2011 Nazım Hikmet yılı mı?
Sonuna yaklaştığımız yıl, “Mehmet Akif yılı” olarak ilan edildi, bundan şüphe veya tereddüt yok.
Beni tereddüte sevk eden, Ankara’da mutad günlük yolumun üzerinde yapılışını 5 yıldır takip ettiğim Yenimahalle belediyesine ait bir yapının tamamlanıp Nazım Hikmet Kültür Merkezi olarak açılması.
Binanın yapılış safhaları hakkında daha önce de yazmıştım. Bir önceki belediye başkanı, ismini “duyar”sızlığından ötürü yazmıyorum, Mehmet Âkif Mahallesinde muhtemelen onun adını taşıyacak bir kültür merkezi inşaatından bize söz etti. Biz de binanın adının vakit geçirmeden konulması gerektiğini hatırlattık.
Tabii devran döndü, o başkan gitti, yerine CHP’li bir başkan geldi. Buraya kadar söylenecek bir şey yok. Yeni başkan, Mehmet Âkif adı verilmesi düşünülen binayı Nazım Hikmet’e tahsis etti!
Bu 2001’de, “Mehmet Âkif yılı”nda oldu!
Demek ki, Yenimahalle belediye başkanı için Mehmet Âkif yılı yok, belki de Mehmet Âkif de yok.
Belki de başkanın adına park yaptığı Kel Ali’nin sahasına giren bir adamdı Mehmet Âkif! İstiklâl Marşı şairi 1924’te Mısır’a gitmese idi, İstiklâl Mahkemesine düşeceğinden şüphe yoktu. Kel Ali için Mehmet Âkif potansiyel suçlu idi ve cezası da Âtıf Hoca’dan az olmazdı!
O sıralar Mehmet Âkif’i asacak suç mu bulunmazdı?
Hem de asılır, ondan sonra en âlâsı bulunurdu!
2011 Mehmet Âkif Yılı ve Mehmet Âkif’in hatırasına yapılan kültür merkezi Nazım Hikmet Kültür merkezi olarak açılıyor...
İkinci tereddütüm, Devlet Tiyatrolarının 2011-2012 oyun düzeni... Elbette Nazım Hikmet orada da baş köşede.
Nazım Hikmet’i büyük çoğunluk şair olarak tanır. Oyunları da var. Peki Nazım Hikmet tiyatro tarihimize girebilecek kıratta oyunlar yazdı mı? Bu soruya evet demek zor. Devlet Tiyatroları Nazım Hikmet’in muhtemelen Moskova’da para kazanmak için yazdığı oyunları kim bilir kaç kere sahnelemiştir. Bu yetmiyor, bu sene Memleketimden İnsan Manzaraları bu devlet bütçesinden beslenen tiyatromuzun baş oyunu.
Peki Memleketimden İnsan Manzaraları bir tiyatro oyunu mu?
Değil! Nazım Hikmet’in Millî Mücadele’yi kendi ideolojik zaviyesinden resmettiği uzun bir şiir.
Nazım Hikmet’in Milli Mücadele anlatımında Kocatepe’de Mustafa Kemal Paşa’ya atfen yazdığı mısralar, bir meşruiyet sağlama çabası olarak okunmalıdır.
sarışın bir kurda benziyordu
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı,
Yürüdü uçurumun kenarına kadar...
Elbette Mehmet Âkif’le ilgili mısralar da var. Onun önemini, değerini inkâr edemeyen, fakat İstiklâl Marşı’nı bir mısraını tahrif ederek eleştiren bölüm:
-bizim istiklâl marşı’nda aksıyan bir taraf var
bilmem ki nasıl anlatsam
âkif, inanmış adam,
fakat onun, ben,
inandıklarının hepsine inanmıyorum
mesela bakın: “gelecektir sana vaat ettiği günler hakkın”
hayır,
gelecek günler için
gökten âyet inmedi bize,
onu biz, kendimiz
vaad ettik kendimize
Bu da, Nazım’ın İstiklâl Marşı’nı pozitivist gözle eleştirerek rejim büyükleri nezdinde puan toplama çabası olarak okunabilir. Muhtemelen o günlerde, İstiklâl Marşı’nın muhtevasından muzdarib olan devletlu az değildi.
Milli Mücadele’nin Nazım Hikmet yorumu, şiirden tiyatrolaştırılıyor ve devlet ödeneği ile sahneleniyor.
Neden Mehmet Âkif’in eserleri için böyle bir şey yapılmıyor?
Mehmet Âkif yılı bunun için iyi bir fırsat değil miydi?
Tabii birçok resmi kültür kurumu gibi, Devlet Tiyatroları için de Mehmet Âkif yılı yok!
Varsa yoksa Nazım Hikmet. Peki bu yılı Nazım Hikmet yılı sanıyor olmasınlar?
Onlar için her yıl Nazım Hikmet yılı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.