Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Dersim ve bir anket... Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yoktur

Dersim ve bir anket... Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yoktur

Hani, “şablon bir slogan” vardır... Bizlere “ezberletilen” ve hatta “yıllarca beynimize kazınan” slogan şudur: “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur!”

Bu “slogan”ın ne kadar “ırkçı”, ne kadar “faşistçe” ve ne kadar “palavra” olduğunun örneklerini Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan “acı örnekler”den biliyoruz!.. Zira, Cumhuriyet tarihi boyunca; sadece “Kürtler ve Aleviler” değil, “Türkler ve Sünniler” de “katliam”lara, “cinayet”lere, “sürgün”lere, kısacası “zulüm ve baskı”lara maruz kalmışlardır...

Kimilerine “Komünist” denilip baskı yapılmıştır, kimine de “Faşist” denilerek işkence uygulanmıştır!..

Kimi “Alevi” olduğu için zulüm görmüştür, kimi de “Sünni” olduğu için!..

28 ŞUBAT, ALEVİ MİSİLLEMESİ Mİ?

İşte Dersim’de yapılanlar!..

Dersim halkı, “Alevi ve Kürt” olduğu için, gerçekten de büyük bir “zulüm” görmüş, onbinlerce insan ya öldürülmüş, ya da sürgün edilmiştir!..

Bunu onaylamak mümkün değildir!..

Ama, kabul edelim ki;

Aynı “Alevi” kesim, “28 Şubat Süreci”nde, mevcut iktidarı devirip, bir “Alevi Diktası” kurmak için, “Sünni” müslümanların analarından emdiği sütü, burunlarından getirmiştir!..

Söyleyin Allah aşkına;

Daha “çocuk” yaştaki “İHL öğrencileri”nin “başörtülü” olarak okumalarını engelleyen, incecik bileklerine “kelepçe” takan, yerlere fırlatıp tekmeleyen, onları otobüslere bindirip, bilmedikleri bir ilçeye “sürgün” eden “kimler”di?..

Sırf “başörtüleriyle okumak” isteyen “üniversite öğrencileri”ni okullara sokmayan, girebilenleri de merdivenlerden itip, “evli” olanların “çocuklarının düşmesi”ne yol açan “hangi zihniyet”ti?..

“İşadamları”nı kategorize edip, kimine “Atatürkçü”, kimine de “yeşil sermaye” damgası vurup, “irticacı” dediği insanları “geceyarısı operasyonları” ile yataklarından kaldıran, gözaltına alan, “işkence”den geçiren ve “demir parmaklıklar” arkasına atan kimdi?..

“Kebapçı”ları ve hatta “kokoreççi”leri bile fişleyip “kara liste”ye alan, bunlara “müşteri” olanları “andıçlayan” kimdi?..

Hayır, “iflas etmiş Yahudi tüccar”ın yaptığı gibi, kalkıp da “eski defterleri karıştırmak” niyetinde değilim!..

Bunları hatırlatıyorum ki;

1938’de “zulüm” gören “Alevi”lerin, 1998’de aynı zulmü “Sünni”lere lâyık gördüğü bilinsin!..

“Aleviler” derken, elbette “bütün Alevileri” kastediyor değilim... Ama, içlerinde öyle “faşist”ler, öyle “sadist”ler var ki; bir “Alevi diktası” kurabilmek için, “ordu”yu bile kullandılar!.. Sanki, “Dersim’in rövanşı”nı almak ister gibiydiler!..

Meselâ, “mezhebi aidiyet”ini hiç bilmediğim eski 1. Ordu Komutanı ve şu an “Ergenekon sanığı” olan Org. Çetin Doğan’ın; emrindeki “Alevi komutanlar”a şu talimatı verdiği, “dâvâ dosyası”nda mevcuttur;

“Din, en büyük tehlikedir!..

En nefret ettiğim ses, ezan sesidir!..

PKK, bizim işimiz değil!..

Onlarla çarpışmaya Alevileri değil, Sünnileri sürün!..

Güneydoğu’da bizimkiler postu deldirmesin!.. PKK ile savaşta; bırakın, Atatürkçü de olsa, Sünniler ölsün!”

Düşünebiliyor musunuz;

Bu adamın hazırladığı Balyoz Darbe Plânı eğer başarıya ulaşmış olsaydı; “74 yıl önce Aleviler’in katledildiği” gibi, bu defa da “Sünni”ler katledilecekti!..

Hem de, “Türk” olsalar bile!..

Dahası, “Atatürkçü” olsalar bile!..

Bu örneği verdim ki, ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın!..

SERDENGEÇTİ KÜRT MÜYDÜ?

Demek istediğim şu:

Bizlere ezberletilen ve hatta beynimize kazınan “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözü; “koskoca bir palavra”dır, bir “kuyruklu yalan”dır!..

Bu “şablon”un aksine;

“Türk’ün, Türk’ten başka düşmanı yoktur” demek daha doğrudur!..

Çünkü;

“Birileri”nin gözünde “düşman” olabilmek için, “Türk” veya “Kürt” doğmuş olmanın hiçbir kıymet-i harbiyesi yok!..

Önemli olan;

“Konsept” ve o konsepti belirleyenlerin sahip oldukları “ideoloji”dir!..

O “ideolojik konsept”e göre, kim “düşman” ilân edilecekse, artık o “düşman”ın önde gidenidir!..

Bu; “Kürt” de olur, “Türk” de!..

Söyleyin Allah aşkına;

“CHP’nin Ankara İl Başkanlığı, CHP’nin Ankara Belediye Başkanlığı ve CHP’nin Ankara Valiliği” gibi, “3 görev”i birden yapan Nevzat Tandoğan’ın; tutuklanıp karşısına çıkarılan merhum Osman Yüksel Serdengeçti’ye hitaben söylediği, “Ulan öküz Anadolulu, sizin milliyetçilikle, komünizmle ne işiniz var?.. Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz.

Sizin iki vazifeniz var:

Birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi askere çağrıldığınızda askere gitmek” sözünün muhatabı olan Serdengeçti, bir “Kürt” müydü?..

Elbette “Türk”tü!.. Hem de Antalya’nın Akseki ilçesinden halis bir Türk..

Ama, ömrü “zindan”larda geçti... Ömrü boyunca görmediği “zulüm”, uğramadığı “baskı” yatmadığı “zindan” kalmadı!..

Demek oluyor ki;

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözü, tam bir palavradır!..

ERDOĞAN VE TIME

Alın size; “Türünün son örneği” güncel bir olay daha...

Efendim; malûmlarınız olduğu üzre, Başbakan Tayyip Erdoğan, Amerikan The Time dergisine “kapak” oldu!..

Derginin iç sayfalarında, “Erdoğan’ın Yolu”na dair “4 yazı” yayınlandı...

Bu yazılarda, özetle deniliyordu ki;

¥ “Erdoğan, Türkiye’yi kabul etmeyen birçok AB üyesi şu an iflas etmiş durumdayken; bir zamanlar Avrupa’nın hasta adamı olarak tarif edilen ülkesinin ekonomik açıdan yükselişte olmasının oluşturduğu ironiye gülmekten kendini alıkoyamıyor.”

¥ “Birçok Ortadoğulu’nun bakışında Türkiye’nin belki de en büyük erdemi, Türk modelinin İslami kökenli olması... Arap İslamcıları açısından Türkiye’nin başarısı, dini köklerinden ayrılmadan ülkelerini modernize edebileceklerinin bir kanıtı... Erdoğan’ın Batılı hayranlarına göre Türkiye’nin başarısı ise, siyasi İslam’ın, illa ki modernitenin düşmanı olması gerekmediğini gösteriyor.”

¥ “Demokratik, ekonomik açıdan yükselen ve uluslararası arenada hayranlık duyulan bir ülke olarak Türkiye; yıllardır altında yaşadıkları otoriter yönetim ve yoksulluktan sıyrılmakta olan insanlar açısından örnek konumda.”

¥ “ABD Başkanları ile Arap caddelerinin aynı fikirde olmasına her zaman rastlanmaz. Mısır, Tunus ve Libya’da kalabalıkların Erdoğan’ın adıyla tezahürat yapması gibi... Obama da eski diktatörlüklerin küllerinden doğan yeni hükümetlerin, Başbakan Erdoğan’ın 8 yılda oluşturduğuna çok fazla benzemesini istiyor.”

YILIN ADAMI ANKETİ!

Bu tür yazılarla Türkiye ve Erdoğan’ı öven Time dergisi, şimdi de “Yılın Adamı”nı seçmek için bir “anket” düzenlemiş...

Time, okuyucularına sormuş;

“Haberleri; olumlu ya da olumsuz olarak en çok kim etkiliyor?”

“Time dergisinin listesi”nde “31 aday” yer alıyormuş... Bunlardan biri de, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan...

Bütün dünya ülkelerinden insanların katıldığı oylamada, “en popüler insanlar” listesinde, Erdoğan “2. sıra”ya yükselmiş..

Özetleyecek olursak;

Time dergisinin devam eden oylamasında, en popülerler listesinde, ilk sırada 59 bin 498 oyla Barcelona oyuncusu Lionel Messi, 2’nci sırada 54 bin 389 oyla Başbakan Tayyip Erdoğan, 3. sırada ise 53 bin 299 oyla ekonomik krizden etkilenen Yüzde 99’luk Grup yer almış...

Tekrar edelim;

“Oylama devam ediyor.”

Peki, bu oylamanın, bizim yazının “ana konusu” ile ilgisi ne?..

