Hakk-ı Devrim
Eee, artık devrim yapmak hakları. Çünki işin ucu geldi kendilerine dayandı.
Son olarak da Hakkı Devrim ve Uğur Dündar gitti. Hakkı Devrim giderken Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed (sav) ile ilgili ipe sapa gelmez laflar etti.. Sonra güya özür dileme yerine bir şeyler söyledi ama, işte laf olsun kabilinden bir şeyler..
Çölaşan gittiğinde bir gün sıranın kendilerine geleceğini bilmeleri gerekiyordu.
Devrim gibiler eskiden bir yerden işten ayrıldıklarında evlerine varmadan yeni iş yerlerine gidip odalarında sekreterlerine çay söyleyebiliyordu. Maaş desen, lafı mı olur! Kaz gelecek yerden ördek mi esirgenir..
Her iki gazeteci de benim muhbirlerimden. Gülen hocaefendiden sonra benim aleyhime bombardumana başlamışlardı. Bir hafta dur durak bilmeden topyekun saldırıya geçtiler.. Demediklerini bırakmadılar. Hakkımda onlarca dava açıldı.. Hepsinden berat ettim. Hakaretlerinden dolayı onlara dava açtım, ama o zaman onlara yargı işlemiyor. Mahkeme kararı: “Atatürk’e dil uzatanların, bu ülkede, bu hakaretlere alışması ve tahammül göstermesi gerekir..”
Kurtul Altuğ davasında böyle bir karar çıkmıştı. Adamlar alenen tehdit ediyorlar, hakaret etmeyi bırakın küfrediyorlar.. Hadi yazıp söyledikleri ile kalsalar, Balyoz ve Ergenekon davası dosyasındaki belgelere bakılırsa tetikçilerini de peşimize takıyorlar. O da yetmiyor, andıçlarla, bütün ilişkinizi sabote ediyorlar. Bir anda televizyon programlarınız yayından kaldırılıyor filan..
Ah Çevik Bir ah! Bu dünyada yatacak yerin yok. Ya öbür dünyada halin nice olacak..
Adam her hafta bir suç duyurusunda bulunuyordu. Yetmiyor, her ay, davanın hangi aşamada olduğunu soruyordu. Bu Uğur Dündar davasında da Çevik Bir davayı yakından izleyenlerden biri idi. Zaten o kasetleri verenin de Çevik Bir olduğu söyleniyordu..
Bu arada Hakkı Devrim beyefendiye de üzüleceği bir haber vereyim. Sezer’e bir yazımda, yaptıklarını sıralayıp, başörtüsü ve İmam Hatipler konusunda yaşananları ülkeyi getirdiği noktaya gönderme yaparak, olanları beğendin mi, dedikten sonra “Kına yaksın” dediğim için, Hakkı efendi mangalda kül bırakmamış, savcıları göreve çağırmıştı..
Dava daha yeni bitti. Hakkı efendinin muhbirliği de işe yaramadı..
Neydi o eski günler değil mi? Bu dünya işte böyle “etme - bulma dünyasıdır”. Ne demişler: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste!
Dosyalar karanlık odadan servis edilir, Media tetikçiliğine soyunan eklemlenmiş gazeteciler infaz görevlerini yerlerine getirirler. “Topyekun savaş” manşetleri çekilir manşetlere. Özkök (General olanı da, Amiral gemisinin kaptanı gazeteci olanı da) bildiklerini, yaşadıklarını bir anlatsa keşke..
Bunların 2. işi gazetecilik.. Patronlarını Kozmik odada, Kozmik odayı patronları nezdinde temsil ederler. Çifte maaş alırlar.. Maaş değil komisyon.. Çünki aldıkları para maaşın çok ötesinde.. Maaşla da yetinmezler, şehir merkezinde göz göre göre hazine arazisi gasbedeni de var, kaçak villa yapanı da..
Kimilerinin geliri Obama’nın maaşından fazladır..
Zaten patronlarının serveti de, kişisel gibi gözükse de, kamusaldır.. O şirketlerin çoğu örtülü KİT’tir.. Patron dediğin adam çiftliğin kahyasıdır. Bunlar la yüs’el, astığı astık, kestiği kestik adamlardı eskiden.
Ergenekon ve Balyozun daha bürokrasi, sermaye ayağı, siyasi ayağı deşifre edilmedi..
Geçen gün Nuh Gönültaş, Dündar ve Devrim’i yazmış da, eski yaralarım depreşti birden.. Bunlar bu kişilerden ibaret değil. Sayıları o kadar çok ki. Birçoğu sesini kıssa da, sıra her an ötekilere de gelebilir.. Çünki deşifre oldular. Bulundukları çevre için artık şirinlik muskası değil, şimşek çeken, arızalı bir paratönere dönüştüler.. Dünün aranan adamları bugünün istenmeyen adamları oldular. Dün bela savuyorlardı, talih kuşuydular, bugün bela çekiyorlar, felaket habercisi oldular. Etraflarındaki çember daralıyor.. Deşifre oldular artık. Devrim haklarını“!” da kullanacak güçleri kalmadı.. Dökülüyorlar.. “Bursa nutku” da işe yaramadı.. “Türk Gençliği” de oynanan kirli oyunun farkına vardı artık..
Bu darbeci çetelerin inandıkları bir değer filan yok. Cumhuriyetçilikleri, Atatürkçülükleri, laiklikleri filan hepsi yalan! Bir vurgun düzeni kurdular, darbelerle marbelerle bugüne kadar geldiler, ama artık deniz bitti.
Şimdi hesab verme zamanıdır.. Aynı ülkenin çocuklarını birbirine kırdırıp, onların kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretenler artık deşifre oldular. Darbe, terör, ekonomik kriz, siyasi kriz, laiklik, irtica tartışmaları, İmam Hatip, başörtüsü krizi hep bunların işi idi. Ve hâlâ da daha teslim olmuş değiller. Ama artık onlar için çok geç..
Gelecek günler, onlar için geçen günleri aratacak.. Bizim için içinse, yeni, farklı bir süreç başlıyor.. Ve imtihan bizim için bütün şiddeti ile devam ediyor.
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.