D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

“Anadolu notları”

“Anadolu notları”

1970’li yıllardan beri Türkiye’nin batıdan doğuya birçok ilini, ilçesini görme fırsatımız oldu. İş veya vazife icabı yapılan bu seyahatler, 40 yıllık bir zaman diliminde değişimi görmek için altın bir fırsattı aslında.

Türkiye’de 40 yılda ne değişti? Bu soruya tatminkâr cevap verebilmek için, kırk yıl içinde aynı şehre belli aralıklarla en az dört beş defa gitmek gerekir.

Elbette geçici olarak ve kısa bir süre bulunduğunuz şehirde önce maddî değişimi görürsünüz, onunla ilgili kanaatlere sahip olursunuz. Ya manevî değişim? İnsan unsurunun durumu?

Konunun bu tarafı öyle hemen kavranıp hüküm verilebilecek kolaylığı sağlamaz size. Hem sınırlı sayıda insanla karşı karşıya gelirsiniz, hem de bu muhataplarınız, sizin tanıdıklarınız veya sizi tanıyanlar veya onlarla benzer yapıda olanlardır.

Herşeye rağmen, bir şeyler hisseder, bilir ve bunu konuşarak bir noktaya vardırmaya çalışırsınız.

İlk söyleyeceğimiz şu: Türkiye 40 yılda büyük bir değişim geçirdi. Değişmeyen tarafları da değişerek değişmezliğini sürdürdü!

Türkiye’nin şehirlerinde, sürekli büyüme 40 yılın değişmezlerinden.

Bazı şehirler hızlı büyüyor, tahminleri aşan bir büyüklüğe ulaşıyor ve daha da ötesine geçeceği görülebiliyor. Bazıları istikrarlı büyüyor, çok sarsıcı kayıplara maruz kalmıyor. Bazıları da ağır gelişiyor.

Bunlardan hangisi daha iyidir?

Hızlı değişimlerin kolaylıkla üstesinden gelinemeyen sıkıntılara, sarsıntılara yol açması kaçınılmaz. Sadece fizikî değişiklik değil, bu fizikî değişiklikle birlikte insan unsurunun yeni bir mekân içinde kendini var etmesi meselesi vardır.

Türkiye’de 1950’lerden beri sürekli göç hali var. Nüfusun büyük bir kısmı bulunduğu yeri terk etti. Hayatı boyunca birden fazla yer değiştirenler de az değil.

Küçük yerleşmelerden büyük yerleşmelere doğru bu akım, hâlâ devam ediyor. Çok yakın bir zamanda sonlanacağına dair bir emare de görülmüyor.

Belki 40 yıl içindeki en etkileyici değişim, yakın zamanda yer değiştirenlerin bu değişiklikten ötürü çok fazla şaşkınlığa uğramamaları olmalıdır. Eskiden küçük bir yerleşmeden büyük bir şehre gelmek, hele bu doğudan batıya veya batıdan doğuya ise, sanki başka bir ülkeye gidilmiş hissi uyandırıyordu.

Artık, benzeşme yaygın bir hal aldı.

Ankara’da yaşayanla Bitlis’te yaşayan yakın hayat standardına sahip olabiliyor. İhtiyaç maddelerinin yaygın bir dağıtımla ülkenin her yerine ulaştığı görülüyor. Öğretim sistemi benzeşmeyi yaygınlaştırıyor. Taşra merkez farklılaşması tamamen ortadan kalkmıyor ama, eski ağırlığı taşımıyor. Türkiye’nin en ücra köşesinden siyasi, iktisadi veya kültürel merkezlere aynı gün ulaşabiliyorsunuz...

“Anadolu Notları” başlığını ünlü romancımız Reşat Nuri Güntekin’den ödünç aldım. Aynı adlı kitabında, millî eğitim müfettişi olarak dolaştığı 1930’ların, 40’ların Anadolusu bazı ideolojik cilalar dikkate alınmazsa, çok güçlü gözlemlerle anlatılıyor.

Anadolu illerinin birinde bir mühendisle şehrin gazinosunda yer içerlerken muhatabı Fransız şarabı yerine tekel şarabı içmek zorunda kalmaktan, beş odalı bir “kulübe”de yaşamak zaruretinden yakınmaktadır! O sırada parmaklıkların dışında yarı çıplak bir kızcağız belirir ve “amca bana ekmek atıver!” diye seslenir. Dikkat edince biraz daha ilerde benzer kılıkta çocukları, hatta büyükleri görür... Gazino sahibi böyle ekmek dilenen çocukların her akşam geldiklerinden yakınır.

Yazar bu sefaleti görmezden gelen muhatabının tutumunu yazısında “şenaat” (alçaklık) olarak nitelendirir ve “sözüm yalnız onun için değil, içinde kendim de dahil olduğum çok geniş bir münevverler kafilesi içindir” der.

Türkiye bugün bu aydın tipine mahkûm olmaktan kurtuldu, öğretim yaygınlaştı. Türkiye’nin bütün illerinde, ilçelerin birçoğunda üniversite ve yüksek okul var. İktisadi gelişme, gelir dağılımındaki nisbetsizliğe rağmen, geçmiş dönemlerdeki açlık ve sefalet manzaralarını sildi.

Yeni bir Türkiye ortaya çıkıyor. Her şeye rağmen sancılı bir değişim yaşanıyor. Bugün olup bitenlerden yarın için ipuçları çıkarmak, değişimin yönünü insanımızın içini, maneviyatını da tahkim edecek çalışmalarla güçlendirerek her bakımdan olumlu yapmak iradesi göstermemiz gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi