“Yürü yalan dünya senden usandım...”
Biliyordum senin ne olduğunu ey kalleş dünya...
Kalleş kullarla ipi bir araya getirince tamamen şirazeden çıktın...
İlkin dokuz unvanlı KEMAL efendiden başlayalım...
Kürt Kemal...
Alevi Kemal...
Türkmen Kemal...
Sosyalist Kemal...
CHP Genel Başkanı KEMAL...
ÇARKÇI KEMAL...
Dersimli Kemal.
Benim başım döndü, gerisini siz getirin sevgili okurlar...
Herkes imzasının arkasında...
Rüşvetçi, örgütçü, fenerli, lambalı, ampullü teşkilata bağlılık izhar etmek için dünkü can düşmanlarını büyük bir heyecanla futbol topu gibi yumak haline getiren sebep ve saiki araştırırsanız bir şeyler bulursunuz.
Cumhurbaşkanı Gül de anlamıştır yol arkadaşlarının nasıl bir şahsiyet taşıdıklarını...
Vaktiyle, hırsıza hırsız dediğim için az tazminat ödememiştim...
Hırsıza hırsız diyemem/kaygusuz ekmek yiyemem/Dert çok amma söyleyemem/Kanım öksüz, etim öksüz/Yurdumda milletim öksüz...
Kimseye güvenim kalmadı arkadaşlar... Şamil Tayyar aynı çizgide sebat ederse sevinirim...
Mahkeme ile, hele de bugünün militanlaşmış hakimleri ile salaha ermek mümkün olur mu, olmaz mı?
Adam hayatında benim yüzümü görmemiş... Muhtemelen ismimi duymuştur menfi yönden... Onun içindir ki verdiği karara içinin karanlığını yansıtmış...
“Olumsuz kişiliği” diyor...
Nereden biliyorsun? Falcı mısın beyefendi?
Ben verilen kararı ağır bulmuyorum... Daha ağırlarını da gördüm... İşte o sebepten demişim ki:
Ölürsen de hak yedirme, hak yeme
Aka kara, karaya da ak deme
Adaletten ayrılırsa mahkeme
Bir hakime, bir de kanuna tükür...
Acaba, “Olumsuz kişilik” iddiası bu sözümden dolayı mı verilmiştir?
Esasında hiç yazmamalıydım bu konuyu... Çünkü ne konu, ne de muhatap değerdi hakkında fikir üretmeye...
“Kişiliksiz” iftirası hakimi yüceltir mi, alçaltır mı?
Bence alçaltmış...
TARAF gazetesi Cumhurbaşkanı’nın VETO ettiği kararı ısıtıp servis yapan Partiler Meclisine “Yıldırım-Peker A.Ş.” işareti vererek “Meclis Çıplak” manşetiyle vermiş...
Giydirirler merak buyrulmasın...
Manken giydirir gibi giydirir 3 ortak partinin liderleri...
Peki o sözleri ben yazsam ne olurdu?
Bir Cumhuriyet ineği çıkar şikayet ederse ve o şikayet Türkmen Kemal yandaşı bir hakime düşerse, ödeme gücüme hiç bakmadan yüz milyar karşılığı bir cezaya mahkûm edilirdim...
Vaktiyle birileri şikâyet ederdi ve her zaman da aleyhte karar çıkardı... Yargıtay’a gitmek, yani temyiz etmek tehlikenin büyümesi demekti...
Şikâyetçi mahkeme hakimine “Efendim Vakit gazetesi yazarı” diye parola verirdi... Eee, o zaman cezalardan ceza beğen...
Büyük merakımdan birisi de Cübbeli Ahmet namındaki bilmediği hiçbir mesele olmayan zat-ı muhteremin gözaltına alınmış olmasıydı...
Ben bu yazıyı yazdığım saatlerde tutuklandı mı, bırakıldı mı? Hiç bilmiyorum... Şayet tutuklanırsa TV kanalları öksüz kalır...
Çapımız bu kadar maalesef!..
Cübbeli Ahmet tutuklansa ne olur?
Hiçbir şey olmaz...
Olacak gibi duruma gelirse Meclis’in üçlüsü bir yolunu yordamını bulur kurtarır...
Bu kadar, hatta bundan da basittir...
Beni üzen, en ciddi adamlardan birisi bildiğim YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın görevden ayrılmasıdır...
Yiğit olduğu kadar akıllı bir bürokrattı...
Kim bilir hangi partilerde bayram var şu an?
Diyorum ki?
YÖK’ü bırak, futbola bak...
Azizim, başkanım keyif rında mı
Para bankada mı, kılınç kında mı
Şike mi, rüşvet mi, aldırma boş ver
Halaskâr dostların çok yakında mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.