Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yazmanın anlamı üzerine

Yazmanın anlamı üzerine

“Sizin için yazmak ne anlama geliyor, yazmak için ne gerekiyor, kime ‘yazar’ derler?” diye sormaz mı, Murathan Balamır...

“Ne demeli?” diye düşündüm, için için, “nasıl bir cevap vermeli?”

Biliyorum, ne söylesem yetmeyecek. Bir tarafı daima eksik kalacak.

Çünkü tarifsizin tarifi isteniyor, tarifsizi kalıplara dökmeniz talep ediliyor.

Bunun daha beteri “neden yazdığı”nın sorulmasıdır ki, Borges, o talihsiz yazarlardan biridir.

Sorulmuş Borges’e:

“Neden yazıyorsunuz?”

Cevap:

“Kusuruma bakmayın. Kötü bir alışkanlık belki, ama yazmamak elimden gelmiyor!”

Cevapsızlık içinde şahane bir cevap...

Benim de bir an öyle diyesim geldi Murathan’a:

“Kusuruma bakma kardeş, kötü bir alışkanlık belki, ama yazmamak elimden gelmiyor!”

Ama korkarım ciddiye almadığımı, en azından şaka ettiğimi düşünecek. O zaman ne yapıp yapmalı, bir cevap vermeli...

“Yazmak, sonsuza uçmaktır!” mı desem?..

“Yazmak, sevginin öteki adıdır: Ancak seven yazar” mı desem?..

“Yazmak, sonsuzu istemek, ebediyeti talep etmektir” mi desem?..

Hakikat payı var. Çünkü kalem, ebediyeti yazdıkça âbideleşir! Doğu’dan ve Batı’dan bazı yazarları âbideleştiren sır burada saklı: Bu sırda, Allah eksenli sevginin insanı ve tüm kâinatı temel mânâsıyla kucaklayan ayrı bir sır daha var: Bunu salim düşünce ile sanatı kalemle buluşturabilenler ancak yakalayabilir. Sadece bunu başarabilenler kendi çağlarından taşıp, gelecek çağlarla kucaklaşabilirler.

Şu halde yazmak geçici bir heves değil, çağı sarıp çağlar ötesine uçan bir sevgi yumağıdır.

İşte bu yüzden, “Her yazı bir yürek seferidir!”

Yine bu yüzden, “Yazmak sevginin öteki adıdır!”

Nihayet bu yüzden, “Yazmak mutlu olmaktır!”

Yazar mutlu olmak için yazar, mutlu oldukça da yazmaya devam eder.

Öte yandan yazmak bir yaşam biçimidir: Kendini kendi yüreğine hapsedenlerin değil, yüreğini paylaşmayı sevenlerin harcıdır.

Yazar düşüncelerini beyninde damıtıp öncelikle yüreğine yazan, sonra yüreğini yazan, sonra da yazdığını büyük bir alçakgönüllülükle paylaşan kişidir. Yani “verici”dir...

Yazdıkça mutlu olması işte bu yüzdendir.



İkinci soru: “Yazmak için ne gerekiyor?”

Chesterton çoktan vermiş bunun cevabını: “Yalnız bir tek şey gereklidir: Her şey” diyerek.

Öncelikle kocaman bir yürek lâzım... Neden derseniz, yürekten yüreğe yazılmayan hiçbir yazı, kendini geleceğe taşıyamaz... Yürekten gelmeyen yazı, kalıcı olmaz...

Kime “yazar” derler peki?

Yüreği üşüyene, beyni kanayana, ruhu bedenine isyanla çelikleşip cehennem azabında demlenene, beynini yüreğinde damıtıp satırlara akıtana, nihayet “yaşamak”la “yazmak” arasındaki tercihi “yazmak” yönünde yapana “yazar” derler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi