TBMM’de kıyafet tartışması
Kulaklarım çınlıyor. Malumunuz. Bugünlerde. Konu TBMM’de kadın vekillerin kıyafeti olunca sık sık referans yapılıyor. Farklı kamplardan.
Koridorun iki yanından da. Kadın yine siyasetin merkezine oturtulmuş durumda. Buna şaşmıyoruz elbette ki. TC kurulduğu ilk günden beri kadın kıyafeti üzerinden proje yürütmüş bir rejime sahip.
Baştan benimsediği modernleşme projesinin ilk ayağını kadının sekülerleşmesi olarak oluşturuyor.
Onun içindir tarihin tozlu sayfalarına baktığınızda kurucu elitlerin gayreti, zorlaması, zorbalığı. Marş! Marş!
Mesela. Marş marş! Dansa! Yıl 1923. İstanbul’da bir balo! Zoraki balo...zoraki dans...zoraki batılılaşma. Onun içindir mesela modernleştirmenin ‘seyyar’ yüzü. İki boyutlu bir yüz.
Farklı onyıllarda barizleşen iki, ama tıpatıp aynı yüz. Birincisi İstiklal Mahkemelerinden oluşuyor. Şehir şehir dolaşıp rejim karşıtlarını toplayıp, icaplarına bakıyor.
‘Yakalana...getirile...asıla...şahidler sonra dinlene...’ Modernleşmenin, modernleştirmenin belki de en kara yüzlerinden biridir bu. Bilmem bu zaman ve çağda dahi TC tarihinin bu dilimini savunabilecek hâlâ var mıdır?.. kalmış mıdır?
Burası Türkiye...her an her şey olabilir belki de. Şaşırmamak da lazım bu da olursa... Gelelim ikinci seyyar yüze. O da il il, vilayet vilayet, köy köy dolaşıyor. Modernleşmeye, modernleştirmeye adım adım hizmet ediyor. Yine CHP kaynaklı.
Bu sefer kadın eli değen bir modernleştirme. Kadınca, kadın tarafından kadınları hedef alan bir modernleştirme. CHP kadın kollarının Cumhuriyetin ikinci onyıllarından itibaren başlattığı kadın kıyafetinin sekülerleşmesi projesinden söz ediyorum. Türkiye’nin bütün yerleşim mekanlarını dolaşarak pardesü ve başörtüsü dağıtıyor o yıllarda CHP’li kadınlar.
Düşününüz bugün istisnasız küçük gördükleri, görmeye tahammül dahi edemedikleri pardesülü başörtülü kadınlar var ya onların sınıfını oluşturmanın yolundalar o yıllarda. Şimdi onları iter kakarlar, gördüler mi azarlarlar, bırakınız pardesüyü, başı örtülü olsun kim olursa olsun ona hınçla yaklaşırlar, ama kırklarda, ellilerde kadınlar pardesü giyip başlarını sıkı sıkı örtsünler diye gayret ederler. Çünkü isterler ki kadınlar modernleşsin.
O yıllarda modernleşme de ancak pardesü ve başörtüsü ile olur. Çünkü o gün için asıl hedef, yani ilk aşamada ‘kurtulunması’ gereken tesettürün kendisi değildir de çarşaftır da ondan. Yani ana hedef olan tesettürün yok edilmesine giden yolda ilk adım çarşaftan men etmektir, ilk planda. Onun içindir ki hemen bir popüler kültür pompalaması başlatılır Cumhuriyetin ilk aşamasında. Sinema filmleri üretilir. Çarşaflı kadın tiplemeleri öcülerden ibarettir.
Öcü, yalancı, çirkin, yaşlı, kötülük yapan, zarar veren, bencil... insan için kullanılabilecek daha ne kadar kötü sıfat var ise onlar çarşaflı kadın tiplemesinde biraraya getirilir ve seyircinin tüketimine sunulur. Amaç çarşaf giyen böyledir mesajını genç dimağlara, gelecek nesillere böyle aktarmaktır. CHP kadın kolları il il, kasaba kasaba dolaşır, seyyar teşkilatlarında başörtüsü ve pardesü dağıtırlar.
Kadınlar çarşaflarından soyunsunlar diye.
Bugün CHP’li kadınların zaman zaman başvurdukları çarşaf yırtarak, çarşafı ayaklarının altına alarak ezme şeklinde gerçekleşen protestoların altında -hatırlayacaksınız, bir iki yıl önce AK Parti hükümetini protesto etmek için böyle bir yönteme başvurmuşlardı, galiba Antalya’da idi, medya önünde sembolik olarak çarşaflarını çıkarıp ayaklarının altına alıp üzerinde tepinmişlerdi CHP’li hanımlar-
işte o günlere atfen kadın tesettürünün yok edilmesinde ilk adım olan çarşafın elimine edilmesi arzusu yatar.
Çarşaftan Meclis’teki tartışmalara nasıl geldik, benim neden kulaklarım çınlıyor onu da Cuma günü yazacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.