Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Huzur ve mutluluk

Huzur ve mutluluk

Huzur ve mutluluk kelimeleri olumlu hallerimizi, hoşnutluğumuzu ifade ederler. Birbirine benzer gibi görünürler, ama mutluluk daha dünyevi bir anlamı yüklenir, huzur ise daha manevi içeriklidir. Sözlükte mutluluğun karşılığı, özlemlere eksiksiz ve sürekli ulaşmaktan duyulan kıvanç durumu olarak verilir. Eskiden mutluluk yerine bahtiyarlık, kut, saadet kelimeleri daha çok kullanılırdı. Kutlamak oradan geliyor.

Özlem dediğimiz ucu açık bir kavram. İnsanın keyfine kalınca sınırı yok. İktisat fakültesinde ilk önce, insan ihtiyaçlarının sınırsız, bunları karşılayacak kaynakların sınırlı olduğunu öğrenmiştik. İktisat ilmi de ikisi arasında dengeyi sağlama marifetiydi. Ne var ki, fiziki varlığımızı esas alarak yapılan ayarlamaların gerçek anlamda dengeyi sağlayamadığını hayatın kendisi öğretiyor. İnsanın bu dünyadaki varlığı ruh ve beden olarak bir bütündür. Cenab-ı Hakk yarattığı kulunun neye ihtiyacı olduğunu, bunların hangi ölçülerde karşılanması gerektiğini, aşırılıkların hangi sonuçları doğuracağını en iyi bilendir. Emirleriyle de, insanı kendisi için en hayırlı olana yöneltir.

Huzur kavramının hatırlattıkları ise iç dünyamızla bağlantılıdır. Huzur, içten dışa yansıyan sükûnettir, gönül rahatlığıdır. Her mutluluk huzuru sağlamaz, ama her huzurlu insan aynı zamanda mutludur da. Mutluluk yerine göre aldatıcı bir duygu olabilir, oysa huzur sahihtir.

Mutluluğu dünya zevklerinde arayınca doyumsuzluk kaçınılmazdır. Çünkü ölümlü dünyanın hazları geçicidir. O yüzden sürekli yeni hazların peşinde koşar insan. Bunalım, dünyevi hazlarda aradığını bulamayan insanın ruh halidir.

Günümüzde manevi boşluktan kaynaklanan bunalımlardan kurtulmak için çare umdukları her kapıya başvuranların sayısının günden güne çoğaldığını görüyoruz. İnternet yoluyla hepimizin adresine sıklıkla mutluluk reçeteleri gönderiliyor. Bunlar genellikle Budizm, Taoizm gibi öğretilerin içerisine biraz da Hıristiyanlık katılarak hazırlanan reçeteler. On arkadaşına gönderirsen şu mükâfatlarla karşılaşacaksın, göndermezsen şunları kaybedeceksin gibi psikolojik baskı uygulayanlar da oluyor.

Bu reçetelerdeki öğütlerin pek çoğu Müslümanların zaten hâl edinmek için gayret sarf ettikleri ahlâki vasıflar. Meselâ kızmamak, öfkelenmemek, şükretmek, olumsuz düşünmemek gibi. Ancak bazı mekânlarda düzenlenen gösteri ve ritüellerde, katılanlara kısa sürede insan-ı kamil olacaklarının vaat edildiğini, meditasyonla insanların neredeyse cennete kanatlandırıldığını işitiyoruz. Üstelik bu seanslar yüksek ücretler karşılığında yapılıyormuş. Özellikle varlıklı çevrelerin çocukları bunalımlarından kurtulacaklarına samimiyetle inanarak buralara kapılanıyor ve o ücretleri seve seve ödüyorlarmış.

Hakikisine yabancı olan, taklidi gerçek sanır. Kamil insan olabilmek ceht ister. Allah dilerse insanı elbette bir anda da manevi olgunluğa eriştirebilir. Fakat buna insanlar karar veremez. Mürşit irşat eder, yol gösterir, ama bunun için ücret talep etmez. Böyle yerlerdeki uygulamaları tekkelerle karıştırmamak lazım. Ücret alırsak gelenler işi sıkı tutar gibi bir düşünce tekkelerin kapısından içeriye giremez. Her kes nasibi ve istidadı ölçüsünde nasiplenir. Nasipsiz olanlar kendiliğinden ayıklanır.

İhtiyaç duyulan her alanın fırsatçıları ve kötüye kullananları her zaman vardır. Başta Milli Eğitim olmak üzere eğitim kurumları insanın hakikatini temel felsefe olarak kavratan ve benimseten metodları hayata geçiremezlerse gençlerimiz daha çok yanlış kapıları çalmaya devam ederler

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Belkıs İbrahimhakkıoğlu Arşivi