Mevlanayı anlamak ve anlamamak
Mevlana der ki;
Sen ne anlatırsan anlat, anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır.
Esasında Mevlana Hz.leri buna da razıdır. Anladığı kadarı yeter, tek onunla amel etsin ister.
Lakin gelin görün ki çağımızda şöyle bir hastalık vardır. Kimseyi suçluyor değilim. Ben de bu hastalığa müptela olanlardanım. Hastalığımızın özü şudur:
Vaazlar, nasihatler, sohbetler, konferanslar ve kitaplardan okuduklarımızı, anladıklarımızı, dinlediklerimizi; asla kendimiz için dinlemez, anlamaz, okumaz ve tutmayız. Nedense hep başkalarına anlatmak için dinler, okur, yazar ve anlatırız.
Benim böyle bir hastalığım yok diyenler, sözlerimin kapsama alanı dışındadırlar. Onları tebrik ederim varsa tabii.
Mevlana Hz.lerinin bütün dünyada milyonlarca takipçisi bulunmakta. Mesnevinin okunmadığı ve konuşulmadığı bir kara parçası yoktur herhalde.
Mevlana denilince akla gelen nedir? Sevgi, saygı, hoşgörü, barış ve kardeşliktir.
Mevlana Hz.lerini tanıyan, bilen, okuyan, anlayan, seven herkes bu özelliğinde birleşmektedir.
- İyi güzel, uzatıp durma artık, söyle ne söyleyeceksen.
- Söyleyeceğim söylemesine de öyle bir laf etmeliyim ki, kimseyi kırmamalı, kimsenin yanlış anlayacağı bir şey dememeli diye kıvranıp durmaktayım.
O zaman söylüyorum.
Mevlana Hz.lerinin; barış, hoşgörü, muhabbet, sevgi ve saygısı dilimizden yüreğimize inmiyor. Mevlananın öğretilerini kendimiz için değil, başkaları için zihnimizde depoluyor; fırsatını buldukça, yeri geldikçe hoyratça kullanıyoruz.
Bu eksikliğimizi ve umursuzluğumuzu şuradan anlıyoruz.
Mevlana Hz.lerini anlayan ve anladığını idrak eden insan önce; Allaha ve Kurana iman eder, farzları yerine getirir. Efendiler Efendisi (s.a.v.)i sever ve sünnetini işler.
Kainatı sever, insanı sever ve görünen ve görünmeyen her varlığın Allaha ait olduğuna inanarak, yaşamına bu yönde istikamet verir.
Bu manada hayatına istikamet verenlere can kurban. Geçelim.
Neyse sözü fazla uzatmadan, Mevlana Hz.lerini çok iyi anlayan, idrak eden ve hususi hayatında da uygulamaya koyan isimlerden birisi merhum Nurettin Topçudur.
Şimdi onun Mevlana Hz.leri hakkındaki mütalaasından bir pasaj aktarmak istiyorum.
Hakikat şu ki, Mevlananın şahsiyeti hangi cephesiyle ele alınırsa alınsın; o bir din adamıdır. Dindardır, bir İslam velisidir ve onun şahsiyetinin indifa merkezi, ilahi ve İslami aşktan başka bir şey değildir.
Bazıları onu İslam dairesinin dışına çıkarıp, bütün dinlere mal etmekle bir Müslüman olduğunu inkar ediyorlar.
Bunlar ne dini ne tasavvufu ne de İslamı bilmeyenlerdir. Çünkü bunlar; dini zümrecilik, tasavuufu kitapsızlık ve kaidesizlik, İslamı ise ruhun samimi yaşayışına karşı gelen bir nevi saf dogmatizm telakki edenlerdir.
Bunlar bilmiyorlar ki, hakikatte din; bütün kapıları ile insanlığa açık bulunan bir binadır.
İnsan için en doğru yolun; Allahın takdirine teslimiyet ve rızadan başka olmadığını tam manasiyle İslami telakki içerisinde ortaya koymaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.