MÜSİAD'ın anayasa teklifi üzerine
03 Aralık 2011 Cumartesi günü TBMM Başkanı Cemil Çiçek Bey Birlik Vakfı'nda yeni anayasa sürecini anlattı.
Herkesten özellikle sivil toplum kuruluşlarından teklif beklediklerini ve her teklifin mutlaka değerlendirileceğinin altını kalın çizgilerle çizdi.
Konuşan eleştiren ve soru soranın çok olduğunu ama fikrini yazıya döküp gönderenlerin az sayıda olduğunu da açıkladı.
Israrla yazılı teklif gönderilmesini istedi.
Anayasa yapmanın kolay olmadığı malum. Teklifi olan herkesin ve her kuruluşun düşüncelerini yazıya dökmesi ve hem komisyona göndermesi hem de kamuoyuna açıklamasının bence de sayısız faydaları vardır.
Ben bu bağlamda MÜSİAD'ı yaptığı ciddi çalışma sebebiyle tebrik ediyorum.
Sorumluluk bilinciyle hareket etmiş ve teklifini somutlaştırmıştır.
Ben bu yazıda sütunumun elverdiği kadarıyla MÜSİAD'ın anayasa teklifine temas edeceğim.
Her şeyden önce teklif edilen anayasa bana göre çok uzun olmuş.
Ayrıca vesayet sisteminin etkisi altında kalınmış intibaı edindim.
Mesela teklif edilen anayasaya zorlama bir başlangıç yazılmış. Dünyadaki gelişmiş ülkelerin çoğunun anayasasında bir başlangıç bölümü yoktur. Sanki 82 anayasasına nazire olsun diye bir başlangıç yazılmış gibi geldi bana.
Yine birinci maddenin ikinci fıkrası, "Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, milli, demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir" şeklinde düzenlenmiş yani böyle düzenlenmesi teklif edilmiş.
İnsan hakları ve demokrasi özelliğine vurgu yapıldıktan sonra laiklik vurgusu bence yersiz olmuş. Yine dünya anayasalarından bir iki devlet hariç hiçbirinde laiklik vurgusu yoktur. Ayrıca laiklik Türkiye'de önemli bir tartışma ve anlaşmazlık konusudur. Laikliğin anayasada yer almaması almasından daha faydalıdır diye düşünüyorum.
Mesela 11. maddede zorunlu askerliğin meşruiyeti ön yargı şeklinde tezahür etmiş. Dünyanın çoğu gelişmiş 88 ülkesinde mecburi askerlik yoktur. Profesyonel askerliğe geçişin tartışıldığı bir ortamda gelecekte hayatımıza şekil verecek bir anayasaya mecburi askerliği kabul eden bir teklifin hele de iş dünyasından gelmesi doğrusu çok düşündürücüdür. Mecburi askerliğe veya askerlik yerine başka bir kamu hizmeti görmeye en fazla iş dünyasının karşı çıkması gerekir. Çünkü bir iş adamının işinin başında vatana ve millete katacağı değer askeri hizmette katacağı değerden çok çok daha fazladır.
Yine din ve vicdan özgürlüğü faslında 16. maddede devletin özerk bir diyanet işleri başkanlığı kurmadan ve mevzuat yapmasından bahsediliyor.
Bu madde teklif edilen birinci maddedeki laiklik ilkesiyle de çelişiyor. Devletin hem laik olması hem de din işlerini düzenlemesi çelişki değil mi? Bana göre anayasada hem laiklik yer almamalı hem de devlet din işlerine karışmamalı. Her inanç grubu kendi dini müessesesini kurmalı ve yaşatmalı. Denetleme mekanizması olarak yargı yeterlidir. Devletin dini müesseseleri denetleme yetkisi din özgürlüğüyle bağdaşmaz.
Bana ayrılan alanın sınırlı olması sebebiyle şimdilik bu kadarıyla yetinmek zorundayım, yeri geldikçe diğer maddelerle ilgili de fikirlerimi yazacağım.
Ben bunların tartışılmasına sebep olduğu için MÜSİAD'ı bir kez daha tebrik ediyorum.
Son olarak şunu söyleyeyim anayasa metninde kullanılan dil insana zevk vermiyor.
Bu vesileyle TBMM'ye anayasa komisyonunun yanı sıra bir de dil konusunda uzman bir tali komisyon kurmasını tavsiye ederim.
Siyasilerin vereceği metni güzel bir Türkçe ile onlar yazıya döksün de bizi anayasa okuma işkencesinden kurtarsınlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.