasında bir tür Protestanlık çağı ve çığırı açmak istiyorlar.
Dinde Reform, Dinde Yenilik, Kur’an Müslümanlığı, Mealcilik, Mezhepsizlik, Telfik-i Mezahip, Efganîcilik... Bunların hepsi dinde reform ile eş manalıdır.
islâm dininin esasa ait, temel, inkâr edilemez, muhkem, kesin hükümlerinden birini inkâr eden dinden çıkar. Diyelim ki, dinimizde böyle yüz hüküm var, bunlardan doksan dokuzunu kabul ediyor, birini inkâr ediyor, bu kimse dinin dışına çıkmış olur. Hindistan’da zuhur etmiş Kadiyanilik böyledir. Onlar namaz kılarlar, oruç tutarlar, hacca giderler, zekât verirler, Kur’an okurlar, kadınları tesettüre girer... Lakin bu taife Mirza Gulam Ahmed Kadiyanî’yi nebi olarak kabul ettiği için İslâm’ın dışına çıkmıştır, bu konuda İslâm dünyasında kesin, müttefakun aleyh fetva bulunmaktadır.
Maalesef, dinde reform hareketi ülkemizde son elli yıl içinde çok büyük tahribat yapmıştır. Ehl-i Sünnet Müslümanları bu bozuk cereyan ile yeteri ve gerektiği kadar mücadele etmemişler, halkı aydınlatmamışlardır. Binaenaleyh sapıtanların vebalinin yüzde kırk dokuzu reformculara aitse, yüzde elli biri onları red, cerh ve iptal etmeyen Ehl-i Sünnet büyüklerine aittir.
Gelelim Dinler arası diyalog bozuk mezhebine:
1. Bu mezhebe göre üç hak İbrahimî din vardır. Böyle bir inanç gerçek İslâmlığa tamamen ve taban tabana zıttır ve küfürdür.
2. Teslis ehlinin de Tevhid ehli gibi kurtuluşa ereceğini ve cennete gireceğini iddia ediyorlar. Gerçek İslâm bunu kabul etmez.
3. Hazret-i Muhammed’in risaleti, dini, daveti kendilerine ulaştığı halde bunları kabul etmeyen, iman etmeyen, aksine tekzip eden (yalanlayan) kâfirlerin hak yolda olduğunu iddia ediyorlar, bu apaçık bir sapıklıktır.
4. Sadece Allah’a iman ettim demekle iş bitmez; Allah’a, Son Peygamber Muhammed Mustafa aleyhisselatü vesselamın bildirdiği ve öğrettiği şekilde iman etmek gerekir. Yani O’nun kemal sıfatlarla sıfatlı olduğunu, noksan sıfatlardan münezzeh bulunduğunu bilip kabul ederek iman edecek...
5. Bir kimsenin gerçek mümin olması için BüTüN Peygamberlere iman etmesi gerekir. Hazret-i İsa’ya, Hazret-i Muhammed’e iman etmeyenler mümin sayılmaz.
Türkiye’deki reform ve diyalog hareketlerinde, İslâm dışı şu merkezlerin ve mihrakların büyük rolü ve tesiri bulunmaktadır.
1. Papalık,
2. Merkezi ABD’de olan Doktor Moon teşkilatı,
3. İslâm’a son derece düşman olan üç büyük Evangelist kilise,
4. Uluslar arası Masonluk teşkilatları,
5. Kripto Yahudiler (Musevî vatandaşlarımızı kast etmiyorum),
6. Kripto Ermeniler (Ermeni vatandaşlarımızı kast etmiyorum).
1950’li yıllarda Ankara’nın yüksek tepelerinden birindeki bir köşkte yemek yeniyor, içkiler içiliyor, sohbet ediliyor. Bir ara söz İslâm’a, irticaya, taassuba geliyor, ünlü ve güçlü bir zat kadehinden bir yudum alarak şöyle diyor:
- Şimdiye kadar doğrudan doğruya saldırarak yıkamadık, bu sefer dini mihraptan yıkacağız...
