PKK ile baş etmenin yolu “birlik”ten geçer!
Biz medya mensuplarının; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın davetine “en üst düzeyde” katıldığımız günün, yani 20 Ekim Perşembe gününün akşamında, ajanslardan bir haber geçti:
“İspanyol terör örgütü ETA, 43 yıllık silâhlı mücadeleye son verdiğini ilân etti.”
İspanya Başbakanı Zapatero da, ETA’nın bu açıklamasını; “Bu, tüm siyasî partilerin birlik olmasının, demokrasinin, yasaların ve aklın bir başarısı” şeklinde değerlendirdi.
Aynı gün; Kuzey İrlanda’nın IRA örgütüyle İngiliz Hükümeti arasında gerçekleşen “müzakere”lerde çok önemli roller oynayan Lord John Thomas Alderdice’ın bir sözü yansıdı ajanslara... O da, Türkiye’ye “tavsiye”lerde bulunup, diyordu ki;
“Barış sürecinde en gerekli unsur, dayanma gücü ve sabırdır... Bütün zorluklara rağmen, mücadele kesinlikle bırakılmamalıdır.”
Her iki gelişme de gösteriyor ki;
“Serinkanlılık” elden bırakılmayacak!..
Öyle ya;
“Öfke” ile kalkan, “zarar”la oturur!..
“Terörle mücadele” edilirken, “halka güven” verilecek ve böylece terör örgütü, “ademe mahkûm” edilecek, yani “yalnızlaştırılacak!”
Ve elbette;
“Sabredilecek!”
Gördünüz işte,
ETA gibi;
PKK’ya oranla “hayli küçük” bir örgüt bile, “43 yıl sonra” bırakmış silahı!..
Demek ki;
“Uzun” sürse bile, “sabır” gösterilecek... Gerekirse, 43 yıl!..
Ama sonunda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Perşembe günü dediği gibi;
“Kazanan Türkiye olacak.”
PKK ve onun ortakları değil!..
BİZDE “BİRLİK” YOK!
Peki, nasıl olacak bu?
Ne diyordu Zapatero;
“Bütün partiler birlik olacak!”
Sadece “partiler” değil, “STK’lar” ve “terörden canı yanan” herkes birlik olacak, herkes taşın altına elini koyacak!..
Peki, Türkiye’de böyle mi?..
İşte “tablo” ortada:
Karşımızda; PKK’ya “terör örgütü” diyemeyen, dahası “terörle arasına mesafe koyamayan bir BDP” var!..
BDP, “PKK’nın siyasî uzantısı” olmaktan bir türlü kurtaramadı kendisini!.. “Özgürlük, özerklik” gibi lâflar yumurtluyor ama, kendisi “özgür” değil ki!..
Hem, çok iyi biliyor ki;
“Terör” biterse, ortada BDP diye bir parti kalmaz!.. İspanya ve İrlanda’da olduğu gibi, PKK’nın da kepenklerini kapattığı gün, BDP de ancak ve ancak bir “tabela partisi” olabilir!..
O halde;
“PKK ağzı” kullanmaya devam!..
BDP böyle...
Ya CHP’ye ne demeli?.. Aslında onun da BDP’den pek bir farkı yok!..
BDP, nasıl ki umudunu “PKK terörü”ne bağlamış, CHP de; “terörün tırmanması” ile “iktidar” olacağı zehabına kapılmış!..
Dün de yazdığım gibi;
“24 şehit” haberi geldiği gün “Hükümet istifa” diyebilen bir Kemal Kılıçdaroğlu; şehit sayısı arttıkça, neredeyse ellerini ovuşturacak ve hatta zil takıp oynayacak!..
“Terör artsın” ki, CHP’ye iktidar yolu açılsın!..
MHP’ye gelince... Onlar da; “Derhal OHAL ilân edilmeli” diyor...
Bilmiyor ki;
Şu anda bölgede görev yapan “vali”lerin tamamı “OHAL yetkisi”ne sahiptir...
Yani, gerekli gördükleri durumlarda, “komutanlara emir verebilir”ler, herhangi bir “operasyon” konusunda “yetki”lerini kullanabilirler!..
Yani, ayrıca OHAL’e filan gerek yok!.. Hem, unutmayalım ki; bugün içinde bulunduğumuz “bu hâl”lerin sorumlusu, biraz da “OHAL”lerdir!..
Sizin anlayacağınız;
Bizde her şey var da, “birlik” yok... Hükümeti “istifa”ya çağırıp, PKK’ya; “Hükümet düşüren örgüt” pâyesi vermeye çalışan “genel başkan”larımız, “terör uzmanı” sıfatıyla ekranlara çıkan “asker eskileri”miz, “monşer eskileri”miz ve her “halt”tan anlayan “Herbokolog”larımız var da, bir tek “birlik” yok!..
Oysa, elin oğlu;
“Birlik” olarak, “el ele” vererek ve “terörle mücadeleye destek” vererek başarmış bu işi!..
Bizde ise;
“Değirmen sele gitmiş ama şakşağını arayan” şapşal “değirmenci”ler gibi; ülkenin “24 şehit” verdiği gün; “entel” muhabbetler yapılıp, “KCK operasyonlarına son verilmesi” gibi, “uçuk-kaçık öneriler” dillendiriliyor!..
ERDOĞAN DİYOR Kİ!
Oysa, “terör belâsı”ndan kurtulmanın tek yolu, “el ele vermek”ten geçer!..
Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi;
“Aydınlar artık seslerini yükseltsinler!.. Yazarlar, sivil toplum örgütleri ve Kürt anneleri, bu kanlı piyasa karşısında sesini yükseltsinler!..