İlgisi şurada: “Türk’ün, Türk’ten başka düşmanı yoktur” tezimizi, işte bu anket doğruluyor.

“Nasıl yani?” sorusunun cevabına geçmeden önce şöyle bir soru soralım;

“Malûm, Milli Takım’ın başına Abdullah Avcı getirildi... Olur a, siz de Abdullah Avcı’ya gıcıksınız!..

Farzedelim ki; Milli Takım’ın da, Yunan Milli Takımı ile maçı var...

Söyleyin hele;

Abdullah Avcı’ya gıcıklığınız var diye; sırtınıza Yunan Milli Takımı’nın formasını geçirir, Yunan tribünlerine gider ve Yunanistan lehine tezahürat yapar mısınız?”

Ülkesini azıcık da olsa seven biri, elbette böyle yapmaz!!.. Böyle bir tavır; tamam “vatan hainliği” değildir ama, herhalde “vatanseverlik” de değildir!.

BUNLAR “TÜRK” İSE!

Bunu, böylece ortaya koyduktan sonra, gelelim Time dergisinin halen devam ettirdiği “Yılın Adamı” anketine...

Efendim, “belge”sini de yayınladığım gibi; “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olup da, ayrı “ideoloji”den, ayrı “mezhep”ten ve ayrı “mahfil”lerden olan bazıları, hadi daha açık yazayım; bazı “mason”lar, “rotaryen”ler ve “lions”lar, ne yapıyormuş biliyor musunuz?..

Birbirlerini “mesaj”larla uyarıp, “Dikkat!.. Çok önemli” diyerek; “Tayyip Erdoğan’ın Yılın Adamı seçilmemesi” için, “Hayır” oyu kullanmaya davet ediyorlarmış!..

Diyorlarmış ki;

“Oylamaya katılın ve Erdoğan’ın Yılın Adamı olmasına fırsat vermeyin!”

Bunlar var ya; kendilerine bir de isim bulmuşlar:

“Ne Mutlu Türk’üm Diyene Grubu!”

Sadece bunlar da değil;

Aralarında, “Amerikan kolejleri”nden mezun olup da “ulusalcılık” taslayanlar da var!..

Çoğu da; ya “Mason locaları”na, ya “Rotaryen kulüpleri”ne ya da “Lions”lara üye, iyi mi?..

Baştan beri diyorum ya;

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sözü tam bir palavradır!..

İçimizde böyle “Türkler” varken, bizim başka bir “düşman”a hiç ihtiyacımız olmaz!..

Şu yedikleri “halta” bakın;

“Yeter ki Erdoğan seçilmesin” diye, gidip “elin gavuru”na oy veriyorlar!..

Bunlar “Türk” ise, acaba ben neyim?..




Üniversiteler özgürleşince!

Hatırlarsınız; bundan 10 yıl öncesinde, “manşet”ten şöyle haberler verirdik: “İlk 500’e giren bir üniversitemiz bile yok!”

Olması da mümkün değildi... Çünkü, dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz diyordu ki; “Bilimin ne önemi var, önemli olan laiklik!”

Son 10 yılda, köprünün altından çok sular aktı... Gürüz’ler, Teziç’ler gitti, yerine Yusuf Ziya Özcan geldi... Yusuf Ziya Özcan’ın gelmesiyle de; üniversitelere “özgürlük” geldi, “bilim” geldi... Üniversiteler, “kışla” olmaktan çıktı, “bilim yuvası” haline gelmeye, “proje”ler üretmeye başladı... Bırakın “ilk 500”ü, artık “ilk 200”de bile varız... “Üniversitelerin performansı” ise; “TÜBİTAK Raporu” ile şöyle ortaya konuluyor:

“Türkiye 1998-2009 arasında bilimsel yayın sayısını hızla artan bir eğilimle 1998 değerinin dört katına çıkararak 2009 yılında 25 bin 264 sayısına ulaşmıştır. Dünyadaki toplam bilim ve teknoloji yayın çıktıları içindeki payına ve bilimsel yayınların ortalama yıllık büyüme oranlarına bakıldığında Türkiye; Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Japonya ve Çin’i yakalamaya çalışan ülkeler arasında Güney Kore’den sonra en dinamik ülke konumuna gelmiştir. Türkiye’nin nüfus büyüklüğü dikkate alındığında milyon kişi başına düşen bilimsel yayın sayısı 1998-2009 yılları arasında yaklaşık üç katına çıkarak 2009 yılında 348 olmuştur. Bunların yanında atıf sayılarında da 1998-2009 yılları arasında önemli bir artış olmuştur ve atıf sayıları 1998 yılında 32 binden 2009 yılında 129 bine çıkmıştır.”

Hani, atalarımız;

“At sahibine göre kişnermiş” derler ya, işte bunun ispatı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi