Azgın Toplum
FUHUŞ Arapça bir kelimedir ve azgınlık mânasına gelir. Çoğulu fuhşiyattır, yani azgınlıklar.
Kur'an-ı Kerimde kötü bir toplum için "Onlar namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular" buyuruluyor. Müslümanlar şehvetlerine uyarsa ortaya bir yığın fuhşiyat/azgınlık çıkar.
Fuhuş ve şehvet denilince sadece seks şehvetleri hatıra gelmemelidir. İnsanlarda seks şehvetinin dışında da şehvetler vardır.
Bunların en zararlısı riyaset/başkanlık, makam mevki şehvetidir. Muhterem bir mürşid-i kâmil, hubb-i riyaset (başkanlık sevgisi) cinsel şehvetten 360 derece şiddetlidir buyurmuştur.
İslam dininde başkanlığa talip olmak haramdır. Matlub (istenen) olsa, şayet ehliyeti ve liyakati yoksa kabul etmek yine haramdır.
Vazifeler istenmez, verilir.
Zamanımızdaki büyük azgınlıklardan biri de lüks, israf, şatafat azgınlığıdır.
Kur'an-ı Kerimde müsrifler (savurganlar) için onlar Şeytanın kardeşleridir buyruluyor.
Zâmâne Müslümanları ellerine imkan geçince çılgınlar gibi lüks meskenlere, lüks yazlıklara, lüks mobilyaya, lüks binitlere, lüks giyim kuşama, lüks yeme içmeye yöneliyor. Adama 50-60 bin liralık bir otomobil yetecek ama o gidiyor 200 bin liralığını alıyor ve Şeytanın kardeşi oluyor.
Birtakım Müslümanlar o kadar şaşırdılar ki, bir takım elbiseye binlerce lira veriyorlar.
Ün ve alkış kazanmak, övülmek ihtirası da yıkıcı bir azgınlık ve şehvettir.
İslam dini nasihat/öğüt üzerine kurulmuştur. Müslüman halka nasihat edilmezse azgınlıklar, şehvetler, sapıklıklar, günahlar arttıkça artar.
Halka hangi şahıslar ve kurumlar nasihat edecektir?
Elbette bunların birincisi Diyanet İşleri Başkanlığı'dır.
Başkanlık şu konularda mutlaka nasihat etmelidir:
1. İtikadın tashihi.
2. Namazın dosdoğru kılınması.
3. Zekatın Kur'ana, Sünnete, Şeriata göre dosdoğru ödenmesi ve yine dosdoğru harcanması.
4. Halkın helâk edici kötü huylardan uzak durması.
5. Allahın rızasını kazandırıcı ve kurtarıcı huylara, ahlaka sahip olunması.
6. Çocukların, gençliğin iyi yetiştirilmesi.
7. Bütün Müslümanların Ümmet şuuruna sahip olması.
8. Hizip, fırka, cemaat, grup, klik fanatizminden, militanlığından, holiganlığından, azgınlığından uzak durulması.
9. Kur'anda bildirilen, Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) hayata uyguladığı yüksek İslam ahlakı (münciyat) ile ahlaklı olunması.
Daha nice konular var.
Şimdi soruyorum:
Diyanet bu nasihat hizmetlerini etkili, genel, yoğun şekilde yapıyor mu?
Asıl hizmetler ihmal ediliyor, camilere kadınları doldurmak için çalışılıyor. Yahu öncelikle camilere erkek Müslümanları sokmak gerekmez mi?
Ülkemizde resmî Diyanet'ten başka özel Diyanet'ler de vardır. Büyük cemaatlerin ve tarikatların her biri ayrı bir Diyanettir.
Bunların hangileri yukarıda saydığım konularda muhlisen lillah nasihat hizmeti veriyorsa ellerinden öperim, Allah razı olsun derim.
İslam medyası da Müslüman halka ana ve temel konularda nasihat etmelidir.
Ulema ve fukahanın, mürşidlerin vazifesi de halka nasihat etmektir.
Müslüman bir toplum beş vakit namazı terk etmiş ve çeşitli şehvetlere uymuşsa onun kurtulması, yücelmesi mümkün değildir.
Şu anda Müslüman halkın acaba yüzde kaçı günlük namazları kılıyor? Yüzde on desek, bu rakam bizi kurtarır mı?
