Bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri
Bayramın ikinci günü padişah, Gülhane Köşkü’ne geçerdi. Buraya Kaymakam, Şeyhülislam, Kaptanpaşa gibi üst görevliler maiyetleriyle birlikte gelir, tebriklerini tekrarlarlardı.
Bayramın üçüncü günü ise, padişah eski geleneklere göre, Eski Saray’da (İstanbul/ Bayezid’deki) cirit oyunu seyrederdi.
Dördüncü gün (kurban bayramı) ailece geziye çıkılır, deniz ya da kır sefası yapılırdı.
Bayram münasebetiyle Harem halkına hediye edilecek küpe, gerdanlık, bileklik gibi mücevherat, saray kuyumcularına bayram öncesinde bir mektupla sipariş edilir ve bayramda hazır olması istenirdi.
Ayrıca padişah ve valide sultan başta olmak üzere saray halkı fakir fukaraya yardım dağıtırlar, fakir ailelere bayramlıklar gönderirler, kurban bayramında kurbanlık koç bile gönderirlerdi.
Bazı bayramlarda padişahlar halka açık yerlerde büyük şenlikler düzenletip yönettikleri insanların içinde bayramın tadına varırlardı.
Bu bayram şenliklerinden yakın tarihte yapılanlardan biri, Sultan Abdülaziz’in 25-28 Nisan 1866 tarihleri arasında düzenlediği şenliktir.
Bayramlarda seyirciler yarım ay şeklinde oturur, Padişah Otağı (Otağ-ı Hümayun) bunların tam merkezinde kurulurdu. “Ziyafet Çadırı” Padişah Otağı’nın sol yanında yer alırdı.
Onbeşinci Yüzyıldan sonra şenlik düzeni belirli bir protokol ve programa bağlandı. Bayramların öğle öncesi bayramlaşma, ziyafet, pişkeşlerin dağıtılması, hediyelerin verilmesi ile geçer, öğleden sonra da eğlencelik gösteriler yapılırdı.
Büyük törenlerde geceleri kandiller, mahyalar ve fişeklerle donanma düzenlenirdi. Yapılan gösterilerde çeşitli hünerler, esnaf oyunları, dramatik oyunlar, sportif faaliyetler yer alırdı.
Bu şenliklerde halkın devletle kaynaşması amaçlanırdı.
Tanzimat’tan sonra mektup veya telgrafla bayram tebriki mektup, kart ve telgrafla yapılmaya başlandı...
Padişaha da bunlardan gelirdi...
Vatanın dört yanından bayram tebriki gönderenlerin bir listesi çıkarılıp padişaha sunulur, padişah memnuniyetini ifade eder, verilecek cevapları yazdırırdı.
Memurlar bayramlaşmak için amirlerinin evlerine giderlerdi. Ancak bu durum çok masraflı olduğu için, 1845’te terk edildi.
Bu tarihten sonra memurlar amirleriyle iş yerlerinde bayramlaştılar.
Bayramın bitmesinden sonra resmî dairelerdeki memurlar iş yerlerinde önce kendi aralarında bayramlaşır, ardından da bayram tebriki için topluca müdürlerinin, sonra da müdürleriyle birlikte dairenin bağlı bulunduğu nazırın (bakan) huzuruna giderlerdi.
Bu iş de bitince, farklı dairelerde çalışan memurlar birbirlerini ziyaret ederek kendi aralarında bayramlaşırlardı.
Bayram tatilleri, devletin zor durumda olduğu zamanlarda, kısa tutulmuştur...
Meselâ, 1919 yılı Kurban Bayramı’nda, ülkenin içinde bulunduğu durum sebebiyle bayramın üçüncü ve dördüncü günleri, devlet daireleri açılmış ve bütün memurlar işlerinin başına dönmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.