Bilsinler ki;
Terör örgütü intihar ediyor!.. Kendisi biterken, kendi militanlarını da dağlara intihara gönderiyor!..
Nasıl bir kanlı oyun oynandığını, kan üzerinden nasıl bir istismar siyaseti yürütüldüğünü artık görün!..
Dağdaki militanlar; akıllarını, vicdanlarını, izanlarını yitirmiş, ölmeye ve öldürmeye programlanmış robotlara dönüştürülmüştür!..
Ne olur, artık bunları görün!”
Erdoğan, sadece bunları söylemekle kalmıyor, satır aralarında “bundan sonra uygulanacak strateji”nin de ipuçlarını veriyor...
Perşembe günü yapılan “Hükümet-Medya Zirvesi”ne katılan arkadaşlarımızın da “ortak izlenim”leri, özetle şöyleydi:
¥ Devlet ve hükümet, terörün “Şiddet sarmalı”na çekme tuzağına düşmeyecek.
¥ Güvenlik ile özgürlük arasındaki dengenin gözetilmesine devam edilecek.
¥ Demokratikleşme süreci kararlı bir şekilde sürdürülecek.
¥ Terörle mücadele, siyasetle müzakere politikalarından sapma olmayacak.
¥ Profesyonel “Hudut birlikleri”nin oluşturulması ve eğitilmesi hızlandırılacak.
¥ Terörün ülke gündemini esir almasına izin verilmeyecek.
¥ Bölge halkının kendisini “Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci sınıf vatandaşları” hissetmesini amaçlayan siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel açılımlar/ yatırımlar aynen devam edecek.
¥ “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi”nden kesinlikle geriye dönüş olmayacak.
¥ Terörle mücadele kapsamında İran ve Irak’la, özellikle de Kuzey Irak’taki yönetimle dayanışma güçlendirilecek.
¥ Terör örgütlerine çeşitli biçimlerde ve çeşitli yollardan yardım yapan, destek veren ülkelere bire bir markaj uygulanacak. Böylece terörün dış bağlantılarının kesilmesi için gereken her şey yapılacak. Bir başka ifadeyle, ‘Terörle mücadele’nin bu yeni sürecinde kimler Türkiye’nin gerçek dostu; kimler düşmanı, herkese gösterilecek.”
PKK, MEDYAYA BAKAR!
Tabiî, bütün bunların yapılabilmesi için; “parti”lerin de, “STK’lar”ın da, özellikle “medya”nın da, sırf “reyting ve tiraj kaygısı”yla haber vermemesi, “haber şehveti”nden kurtulması, “terör propagandası” yapmaktan vazgeçmesi, hele hele “Herbokolog”lara ambargo koyması gerekir!..
Çünkü, İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher’ın dediği gibi;
“Propaganda, terör örgütlerinin oksijenidir!”
Bir terör örgütü;
“Öldürdüğü kişiler”in veya “kayıp verdiği kişiler”in sayısına bakmaz!..
Onun baktığı, “Bu olayın medyada alacağı yer”dir!..
Eğer medya; biraz “haber şehveti”yle, biraz da “reyting ve tiraj kaygısı”yla bu olayı büyütürse, sadece ve sadece “teröre hizmet” etmiş olur!..
O halde; hiç olmazsa bundan sonra “el ele” verelim, “birlik” olalım ve kurtulalım “PKK belâsı”ndan!..
Yoksa, “43 yıl” bekleriz!..
Kaddafi’nin kanlı fotoğrafı!
Saddam, eli kanlı bir “diktatör” müydü?.. Evet, diktatördü... Kaddafi, bir “despot” muydu?.. Evet, despottu!.. “Öldürülmeleri” gerekiyor muydu?.. Evet gerekiyordu... Ama “despot” da olsalar, “diktatör” ve “zalim” de olsalar; bütün insanlar gibi, onlar da “insanca” ölmeliydiler... Ama onlar, bir “insan” gibi değil, “en vahşi hayvanlar”a bile reva görülemeyecek bir “aşağılama” ile öldürüldüler!..
Peki, onları aşağılayan ve sonra da “kanlı görüntü”lerini dünyaya servis eden kimdi?.. Elbette Amerika, elbette Avrupa idi!.. Biliyorsunuz, “Türk basını” dahil, bütün “Batı basını”nda, Kaddafi’nin “kanlı” fotoğrafları yayınlandı!..
Şimdi de, gelin; “madalyonun öteki yüzü”ne bakalım ve “Batı’nın ikiyüzlülüğü”nü gözler önüne serelim... Hele hatırlayın o günleri... Amerika’da “11 Eylül saldırısı” olmuş... Ortalık “ceset” dolu, yaralılar “kan-revan” içinde... Ama, New York Times gazetesinin 1. sayfasında, bir tek “ceset” ve “kanlı fotoğraf” yok!.. Londra’da “metro”ya yapılan saldırıyla ilgili olarak da The Guardian, bir tek “kanlı fotoğraf” kullanmadı!.. Aynı şekilde; İspanya basını da, “130 kişinin öldüğü saldırı”dan sonra, bir tek “ceset fotoğrafı” yayınlamadı!..
Ama aynı gazeteler; Saddam’ı aşağılayan, Kaddafi’yi “kan”lar içinde gösteren fotoğrafları kocaman kocaman kullandılar... İşte bu; “ikiyüzlülük”tür, “alçaklık”tır, “kendilerinden olmayanlara” duydukları “kin”dir!..
Sormak gerekmez mi; onlar “kendi cesetleri”ni yayınlamazken, bizler niye yayınlıyoruz?..
Bu kadar mı duyarsız, bu kadar mı şuursuzuz?..