Kur'an ribacılar için "Onlar Allaha ve Resulüne savaş ilan etmişlerdir" buyuruyor; biz ise gırtlağımıza kadar (hattâ boyumuzu aşacak derecede) ribaya batmış, bulaşmış vaziyetteyiz.
Yaz aylarında öğle ve ikindi vakitlerinde Sultanahmet Camii'ne geliniz ve rezaleti görünüz. Mini etekli, japone kollu, avret-i galizaları ve memeleri görünen binlerce hafifmeşreb çıplak turist o İslam mabedinde fink atıyor. Bu müstehcen kılıklı çıplaklar caminin mermer basamaklarında sere serpe oturuyorlar.
Ticaret, iktisat, finans ve iş hayatımız Kur'ana, Sünnete, İslama, ahlaka aykırı bir yığın büyük günahla dolu.
Komşuluk ve insanlık hakları ayaklar altında.
Otobüslerde 18 yaşında kazık gibi gençler oturuyor, seksen yaşındaki ihtiyarlar ayakta seyahat ediyor.
Bina ve zina artıkça artıyor.
Bunca kötülüğe karşı gereken tepki gösteriliyor mu, yeterli miktarda emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılıyor mu?
Tepkiden geçtim bazı gafiller durum çok iyidir, geleceğimiz çok parlaktır edebiyatı yapıyor.
Zehi gaflet!
* (İkinci yazı)
Sultanahmet'teki Hadise
OMUZUNDA kocaman bir tüfek asılı bir Libyalı Sultanahmet'te Topkapı Sarayı önünde etrafa ateş etti, biri asker iki kişiyi yaraladı, sonunda polis tarafından öldürüldü.
İstanbul ne acayip, ne yaman bir şehir oldu.
Libyalı cebine bir tabanca koyup bu işi yapmış olsaydı fazla tepki göstermeyecektim ama omzunda uzun namlulu bir tüfekle yapınca iş değişir.
Etraf resmî kıyafetli, sivil binlerce polis kaynıyor. Sultan Abdülhamid zamanında bu kadar jurnalci yoktu. Bu adam omzunda silahla dolaşırken hiçbirinin dikkatini çekmemiş mi?
Safın biri "Adamı avcı sanmışlar" dedi.
Yahu şehrin göbeğinde, en kalabalık yerinde avcılık yapılır mı?
Herif parktaki martıları ve kargaları mı vurmaya gelmiş!
Bendeniz Sultanahmet'te ikamet ediyorum. Artık sokağa çıkmaktan, hava almak için etrafta dolaşmaktan korkar oldum.
Trafik kazaları bir acayip arttı.
Geçenlerde on beş yaşında bir kızcağızın üzerine sıva yapılan bir binadan bir parça düştü, kız yaralandı ve öldü.
Görünmez kaza mı bu?.. Hayır görünür kaza...
Büyük adliye sarayının otoparkı yapılırken beton kalıpları çöktü, bir işçi öldü.
Oto yollarda direksiyon hakimiyetini kaybeden vasıtalar yolun karşı şeridine geçip korkunç kazalara, ölümlere sebebiyet veriyor.
Ordu'da dev dalgalar sahil yolunu tehdit etmiş.
Filan yerde köfte yiyen yirmi kadar öğrenci zehirlenmiş.
Etler kokmuşmuş.
En fazla beş milyonu kaldırabilecek İstanbul'un nüfusu yirmi milyonu geçerse elbette huzur ve güvenlik kalmaz.
Alınacak tedbirler var mı?
Bence her Müslüman her gün Allah rızası için az veya çok sadaka versin.
Sadaka verecek, hayırlı bir iş yapacak gücü olmayanlar güler yüzlü, tatlı dilli, tebessümlü olsunlar.
Az sadaka çok belayı def' edermiş.
Sadaka deyince profesyonel dilenciye verilen elli kuruş, bir lira hatıra gelmesin.
Sadaka Allah yolunda verilen para ve maldır.
Açları doyurmak, çıplakları giydirmek...
Kedilere, köpeklere, kuşlara yiyecek vermek.
Sadakalar Allah rızası için ihlasla verilmelidir. İçine gösteriş, nefis girerse makbul olmaz.