D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Âkif’in baba yurdundaki harab mabed

Âkif’in baba yurdundaki harab mabed

Vardım eşiğine yüzümü sürdüm

Etrafını bütün dikenler sarmış

Ulu mihrabında yazılar gördüm

Kimbilir ne mutlu zamandan kalmış...

Rıza Tevfik’in bu iç dağlayan şiiri kim bilir hangi mabed için yazılmıştır. Fakat, Mehmet Âkif’in babasının köyündeki camii görünce bu şiiri hatırlamamak mümkün değil...

Suşitsa’yı civar köylerden ayıran onun 19. Yüzyılın ortalarında köylü tarafından inşa edilen camii olmalıdır.

Bu camiinin inşa süreci, Mehmet Âkif’in İstanbul’da hayat bulmasının bir parçası, bir tarihî kaderin işaret taşı âdeta.

10-12 Mart günlerinde Türkiye Yazarlar Birliği’nin düzenlediği 5. Mehmet Âkif Bilgi Şöleni’ne Makedonya’dan katılan Adnan İsmaili camiin yapılış hikâyesini çok güzel şekilde özetledi.

1850’li yıllarda Suşitsa köylüleri bir cami inşa etmeye karar verirler. Bu cami yapılırken sadece binayı değil, onun hocasını, imamını yetiştirmeyi de düşünürler. Bu maksatla İstanbul’a göndermek üzere akıllı, iyi tabiatlı ve zeki bir genç aranır. Gelenek, köyde en çok oğlu olan aileden bir çocuğun gönderilmesi yönündedir. 7 oğlu olan Mehmed Âkif’in dedesi Nureddin Ağa, bir oğlunu Osmanlı’nın başkentine göndermeyi kabul eder. Böylece Tahir İstanbul yolunu tutar. Genç Tahir, öğrenmedeki başarısı ile olduğu kadar ahlakî değerler itibarıyla da farklı bir çocuktur. Tahir, İstanbul’da iyi yetişir, büyük bir âlim ve Fatih Medresesinde müderris olur...

Neye niyet, neye kısmet! Suşitsa köylüleri mukaddes bir gaye için harekete geçmişlerdir. Maksatları kendi köylerine ilim sahibi bir hoca yetiştirmektir. Köyün manevî yapısını böylece güçlendireceklerdir.

Bu halis niyetin, bu mukaddes gayenin, çok daha geniş kapsamlı, âdeta âlemşümul bir sonuca hizmet edeceği elbette akıllarından geçmemiştir.

“Temiz” Tahir Efendi İstanbul’daki tahsilini tamamlayıp köyüne dönse idi, elbette bu Suşitsa için fevkalade bir kazanç olacaktı. Fakat Tahir Efendi hangi şartların sevkiyle olursa olsun İstanbul’da kalarak ve Mehmed Âkif’i yetiştirerek bugün Suşitsa’yı da kuşatan bir sonucun oluşmasına hizmet etmiştir.

Günümüzde Mehmet Âkif ortak bir değer olarak Türkiye ile Kosova’nın irtibatını sağlayan en önemli isimdir.

Suşitsa köyünün 1850’lerde yapılan camii, 1999’da Sırplar tarafından tahrib edilmiştir. Bu harab mabed, bugünkü varlığı ile, bu köyde bir zamanlar ortaya çıkan idealist iradenin cisimlenmiş hâlidir.

Camiin harap haliyle verdiği mesaj elbette çok önemli. Fakat onu tekrar yaşayan bir mabede dönüştürmek iradesini Türkiye’nin göstermesi gerekiyor. Elbette bugünün Suşista köylülerini de işin içine katarak Temiz Tahir Efendi için yapılan bu camii ayağa kaldırmak, ibadet edilir bir şekle sokmakta geç kalmamalıyız.

Yazıyı bitirirken okuyucularımızın merak ettiğini tahmin ettiğim bir soruyu cevaplamaya çalışalım: Mehmet Âkif, baba yurdu olan köyü ziyaret etmiş midir?

Bu konuda rivayet muhtelif... Babasının köyüne gittiği rivayeti var, bunu Mehmet Sılay, Seyyah-ı Beyaban Mehmet Âkif kitabında kaydediyor. Köyüne değil de köyün bağlı bulunduğu kaza olan İpek’e bir veya birkaç defa geldiği iddiaları var. Şu anda köyde yaşayan Mehmed Âkif’in soyundan, Tahir Efendi’nin amca torunu 80 küsur yaşındaki Âdem Beça ise Âkif’in İpek’e bir defa geldiği bilgisine sahip, fakat köye gelip gelmediğini bilmiyor..

Mehmet Âkif belki baba yurduna fizikî olarak, bedeniyle gelmedi veya gelemedi. Fakat ruhuyla geldiğinden hiç şüphe yok. Köyde herkes Mehmet Âkif’i biliyor, köyün çocukları da Türkiye tarafından yapılan ilköğretim okulunda okuyor. Köyün girişinde sizi ilk karşılayan Mehmet Akif Ersoy ilköğretim okulu oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi