Türkiye’nin ve Akit’in gündemindeki 3 olay
Geçen haftanın en önemli olayları, şüphesiz ki; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “sindirim sistemi ameliyatı” geçirmesi ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “şike cezasında indirim” öngören yasayı “veto” etmesi oldu... Her iki olay, geçen haftanın “en çok konuşulan” olaylarıydı... Öyle sanıyoruz ki; bu olaylar, bu hafta da konuşulacak.
ACİL ŞİFALAR DİLİYORUZ!
Başbakan Tayyip Erdoğan’a, geçirdiği ameliyattan dolayı “Büyük geçmiş olsun” diyor ve “acil şifalar” diliyoruz... “Ameliyat” geçiren bir insana, elbette “İyi oldu” denilmez... Ama, söz konusu olan Başbakan Erdoğan olunca, ister istemez; “İyi oldu, hiç olmazsa bu süre içinde dinlenir” demek durumunda kalıyoruz.
Malûm; Türk halkı, “yerinden kalkamayan” başbakanlar gördü... Erdoğan’la birlikte; “yerinde duramayan” bir başbakanla tanıştı...
Gerçekten “yerinde durmuyor”du Başbakan... Bir “Türkiye sevdalısı” olarak, bir “millet sevdalısı” olarak, sürekli hareket halindeydi, sürekli “koşuşturma” içindeydi.
Durup dinlenmeden, yatıp uyumadan oradan oraya koşturuyordu... Ne “yorulma” biliyordu, ne de “acıkma.”
Ancak, Ziya Paşa’nın; “Bu terazi bu sıkleti çekmez” demesi gibi: bu “vücut” da, bu “koşuşturma”yı, bu “hızlı tempo”yu kaldırmazdı.
Nitekim, kaldırmadı da...
“Sindirim sistemi”nde başlayan rahatsızlık, onu “ameliyat” olmaya mecbur etti.
Şu anda “istirahat” ediyor.
Gelen haberlere göre: bu hafta da “istirahat” edecek... Mesela; “Bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısı”na katılmayacak.
Dedik ya;
İyi oldu... Hiç olmazsa, bu sürede yorgun vücudu, bir nebze olsun dinlenecek.
ERDOĞAN BU, BOŞ DURMAZ!
Ne var ki;
Doktorların “istirahat” tavsiyelerine rağmen, Erdoğan yine boş durmuyor...
Malûm, geçen hafta TBMM Başkanı Cemil Çiçek’le görüştü ve ondan “Meclis çalışmaları” hakkında bilgi aldı.
Daha sonra da, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’le, “tam 2 saat” görüştü...
Aslında, “45 dakika” görüşmesi planlanmıştı ama, konular çok olunca, görüşme “2 saat” sürdü.
Başbakan Tayyip Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in görüşmesinin yarıya yakın bölümünde Irak konuşulurken, terör örgütü PKK ile mücadele, Suriye, İran, Türkiye-İsrail arasındaki gerginlik, Kıbrıs, Balkanlar, Türkiye-Ermenistan ilişkileri, Heybeliada Ruhban Okulu, yeni anayasa süreci gibi konular da gündeme geldi.
SÖZ VAR, İCRAAT YOK!
Görüşmede “Irak” konusu öne çıksa da, “PKK terörü”nün üzerinde de önemle duruldu... Biden; ABD yönetimi olarak, PKK terörizminin yol açtığı ciddi tehditle mücadelede Türkiye ile yakından çalışacakları yönündeki kesin taahhütlerinin altını çizerken, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim dahil olmak üzere Iraklılardan da Türkiye, ABD ve Irak’ın ortak sorunu olan bu meseleyle mücadelede ciddi olduklarını duyduğunu aktardı.
Biden, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmesinde de, “teröre karşı daha güçlü işbirliği”ne vurgu yaptı.
Ancak, Biden’in gerek Gül’le, gerek Erdoğan’la yaptığı görüşmelerde, “PKK ile mücadelede daha güçlü işbirliği” sözü vermesi, kamuoyunda, hiç de inandırıcı bulunmadı.
Çünkü ABD, hep “söz” veriyor ama bir türlü gereğini yerine getirmiyor.
Yani; “söz” var, “icraat” yok!..
Akit’in dünkü manşetine de yansıdığı gibi Bush döneminden Obama yönetimine kadar Türkiye defalarca ABD’den PKK’yı bitirme sözü almıştı. Ancak her seferinde PKK’nın bitirilmesi bir yana, saldırıları arttı. Bu yüzden Biden’in sözleri inandırıcı bulunmadı.
Temmuz ayında 13 şehit verdiğimiz Silvan baskınının ardından Türkiye’ye gelen ABD Dışişleri Bakanı Clinton, “Türkiye’nin istikrarını tehdit eden PKK terör örgütüne karşı ABD’nin desteği kaya gibi sağlam ve sarsılmaz. Türkiye için terörle mücadelede daha fazlasını yapmaya hazırız” demişti.
Ancak saldırılar daha da arttı.
Bakalım, “Biden’in sözü”nden sonra bir değişiklik olacak mı?..
Bekleyip, göreceğiz...
Bu vesileyle, Başbakan Tayyip Erdoğan’a, bir defa daha “Büyük geçmiş olsun” diyor, “acil şifalar” diliyoruz.
GÜL’DEN İLK VETO!
En başta ifade ettiğimiz gibi; geçen haftanın en önemli olaylarından biri de; 4 siyasi partinin ortaklaşa verdiği kanun teklifiyle TBMM’de kabul edilen şike suçlarında ceza indirimini öngören yasanın; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından bir daha görüşülmek üzere veto edilerek TBMM’ye geri gönderilmesiydi...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; bu “veto”suyla, bir “ilk”e de imza atmış oldu... Gül, “ilk defa” bir yasayı “bütünüyle veto” etti ve Meclis’e geri gönderdi.
Vetonun 2 gerekçesi vardı: “Yasanın, kişiye özel bir görüntü vermesi!.. Cezaların caydırıcılıktan uzak olması!”
Gerekçesi ne olursa olsun; Cumhurbaşkanı’nın bu tavrı, kamuoyundan büyük “destek” gördü, “takdir”le karşılandı.
Malûm olduğu üzre;
Veto kararının açıklanmasının hemen öncesinde, şike iddianamesinin tamamlandığı bildirildi. İddianamede FB Başkanı Aziz Yıldırım ve Giresunspor eski Başkanı Olgun Peker, “örgüt liderliği” ile suçlandı.
Peki, bundan sonra ne olur?..
Günler boyu, “3 ihtimal”den söz edildi... Bir: Veto edilen yasa komisyonlara gelir, “veto gerekçeleri”ne göre yeni düzenleme yapılır... İki: Yasada hiçbir değişiklik yapılmaz, Genel Kurul’dan aynen geçer ve tekrar Gül’ün onayına sunulur... Üç: Yasa tamamen rafa kaldırılır ve bir daha hiç Meclis gündemine alınmaz... Böylece, “eski yasa hükümleri” uygulanmaya devam edilir.
Ki, bu ihtimal en güçlüsü!.. Yani, Şike Yasası, “eski haliyle” devam eder... Kamuoyunun beklentisi de bu yönde...
YÖK, ZULMÜ BİTİRDİ
Geçen haftanın bir diğer önemli olayı da; YÖK’ün, “katsayı zulmüne son vermesi”ydi... Göreve geldiğinden bu yana “özgürlükçü icraatları” ile tanınan YÖK Başkanı Ziya Özcan’ın attığı son adım, “yasakçı kafalar” haricinde bütün Türkiye tarafından “takdir”le karşılandı.
Malûm; “28 Şubat Süreci”nde, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in talimatıyla; sadece ve sadece “İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin önünü kesmek” için getirilen “katsayı” uygulaması, 13 yıldır “bütün meslek liselerini mağdur ediyor”du... Yusuf Ziya Özcan liderliğindeki YÖK, işte bu “adaletsizliğe” son verdi... Bundan böyle, bütün lise öğrencileri “eşit şartlarda” yarışacaklar.
Bu kararlarından dolayı, Yusuf Ziya Özcan’ın şahsında bütün YÖK üyelerini “tebrik” ediyor, kendilerine “millet adına teşekkür” ediyoruz.
KARAKOÇ’A MAHKÛMİYET!
Geçen haftanın “Akit açısından” en önemli olayı da; yazarımız Abdurrahim Karakoç hakkında verilen “mahkûmiyet” kararıydı.
