Ev Kadını Gerçek Üreticidir
Modern hayat, aileyi bir yük olarak görüyor.
Bu yüzden, ev hanımlığını ve çocuk yetiştirme işini de ciddiye almıyor.
Varsa yoksa üretim, hep üretim!
Çevrenize bakın, kadın için istenen, bağımsız ve özgür bir yaşamdır! Çünkü, kapitalist sistemde üretim yaptığın kadar değerli oluyorsun!
Bu anlayışa göre, kadın çalışırsa özgürdür, öyleyse üretime katılmalıdır.
İşte bu anlayış, aileyi ve ev hanımlığını değersiz hale getirmiştir. Sanki, ev hanımlığı terk edilmesi gereken bir olgu gibi görülüyor. Hatta, ev hanımları evinde oturup hiçbir işe yaramayan insanlar olarak biliniyor.
Oysa, iyi bir çocuk yetiştirmek ve o çocuğa iyi bir annelik yapmak; en iyi üretim yapan bir fabrika kurmak gibidir, hatta ondan daha değerlidir.
Anneyi evinde iyi üretici olarak gördüğümüz zaman, ev hanımlığının değeri de ortaya çıkacaktır. Bu bağlamda, toplumda en iyi mesleğin ev kadınlığı olduğu da teslim edilmiş olur.
Önceki yazımda belirtmiştim. Devlet, ev hanımlarına zorunlu sigorta yapmalı, onların en önemli ve en üretken meslek sahibi olduklarını kabul etmelidir. Bu uygulama, kadınların, dışarıda iş hayatından daha çok, ev hayatına rağbetlerini artıracak, özgüvenlerini yükseltecektir.
Böyle olursa, kadınlar evlerine sahip çıkar, kendi işlerinin patronu olur, çocuklarıyla ilgilenir, eşlerine zaman ayırır ve artık hiçbir işi külfet olarak görmez.
Babayla birlikte anneler de çalışıyorsa eğer, sadece çocuklar bile onlar için birer külfet olarak görülür. Bu da, çocuğun anne babasını tanımadan büyümesine sebep olur ve böyle olmaktadır.
Ev hanımlığı, aslında fedakârlık gerektiren bir meslektir. Birçok ebeveyn buna tahammül edemeyerek çocuklarını bakıcıya veya kreşe teslim ediyorlar.
Bu nedenle çocuklar, anne ve baba sevgisinden, sıcaklığından, hatta varlığından mahrum kalıyor, ruhsal dengeleri bozuluyor.
Bir ev hanımı, işini dünyanın en iyi mesleği olarak görmelidir.
Yoksa, ev hanımlığını sadece bulaşık ve çamaşır yıkamak, yemek yapmak, ev süpürmek gibi görürsek eğer, onların hepsini makineler de yapıyor.
Aile yuvasının ihtiyacı, maddi hizmetlerden çok ötedir. Eve gelen bir hizmetçi her şeyi yapar ama o eve ruh katamaz, sevgi veremez, şefkat dağıtamaz, fedâkârlıkta bulunamaz, özünü, yüreğini, kalbini bırakamaz. O evi aile yuvası yapan, ruhî duygular bütünüdür.
Bunları ancak o evin hanımı yapabilir. Bu yüzden ev hanımı, işine duygu katacaktır. Çünkü, kocasına eş, çocuğuna anne olmak duygusal bir görevdir. Bu ihmal edilirse, o ev aile yuvası olmaktan çıkar, otel odasına dönüşür.
Dikkat edilirse, boşanma davalarını çoğu, bu duyguların eksikliğinden veya yokluğundan ortaya çıkmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.