Dersim dominosu
Dersim Harekâtları üzerine açılan dosyaların bir domino etkisi yapmasını artık kimse durduramaz. Dersim meselesi, resmi tarih ve resmi ideolojinin olduğu gibi bunları muhafaza etmekle mükellef sınıfların da çatlayıp parçalanmasını hızlandıracak önemli bir kırılma noktasıdır.
Dün Başbakan Erdoğan’ın yapmış olduğu konuşmada dikkatlerden kaçmaması gereken önemli bir yol ayrımının işareti vardı. Bu konuşmada, sağ-muhafazakâr geleneğin 40’lı yıllarla ve Milli Şef İnönü’yle sınırlı resmi ideoloji eleştirilerinin artık 30’lu hatta 20’li yıllara yöneleceğinin işaretleri var. Bu yönelim geç kalınmış olsa da daha fazla geciktirilmesi ve kaçılması mümkün olmayan bir süreçti zaten.
Tek Parti döneminin günahlarını 1938 sonrası İnönü ve CHP’yle sınırlayıp işin içinden çıkılmasının mümkün olmadığı daha net görülüyor. Esaslı bir değişim için esaslı bir hesaplaşma hem siyasetin hem de toplumun kapısına dayanmış durumdadır. Dersim, Kemalist tarih tasavvurunu yıkıp geçmek için önemli bir dönemeçtir.
Dersim’e yönelik sistematik imha operasyonlarının, tehcirlerin, öksüz-yetim çocukların Türkleştirilmesinin faturasını İsmet İnönü ve Sabiha Gökçen ikilisine kesmek hem haksızlık hem de çözümsüzlüktür. Kapsamlı ve uzun soluklu bir harekâtın başında Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’yle birlikte sağ-muhafazakâr kesimin büyük önem atfettiği Mareşal Fevzi Çakmak genelkurmay başkanı, Celal Bayar da başbakan olarak görevlidir.
Fevzi Çakmak’ın “okşamakla kazanılmazlar” diyerek Dersim bölgesine resmen koloni yönetimi önerdiği bilinir. Kaldı ki Kemalist devrimlerin gerçekleştirilip muhalefetin tamamen imha edilmesinde Fevzi Çakmak’ın oynadığı rol İnönü’den de Bayar’dan da daha az değildir. Musalli ve tarikatlı oluşu yaşananlara karşı çıkmasını gerekli kılarken maalesef o, bu cürümlere payanda olmuştur. Sabiha Gökçen, Mustafa Kemal’in manevi kızıysa unutmayalım ki Mareşal Çakmak’ın ordusunda da bir savaş pilotudur. Dolayısıyla Gökçen’in cürümlerini tartışıp Çakmak’ın faziletlerinden dem vurmak adalet ve merhamet duygularıyla bağdaşmaz.
•
Şah Kulu’ndan Ata Kulu’na
Eylül 1937’de Meclis’te operasyonlara dair bilgi veren İnönü, Dersim hadisesini ıslahat ve imar programı dâhilinde izah ederken şunu söyler: “Cumhuriyetin kuvvetli, şefkatli ve adaletli olduğunu gösteren en ikna edici misal Tunceli’dir.”
Tek Parti döneminin şefkat ve adalet pınarı olduğundan şek ve şüphe duymayan ana gövde Alevi-Bektaşi kesimlerin, Dersim meselesiyle ilgili kıyamet koparken derin bir sükûtu tercih etmeleri tesadüf değil elbet.
“Şaha gidelim Şaha” diye seslendirilen deyiş ve türkülerin formu aynı kalsa da Dersim meselesinden sonra mahiyet değiştirip “Ataya gidelim Ataya” misyonuna dönüşümü acıklı bir hikâyedir. Anıtkabir’in Alevi-Bektaşi kesimler nezdindeki itibarı siyasi olmak kadar itikadi bir boyutu haizdir artık. Cemevlerinde Mustafa Kemal’in resmine tazimde bulunmadan ritüellerini ifa edemeyen kesimler için ‘Şah Kulu’ nitelemesi ne kadar izah edicidir, orasını bizim tam olarak bilebilmemiz mümkün değildir.
•
Dersim’e Mizahi(!) Bombalar
Yeni Asya Gazetesi’nin çizeri İbrahim Özdabak iki gün önce Dersim meselesini bütün kamuoyunun anlayacağı bir açıklıkta ve en vurucu haliyle tek karede özetledi. Özdabak, Dersim’e bomba yağdıran Sabiha Gökçen’in savaş uçağının arkasına ‘babam sağolsun’ yazısını iliştirerek gözlerden kaçırılmak, görmezden gelinmek istenen Kemalizm gerçeğini gözler önüne sermiş. Öteden beri karikatür sanatını hakikatin tecellisine, adaletin tesisine, merhametin toplumsallaşmasına adayan az sayıdaki çizerden biri olan İbrahim Özdabak’ı naçizane tebrik etmek istiyorum.
Karikatür sanatını bir de zulmün devamı, ahlaksızlığın yaygınlaşması ve lümpenliğin özendirilmesi hizmetine koşanlar var bu ülkede. En iğrenç küfürlerin, cinsel ilişkilerin, sapkın ilişki biçimlerinin, anormallik boyutlarını zorlayan pornografik şiddetin reklam edildiği bu ‘mizah’ dergilerinde pek çok zulüm gibi Dersim zulmü de yer bulamamış.
Bu ‘mizah’ dergilerinde alabildiğine çirkinleştirilen, aşağılanan ve resmen bir nefret objesine dönüştürülen kimlerdir, hangi kesimlerdir? Psikolojik harp yöntemleri, karikatür sanatı adı altında icra ediliyor. Karikatür sanatı laik değerlere, Kemalist öğretilere, lümpen hayat tarzına teslim olmayan herkesle mücadeleye teksif edilmiş özel bir alan gibi seyrediyor.
Mizah dergileri başörtüsü zulmünden İskilipli Atıf’a hemen hiçbir konuyu hatırlamadı, gündemine almadı. Bakalım şimdilerde Dersim’i, Dersim katliamının sorumlularını ve Tek Parti dönemi cinayetlerini savunan Atatürkçü kesimleri, katliamın doğrudan muhatabı oldukları halde kulaklarının üstüne yatan Alevi-Bektaşi kesimleri de hatırlamayacak ve mizah gündemlerine almayacaklar mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.