Dünkü Akit’te de okuduğunuz gibi;
Kartal 2. Asliye Ceza Mahkemesi; Dünya Kadınlar Günü’nde başörtüsü yasağının sürmesini isteyen kadınları “Salak” olarak nitelediği gerekçesiyle gazetemiz yazarı Abdurrahim Karakoç’u mahkûm etti.
Mahkeme Hakimi Enver Kumbasar; Kadınlar Günü’ne katılan Nilgül Özvardar’ın başvurusu üzerine Abdurrahim Karakoç’u 180 gün adli para cezasına çarptırdı.
Hakim Kumbasar, “olumsuz kişiliği” şeklinde mesnetsiz bir gerekçe ile, verdiği cezayı ertelemedi.
KATİLE ÖYLE, YAZARA BÖYLE!
Malûmlarınız olduğu üzre;
Aynı zamanda “çok iyi bir avukat” olan yazarımız Ali İhsan Karahasanoğlu, dünkü yazısında, “Hakim Enver Kumbasar’ın tutarsızlıkları”nı eleştiren bir yazı yazdı.
Dedi ki;
“Adam öldürme suçundan daha önce mahkum olmuş bir kişinin, borcundan dolayı evine gelen icra memuru ve avukatı yaralayıp, görevlerini yaptırmaması ve hakaret etmesi üzerine açılan davada, bakın ne demiş aynı hakimimiz:
‘Sanığın huzurdaki saygılı davranışı gözetilerek, cezanın takdiren 1/6 oranında indirilerek’ (...)”
Ali İhsan Karahasanoğlu da, taşı gediğine koymuş;
Demek ki;
Bu ülkede “şair”lerin ve “yazar”ların değil, “katil”lerin kişiliği “olumlu”dur!..
Ali İhsan Karahasanoğlu, bir tek örnekle yetinmeyip, hakim beyin, bir başka tutarsızlığını, daha doğrusu “kartel gazeteleri”ne yaptığı “pozitif ayrımcılığı” da şu örnekle anlatmış:
Kartal Cumhuriyet Savcısı R.B.’nin adına kayıtlı cep telefonuyla Malatya’daki yayınevi cinayeti sanıklarından birisinin telefonuna mesaj gidiyor.
Muhabirler; savcıya hiçbir şey sormadan, savcının katliam sanıkları ile irtibatı varmış gibi haber yapıyorlar..
Savcıya hakaretten dava açılıyor.
Karakoç’u mahkum eden Kartal hakimi, o davadaki 9 kartel muhabirini, basın özgürlüğü gerekçesi ile beraat ettiriyor..
Ben hayret ediyorum.. Nasıl olabilir, “Basın özgürlüğü” diyerek birilerini beraat ettiren bir hakim, herkesin tanıdığı bir şaire, “Olumsuz kişiliği” nitelemesinde nasıl bulunabilir diye..
Merak ediyorum ve YARSAV üye listesine bakıyorum..
Her şeyi daha iyi anlıyorum:
“1340 nolu üye..”
YARGITAY NE DİYECEK?
Evet, yazarımız Abdurrahim Karakoç hakkında “mahkûmiyet” kararı veren Hakim Enver Kumbasar; bir “katil”in cezasını “altıda bir oranında indiren”, 9 kartel muhabirinin “savcıya hakaret ve iftira”larını “basın özgürlüğü” olarak gören bir “hakim”dir... Ve bu hakim, “YARSAV’ın 1340 nolu üyesi”dir!..
Karakoç’la ilgili kararında, “YARSAV üyesi” olmasının bir rolü var mıdır, yok mudur, elbette bilemiyoruz ama, bir “eleştiri” yazısına “mahkûmiyet” vermek, herhalde “tutarsızlık” olarak geçecektir hukuk tarihine...
Bu karar, elbette Yargıtay’a gidecek...
Öyle umuyoruz ki;
Yargıtay, bu tutarsız kararı “veto” edecek ve Hakim Enver Kumbasar’a, “Kararını gözden geçir” diyecektir...
Geçen haftanın gündeminde, elbette daha başka olaylar da vardı... Ancak, hepsini yazmaya yerimiz müsait değil.
Bu haftalık da bu kadar.
Selâm ve saygılarımızla...