Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Kardeşliğimizi hissettik

Kardeşliğimizi hissettik

Van depremi sürecinde en derinden hissettiğimiz şey, kardeşlik duygularımız oldu...

Sanki evimiz başımıza çöktü...

Sanki enkaz altında kaldık...

“Kimse yok mu?..” diye enkazın içlerine doğru seslenen herkese bir ağızdan cevap veriyoruz: “Hepimiz buradayız!”

Bu bir gerçek: Günlerdir hepimiz enkaz altında gibiyiz...

Hepimiz onlarla birlikte ıslanıyoruz...

Hepimiz onlarla birlikte üşüyoruz...

Hepimiz onlarla birlikte kuyruğa girip çadır yahut battaniye almaya çalışıyoruz...

Alamayınca, tıpkı onlar gibi umutlarımız kırılıyor, onlar gibi sarsılıyor, onlar gibi çileden çıkıyoruz...

Sahipsizlik hissiyle, tıpkı onlar gibi öfkeleniyoruz...

Böbrek hastası çocuğun yakınmalarını dinlerken, böbreğimiz ağrıyor...

Grip geçiren çocukla beraber ateşimiz yükseliyor.

Onlarla birlikte kuruyoruz çadırımızı, onlarla birlikte içine sığınıyoruz, onlarla aynı duaları ediyoruz, onlarla birlikte yardım yolu gözlüyoruz...

Fark ediyoruz ki, ne bölücü terör, ne vicdansız ırkçılar “kardeşlik” faylarımızı kıramadı, kıramayacak...

Ve fark ediyoruz ki, artık çözüme en yakın noktadayız...

Çünkü yüreğimizdeki “kardeşlik” duygusu çok güçlü...

Deprem süresince ne “Türk” var orada, ne “Kürt!” Sadece İdris-i Bitlisi’nin torunlarıyla, Yavuz Sultan Selim’in çocukları var ...

Kardeşlik var, kardeşler var, insan ve vicdan var!

Tüm ırkçı/faşizan söylemleri aşıp PKK bölücülüğünü de bertaraf edecek duygu, işte bu duygudur...

¥

Geçtiğimiz Perşembe günü Diyarbakır’daydım. Dicle Üniversitesi’nde 2 bin civarında öğrenci ve öğretim üyesine “Mehmed Âkif’te Vefa ve Kardeşlik Vurgusu” konulu bir konferans verdim...

Sözün tam mânâsıyla, yere-göğe sığdıramadılar. Nasıl ağırlayacaklarını şaşırdılar. Bir kez daha fark ettim ki, Doğu insanı, okumuşu-okuyamamışıyla “gönül insanı”dır...

Size sarıldığında içine çektiğini, yüreğine soktuğunu hissediyorsunuz. “Canım başım üzerine” derken, zerre kadar ikiyüzlü davranmadığını biliyorsunuz.

Ey televizyoncular, gazeteciler! Bu tablo içinde küçücük bir yer kaplayan olumsuzlukları abartıp evire-çevire ekrana süreceğinize, biraz da insaf ile, vicdan ile Diyarbakır’ın “insan” yüzüne bakın!.. Doğu insanının samimiyetini, sevgisini, yıllardır süren teröre direnmesini, ona rağmen kardeşlik duygularını korumasını fark edin!..

Diyarbakır’da, Van’da, Batman’da öğrenim gören her etnik kökenden vatan evlâtlarının nasıl bir birlerini sahiplendiklerine bakın... Dicle Üniversitesi’nin yılda kaç kültürel etkinlik yaptığını, kaç sempozyum tertiplediğini öğrenin...

Üniversiteye ait bir otomobilin camının kırılmasını “terör”e bağlayıp “huzur kenti”ni “huzursuzluk odağı” gibi yansıtacağınıza, Diyarbakır’ın seksen bir il içerisinde huzur açısından on beşinci sırada yer aldığı gerçeğini dillendirin...

Bana gelince: Kongre Salonu’nda tek yürek olmuş öğrencilerle öğretim üyelerinin nasıl aynı ortak heyecanla Mehmed Âkif’i sahiplendiklerini yakından izlemek geleceğe ilişkin umutlarımı arttırdı.

Bu manzara karşısında öylesine duygulandım ki, konuşmama Âkif’in umut dolu mısralarıyla başladım:

“Değil mi, cephemizin sinesinde iman bir,

“Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

“Değil mi sinede birdir vuran yürek, yılmaz,

“Cihan yıkılsa emin ol, bu cephe sarsılmaz!”

Bu tabloya bakın da artık hizaya gelin, en azından insafa gelin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi