M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Uzun Korna Çalan Lüks Otomobil ve Madam Manokyan

Uzun Korna Çalan Lüks Otomobil ve Madam Manokyan

DARACIK bir belde yolundan geçiyoruz. Yol kenarındaki levhalarda 30 km yazılı. Çocuk çıkabilir, hayvan çıkabilir... Biz bu sınıra uyuyoruz. Arkamızda lüks bir araba var. Hızlanmamız için korna çalıyor. Hızlanmıyoruz. Trafik kurallarını bozmaktan hoşlanmıyoruz. Sağda boş bir yer bulsak oraya çekileceğiz, arkadaki geçip gitsin. Öyle bir yer de yok. Nihayet birkaç kilometre sonra o lüks araba önümüze geçiyor. Geçerken uzun ve sinirli bir korna çalıyor. Çalarken bize küfr etti mi acaba?

Bir insanın ne mal olduğu arabasından değil, o arabayı nasıl kullandığından belli olur.

Trafik kurallarına uymayan bir vatandaş iyi değil, kötü bir vatandaştır.

Otomobili lüks ve pahalı ama kendisi sefil bir herif.

On gün kadar önce Sultanbeyli TEM yolunda feci ve korkunç bir kaza oldu. Dev bir TIR yolun karşı tarafına geçti, birkaç aracı biçti, 9 ölü, bir yığın yaralı...

Siz dünyanın en iyi şoförü olsanız, yolun karşı tarafına fırlayan alamet bir TIR'a karşı ne yapabilirsiniz? Alınacak hiçbir tedbiriniz yoktur.

Trafik konusundan devlet, halk, düzen ve ülke olarak çok ama çok kötü durumdayız.

Zenginleştik ama büyük kısmımız medenî insanlar olamadı.

Bu hasta toplumda otomobil bir ihtiyaç ve nakil vasıtası olmaktan çıkmış, bir fetiş ve statü haline gelmiştir. Otomobil fetişizmi.

Sadece otomobil mi?

Lüks mesken fetişizmi.

Lüks yazlık.

Lüks dekorasyon.

Markalı lüks giyim kuşam.

Lüks cep telefonu.

Lüks ve pahalı lokantalarda lüks yemekler yemek.

Bir porsiyon lüfer 500 TL.

İzmir'de şaraplı bir yemek adam başına 2500 TL.

Lüks Nermin'leşen bir toplum.

(Lüks Nermin bundan elli-almış yıl öncesinin en büyük lüks randevucusuydu. Zengin, paralı, yüksek, elit tabakaya hizmet verirdi.)

Lüks, israf, sefahat toplumu hasta etti.

Kırk bin liralık bir otomobil ihtiyacını görecek ama o gidiyor 150 bin liralık bir araba alıyor. Bu adam hastadır, dengesizdir.

Bu ülkede lüks, pahalı araba sevdasına son kırk yıl içinde belki de bir trilyon dolar harcandı. Bu para/sermaye olarak iktisadî faaliyetlere yatırılmış ve adam gibi çalışılmış olsaydı Türkiye kalkınmada Almanya'yı ve Japonya'yı geçebilirdi.

Vasıflı, sağlıklı, dengeli vatandaşlar lükse, israfa, aşırı tüketime kapılmaz.

Onlar çok zengin de olsalar mütevazı bir hayat sürer.

Lüks, gösterişli, pahalı bir otomobil hiçbir kimseye zerre kadar şeref, haysiyet, itibar, değer kazandırmaz.

Cumhuriyet tarihinde bu ülkenin en lüks otomobili genelevler imparatoriçesi Madam Matild Manokyan'a ait olmuştur.

Onun şahane bir Rolls Royce'u vardı.

Otomobil konusunda İngiltere Kraliçesi ile boy ölçüşüyordu.

Onun lüks otomobilinin döşemeleri, dikenli yerlerde otlamamış antilop derisindendi.

Madam Matild Manokyan işte böyle şahane bir arabaya sahipti.

O genelevler imparatoriçesiydi.

Evleri TC'nin koruması ve gözetimi altındaydı.

O evlerde, üzerinde TC başlığı bulunan resmî vesikalarla sermayeler çalışırdı.

Madam yasal kadın ticareti yapardı.

Madam TC vatandaşı kadınları satardı.

Kadın özgürlüğü adına.

Evlerinin kapısında devletin polisleri beklerdi.

Müşterilere yazar kasalardan fiş verilirdi.

Vesikalı TC vatandaşı kadınların kazançlarından KDV kesilirdi.

Ayrıca gelir vergisi.

Bu vergiler devlet bütçesine katılırdı.

Diyanet İşleri Başkanının maaşı bile bu paralardan ödenirdi.

Madam kaç sene İstanbul vergi rekortmeni olmuştu.

Kendisine görkemli törenlerle ödül ve berat verilmişti.

O, düzenin kadınlara sağladığı sonsuz özgürlüğün/esaretin bir simgesiydi.

O, Türkiye'nin en lüks otomobiline sahipti.

O çok zengindi.

O, genelevler patroniçesi ve imparatoriçesi anlı şanlı Madam Manokyan'dı.

Madam'ın edebiyat tarafı da vardı. Atatürk hakkında akrostişli bir manzume yazmıştı. Atatürk'e âşıktı o.

Bazı bürokratlar Manokyan'a hanımefendi derler, bazıları Ana diye hitap ederler, elini öperlerdi.

Atatürk öldüğünde Manokyan haftalarca acı içinde matem tutmuş, kendine gelememiştir. O çok koyu bir Atatürk hayranı idi.

Manokyan bir ara cami yaptırmak istemişti...

Manokyan'ın vergi kaçırmadığı, TC'ye kazancının vergisini tam olarak ödediği söylenir. Onun nazarında "Vergilenderilmiş kazanç kutsaldı!.."

Madam öldüğünde Ermeni Patrikhanesi onu ihtişamlı bir cenaze töreni ile toprağa verdi.

Sırmalı elbiseli papazlar, ilahi okuyan korolar, mumlar, buhurdanlıklardan fışkıran kokular... Madam bir imparatoriçe gibi mezarına indirilmişti.

O zaten bir imparatoriçe değil miydi?

TC'li, KDV'li, yasal, resmî koruma altında, kadın özgürlüğünün simgesi, laik düzenini vesikasıyla yapılan fuhşun imparatoriçesiydi.

Ve onun çeşitli özellikleri listesinin başında, Türkiye'nin en lüks, en pahalı, en şaşaalı, en ihtişamlı, en debdebeli, en göz kamaştırıcı otomobile sahip olması gelirdi.

Bazı bürokratlar ona Ana derdi.

Bazıları hanımefendi derlerdi.

Kendisi öldü.

Anısı ve Rolls Royce'u kaldı.

O Rolls Royce acaba şimdi kimin mülkiyetinde?

* (İkinci yazı)

Pislikler Cemahiriyesi

BİR dostum anlattı: İran'dan, tüketim tarihi çoktan bitmiş beş senelik bayat çayları çok ucuza ithal ediyorlar ve bunları Türkiye'de yerli çaylarla harman yapıp piyasaya sürüyorlarmış.

Buna izin verenler haindir.

Bunu yapanlar hain ve merduttur.

Bu iş ahlaksızlıktır.

Böyle bir şey halkı aldatmaktır.

Peygamberimiz "Bizi aldatan bizden değildir" buyurmuştur.

Böyle bir sahtekarlık dine ve hukuka aykırıdır.

Hiçbir şerefli ve namuslu insan böyle bozuk bir işe teşebbüs etmez.

İlle de zengin olmak, çok para kazanmak istiyorsa bunu meşru yollardan yapsın.

Kurban bayramına az kaldı. Kiloyla hayvan satan bazıları tuzu yediriyor, suyu içiriyor ve hayvanı şişiriyormuş. Sahtekarlık sahtekarlık sahtekarlık... Böyle kazanılan paranın hayrı olmaz.

Türkiye halkının büyük çoğunluğu Müslümandır. Müslümanlığın temel şartlarından biri doğruluk ve dürüstlüktür.

Gerçek Müslüman icabında ölür ama haram yemez, aldatmaz, yamukluk yapmaz.

Yahu şu memleketin haline bakınız:

Haram yemek yaygın, genel, yoğun halde.

Binlerce domuz çiftliğinde yetiştirilen domuzlar Müslüman halka yediriliyor.

Ormanlarda vurulan yaban domuzları Müslümanlara yediriliyor.

Fuhuş, zina, karı satışı dev bir sektör olmuş.

Uyuşturucu da öyle.

Ülke bir mafyalar ve çeteler cemahiriyesi haline geldi.

Kanunlara, nizamlara, tüzüklere aykırı olarak ilk zelzelede yıkılacak, içinde oturanlara mezar olacak çürük çarık binalar yapılıyor.

Zelzele bölgelerine sekiz katlı dev yapılar dikiliyor.

Faiz ve riba bütün ülkeyi ağ gibi sarmış.

Rüşvet rüşvet rüşvet...

Haram komisyonlar.

Yapılaşmaya açık olmayan araziye yapılaşma izni çıkart, al yüklü komisyonu.

Arazinin beşte birine yapılaşma izni var, bunu beşte üçe çıkart al komisyonu.

On iki kata kadar yükseltme izni var, bunu yirmi beş kata çıkart, al komisyonu.

Hırsızlar, haramyerler, yolsuzluklar cemahiriyesi.

Rantlar cemahiriyesi.

Zina ve bina cemahiriyesi.

İğreniyorum.

Beddua ediyorum.

Lânet olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi