EP
Eskiden EP isminde haftalık bir dergi vardı. EP, yani Ekonomi ve Politika..
Ekonomi ve Politika sanki ikiz kardeş gibi.. Poetika ve Politikanın da kardeş olmaları gerek ama, olanla olması gereken her zaman aynı olmuyor..
Ama bugün Ekonomi de, Politika da büyük ölçüde illüzyona dönüştü.. Fransız Cumhurbaşkanına, İtalyan Başbakanına bakın bir..
Geçen gün doların hikayesini anlatmıştım. Biraz kül, biraz duman der gibi, biraz mürekkep, biraz kağıt.. Eskiden doların karşılığı altın olarak tutuluyordu. Sonra “Gold”un “l”si düştü “God” oldu. “Tanrıya güveniyoruz” dediler.. Kendi sahtekarlıklarına utanmadan bir de “Tanrıyı şahid tuttular”.
Dolar’ın kağıt ve mürekkeb karşılığı da yok aslında. Dolar bugün sanal bir para. Piyasada tedavül eden miktar %3. %97’si kaydi para. Sadece bilgisayar ortamında bir kayıt, o kadar.. bir kupon, senet değeri de yok. Sadece bir dekontla belgelenen bir bilgisayar kaydı!
2007 Ağustos’unda başlayan krizden sonra Federal Rezerv (FED) 2010 sonuna kadar bilançosunu 3 kat büyüttü. Bunun sonucu olarak 2010 sonunda, bir zamanlar 800 milyar dolar olan bilanço büyüklüğü 2,4 milyar dolara ulaştı. Bu süreç devam ediyor.
Çin’in dolar stoğu ABD’yi Çin’e mi bağlıyor, yoksa Çin’i ABD’ye mi? Amerika’daki yatırımlar Çinlilerin eline geçerken Çin’deki fabrikalar da Amerikalı patronlara ait.
İşler çok karıştı ve içinden çıkılmaz bir hal aldı.
Dolar çökerse, çöken sadece ABD olmayacak.. Bu büyülü kağıt dünyanın başını yakacak.
Altın ve gümüş paranın yerini daha sonra “bank note”ler, Kaimeler yani kağıt paralar aldı. Daha sonra senetler, çekler, ardından plastik para ve derken kaydi para.
Sadece para değil, para ile aldığımız şeyler ne kadar ihtiyaç, ne kadar sağlıklı, ne kadarını israf ediyoruz aldıklarımızın.. Ekonominin, biçim, amaç, yöntem ve enstrümanları itibarı ile meşruiyeti tartışmalı hale geldiğini düşünüyorum.
Bankacılık, brokırlık, factoring şirketleri, fon yöneticileri hepsi dört elle bu düzeni ayakta tutuyorlar.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’a gelen ‘Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları’ adlı kitabın yazarı Amerikalı John Perkins, ‘yırtıcı kapitalizmi’ ve ‘ekonomik tetikçileri’ anlattı. Arap Baharı’na da değinen Perkins, ‘Gerçek şu ki, devrimlerden sonra genelde devrimciler yönetime geçemez. Eminim ki şu sıralar tetikçiler ve çakallar oralarda işbaşında’ dedi. Ekonomik tetikçiliği ise, “Ülkeleri borçlandırmak ve sonra bu borçların yine dev şirketlere aktarılmasını sağlamak, bunun için de rüşvet, tehdit kısacası gereken her şeyi kullanmak” diye tarif ediyor. Perkins’e göre bu sistemin adı “vahşi, yırtıcı kapitalizm”. Perkins, ABD ve Avrupa’da yaşanan krizin de tetikçilerin işi olduğu görüşünde.
Kriz ABD ve AB’yi zirvede yakaladı. “Tarihin sonu” diyorlardı. Ama kendi sonları oldu.. Ve kriz kontrolden çıktı.. Öte yandan kriz belli çevreler için de fırsata dönüşmeye başladı.. Gerçek olan şu ki, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kaçınılmaz bir şekilde EP düzeni yeniden şekillenecek..
Sadece ekonomik düzen değil, para ve finansal örgütlerin yapıları da yeniden gözden geçirilecek..
ABD’nin de, AB’nin de geleceği yok. Ve tabii doların ve euronun da!
İşsizlik, enflasyon, ekonomik durgunluk, çözülen aile, çığ gibi büyüyen sağlık ve sosyal güvenlik maliyeti gelişmiş ülkelerin korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Büyüme durmuş, nüfus yaşlanmış ve eksi yönde bir seyir izlerken ortaya çıkan ekonomik kriz, siyasi krizi de beraberinde getirince sosyal olaylar kaçınılmaz bir şekilde gündeme damgasını vurmaya devam ediyor..
Arap baharı artık sadece Arap ülkelerinde değil, ABD, Avrupa, Latin Amerika, Afrika, Balkanlar ve Kafkasya’da da kendini hissettirmeye başladı.. Asya’da ve Rusya Federasyonunda benzer olayların kendini göstermesi uzak bir ihtimal değil.
Uluslararası yeni bir ekonomik düzen kurulacaksa, Türkiye süreçte etkin olarak yeralmak zorunda. ABD, AB tek başına bunu başaramaz. Yeni bir ekonomik düzen oluşturmak için Çin de, Rusya da, Japonya da, Hindistan da, Latin Amerikalılar da masada olacak. Ve bu süreç çok zor bir süreç olacak. Bu süreci başlatanlarla sonuçlandıranlar aynı kadrolar olmayabilir..
Komünizm dağıldı. Şimdi sıra kapitalizm de. Burada asıl soru şu: Sıradaki kim?
Bu sorunun cevabı sanıldığı kadar kolay değil. “İslam mı”, “evet” de, bunu bugün İslam dünyası mı başaracak. Ortada başka bir tercih yok. Onun için “evet”. O zaman kendi sorunlarımızı çözüp, tarihin bize yüklediği bu sorumluluğun gereğini yerine getirmemiz gerekiyor. Çözümsüz geçen her gün, bu işin kan ve can maliyetini artırıyor. Selâm ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.