Derin devlet baskı yaparak, ajanlar sokarak yeni mealler, yeni tefsirler yazdırtıyor. Yeni ilmihaller çıkartıyor, hadîsleri “ayıklatıyor!..” Bütün bunlar gerçek İslâm dinini yıkmaya ve onun yerine uydurulmuş, türetilmiş, ehlileştirilmiş, light ve ılımlı bir din çıkartmaya yöneliktir. Müslümanlar bu tuzaklara düşmesinler.
Dini kendisine uydurmaya çalışan sapıktır.
Akıllı Müslüman ve insan odur ki, kendini dine uydurmaya çalışır.
Müslümanlar!.. Her türlü dinde reform, dinde değişiklik, dinde yenilik, dinler arası diyalog propagandasına kapalı olun, bunları kabul etmeyin; bu suretle imanınızı koruyun, ebedî saadetinizi tehlikeye atmayın.
Dinibir Vakfın Yönetcilerine Açık Mektup
Selam ve hürmetlerimi takdimden sonra... Hemen sadede geliyorum, Vakfınıza bağlı kitapevlerinde Ehl-i Sünnet İslâmlığına uymayan son derece bozuk yayınlar satılmaktadır. Malum olduğu üzere halkımızın ve gençliğimizin bir kısmı, kendini kurtaracak kadar din kültürüne sahip değildir. Kitap satış yerlerinizdeki böyle kitapları isimlerine, kapaklarına, dizaynlarına aldanarak satın alıp sapıtmaktadırlar. Bunun vebali sizlere aittir.
Kitapevlerinizde rey, heva ve yanlış yorumlarla yazılmış mealler, tercümeler, tefsirler satıyorsunuz.
Ashaba, hadislere, Sünnete dil uzatan, hatta saldıran kitaplar satıyorsunuz.
Dört hak mezhebe uymayan, bâtıl ruhsat ve fetvalar ihtiva eden bozuk kitaplar satıyorsunuz.
Reformcuların ayak kaydırıcı kitaplarını satıyorsunuz.
Tarihselcilerin, ucu küfre kadar varacak yanlış, bozuk, sapık görüşler ihtiva eden eserlerini satıyorsunuz.
Bunlardaki yanlış fikir ve görüşlere kapılıp sapıtanların vebali elbette sizin üzerinize olacaktır.
Bu satırlarımın hoşunuza gitmeyeceğini, sizi üzeceğini biliyorum. Ancak eli kalem tutan bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak bu uyarıyı yapmak benim için vicdani bir vazifeydi. Bağışlamanızı istirham ediyorum.
Kendisine bol keseden “allamelerin allamesi” gibi unvanlar verilen bir zatın kitaplarında Kur’an’a, Sünnete, dört mezhep fıkhına, İslâm’ın ruhuna aykırı yanlış görüşler vardır.
Resulullah Efendimizin risaletini, davetini, dinini, Allah katından getirdiği Kitabı, hidayete götüren Sünnetini, Şeriatını inkâr eden kâfirlerin ehli cennet ve ehli necat olduklarını iddia edenlerin kitaplarını satmaya hakkınız var mıdır? Kesinlikle yoktur.
Diyanet Vakfı olarak, birinci vazifeniz, Kur’an’a, Sünnete ve icmai ümmete dayalı gerçek İslâmiyet’in savunulması ve öğretilmesidir.
Tefsir, hadis, fıkıh, akaid konusundaki bütün yanlışları red, cerh, iptal eden; bu konularda gençliği ve halkı uyaran çok açık muhtasar kitaplar hazırlatıp bastırmak sizin boynunuza borçtur.
Siz bunları yapmıyorsunuz, bozuk kitapları satıyorsunuz.
Son çağın büyük Sünnî fakihlerinden, gerçek müftü, güçlü muhaddis Ahmed Davudoğlu (Ezherî) Hocaefendi, bundan kırk yıl kadar önce Dinde Reform ve Mezhepsizlik çığırı açmak isteyen bidatçilere karşı “Din Tahripçileri” ismiyle uyarıcı bir kitap yazmıştı. Yazık ki, İslâm’a hizmetle mükellef olan birtakım başkanlıklar, daireler, çevreler, vakıflar, bu faydalı kitaba cephe aldılar, satılmasını baltaladılar. Bu da ayrı bir vebaldir.
Tekrar selam ve hürmetlerimi sunarım...