EEE...
Apo’nun avukatları ile görüşme kayıtları bulunamıyormuş..
Savcılık istedi de öğrendik..
Yani devlet her şeyi biliyor.. Adam İmralı’dan örgütü yönetiyor, kimse buna bir şey demiyor..
Avukatların kuryelik yapması bahane, plan şahane..
Herkes her şeyi biliyor.. Biri bizi işletiyor.
Birileri tavşana kaç, tazıya tut diyor.. PKK’sı da bu tezgahın farkında devlet de.. Ve insanların kanları ve gözyaşları üzerine birileri zar atmaya devam ediyor..
Apo PKK’yı, sistem Apo’yu yönetiyor..
İmralı’dan kozmik odaya giden bir yol var..
Basında çıkan haberlere göre 15 Şubat 1999 tarihine kadar İmralı açık cezaevi idi. Sonra Milli Savunma Bakanlığı’nın tebliği gereğince burası yasak bölge ilan edildi. Bütün yetkiler Adalet Bakanlığı’ndan alınarak, TSK’ya bırakıldı. Burası ile ilgili işlemler Mudanya İskelesi Kriz İrtibat Bürosu’na devredildi. 2007’den sonra ise bu yetki Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi’ne verildi, ama değişen fazla bir şey olmadı.. Çünkü Başbakanlık adına MGK Genel Sekreterliği yetkilendirildi. 1 Ekim 2011 tarihinden bu yana cezaevinin iç güvenliği Adalet Bakanlığı Ceza İnfaz Kurumu memurları tarafından sağlanıyor.
Öcalan’ın İmralı’daki her saati görüntülü ve sesli olarak kaydediliyor. Giriş çıkışlar kaydediliyor. Süreleri de.. En azından biz öyle biliyoruz.. Görüşmeler, yakın takip altında yapılıyor. Şimdi can alıcı soru şu: “Bu kayıtlar saklanıyor mu, saklanıyorsa nerede saklanıyor? Bu kayıtları kimler izliyor, kimlere rapor veriliyor?. Kural dışı gelişmeler karşısında ne gibi bir işlem yapılıyor?”
Haberlere göre “Öcalan’ın görüşme notlarını avukatların üç değişik versiyonla hazırladıkları iddia ediliyor. Birinci versiyonun üst düzey örgüt mensupları, ikinci versiyonun silahlı terör örgütü üyeleri ve daha geniş kitleler, üçüncü versiyonun ise basında kullanılmak üzere kamuoyu için hazırlandığı öne sürülüyor.”
Şimdi tekrar başa dönelim ve şu habere bir göz atalım: “İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı, adli ve güvenlik makamlarına bir yazı yazarak Mart 2010 tarihinde başlattığı KCK soruşturması kapsamında bugüne kadar Öcalan ile avukatları arasında gerçekleşen görüşmelerin ses kayıtlarını istedi. Bu makamlardan gelen cevabi yazılarda görüşme kayıtlarının kendilerinde olmadığı söylendi.”
Yıllardır devam eden bir uygulama neden şimdi bir anda suç kabul edildi ve Apo’nun avukatları tutuklandı.
Tamam avukatlar tutuklandı, bu işlemlere göz yumanlar, izin verenler hakkında bir işlem yapıldı mı? Yani suça ve suçluya yardım ve yataklık edenler hakkında neden bir işlem yapılmadı?.
İmralı’daki ses ve görüntü kayıtlarını, kim, niçin aldı, bu kayıtlar nerede tutuldu ve kimlere servis edildi? Bant çözümleri yapıldı mı ve kopyası alındı mı? Silindi ya da imha edildi ise bunu kim niçin yaptı ya da kim emir verdi? Yarın bunlar ilgisiz bir yerde birinin çekmecesinden çıkarsa ne olacak?
Herhalde savcılık “yokmuş” deyip geçmeyecek, bu soruları da soracaktır..
Mahkemenin de bu konuyu soruşturması gerek..
Hükümetin de ada sorumlularının da MSB, TSK ve MGK’nın da bu sorulara bir cevap bulması gerekir.. Peki MİT ve Emniyet İstihbaratı bunlar olurken ne yapıyordu? Onlar da ilk defa mı duyuyorlar yoksa.. Ya da bu işin bizim bilmediğimiz “derin sır”rı nedir?
Peki bundan sonra benzer durumların yaşanmaması için şimdi ne yapılacak?.
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, MSB, MGK bu olayla ilgili soruşturma açacak mı? Mesela Sayıştay, devlet arşivlerindeki bu bilgilerin imhasını soruşturmayacak mı?
Meclis bu kadar önemli bir konuyla ilgili olarak bilgi istemeyecek mi? Hiçbir milletvekili çıkıp bu konuda soru sormayacak mı? TBMM Adalet Komisyonu’ndan kimse “bu ne iş” demeyecek mi?
Terörden söz ediyoruz. Böyle devlet ciddiyeti olabilir mi? Bunlar şuyuu vukuundan beter hadiselerdir..
Madem oldu, bundan sonra olmaması için, bu işin sorumlularına ibreti alem olacak bir ders verilmesi gerekmez mi?
Eeee, şimdi ne olacak?
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.