Siyasiler öğrendi, medya anlamaya direniyor
Yerleşik değerlerin sarsıldığı eski-yeni kavgasının boy verdiği her ortam sancıları davet eder; öyle bir dönemden geçiyoruz ve sancılar en fazla medya alanında hissediliyor. Bir bölümü ne olduğunu tam anlayamadığı, bir bölümü kendisini boşlukta hissettiği, bazısı ise resmen ortalıktan çekilmek zorunda kaldığı için, medya mensuplarından canhıraş feryatlar yükseliyor.
Sancılı dönemlerin bu denli sancılı geçmesi gerekmeyebilirdi; ancak değişimi tavırlarıyla sağlayan siyasi kadrolar olan-bitene aldırmıyor, ilgilendikleri zaman verdikleri mesajlar ise kaygıları daha fazla büyütüyor.
Türkiyenin son 80 yılının büyük bölümü hep aynı değerler etrafında kümelenen bir elit kadronun her alanda ipleri elinde tuttuğu ortamlarda geçti. Seçim zamanları dışında halkın önemsenmediği bir kendine özgü demokrasi anlayışı vardı; iktidara kim gelirse gelsin muktedirlerin hiç değişmediği bir de yönetim tarzı...
Halkın önemsenmeye başlandığı nadir dönemlerde muktedirlerden eli silâhlı olanlar sisteme müdahale edip yeniden bildik sistemi yerli yerine oturtuyordu. Son elli yılın önemli bir bölümünü, oyları kolay kolay yüzde 30un üzerine çıkmayan solun karşısındaki geniş cephe birden fazla partiye bölündüğü için, koalisyonlarla geçirdik...
Koalisyonlar iktidar-muktedir çekişmesinde muktedirleri hep önde tutan hükümet biçimidir.
Medya da aynı uzun yıllar boyunca çarpık sistemin devamını sağlayacak bir yapıya sahip oldu: Başka alanlarda devletten sağlanan kaynakların kullanılmasıyla promosyon destekli satışlar, manşetleriyle iktidarları köşeye sıkıştırırken muktedirler karşısında gerdan kıran yönetmenler, kalemlerini siviller karşısında sivrilten halka güvensiz köşe yazarları...
Bugüne kadar geçerli olan medya yapısı budur ülkemizde...
Siyasette dengeler sivil iktidarın muktedir hale gelmesiyle birlikte değişince, en zor durumda kalan medya sektörü oldu. İstedikleri zaman iktidarların ömrünü bitirme gücünü ellerinde tutan, o güç sayesinde servetlerine servet katabilen medya patronları muktedir hale dönüşen iktidar karşısında ne yapacaklarını bilemez halde bugün...
Patronlar güçsüzleşince yöneticiler ne yapsın, kalemşorlar ne yazsın? Birarada güç gösterisi yapmaya kalkışırken kendilerini soytarılaştıranlar mı ararsın, vaktiyle ağız dolusu küfrettiği, küçümsediği, başkalarının gözünde de küçültmek istediği, itibarsızlaştırmaya çabaladığı kişilerle aralarını düzeltmek için kısa süre öncesine kadar sürdürdüğü çizgisini paramparça edenler mi? Kimisi resmen gölge boksu yapıyor...
Esas yapmaları gereken çok basit: Yeniden gazeteciliğe dönmek... İktidar mücadelesinde muktedirlerin maşası olarak yürütülen gazetecilik faaliyeti bitti; tıpkı halkı devreden çıkarmış siyaset döneminin bittiği gibi... Hangi eğilimden olursa olsun, siyasiler, halkın değerlerini gözetmek zorunda artık; bunu yapmayana oy yok... Görevi halkı yanlışlara yönlendirecek biçimde kafa karışıklıklarına sebep olmak değil medya mensuplarının; gazeteci dediğin halkın değerlerine kulak vererek onu gerçeklerden haberdar etmekle görevli artık...
Bu gerçeğin nedense anlaşılmak istenmemesi veya anlayanların değişime direnmek için anlamazdan gelmesi işi zorlaştırıyor. Siyasilerin aldırmazlığı ve ne halleri varsa görsünler tavrı ise sorunu daha da büyütüyor.
İşimiz zor, sizin anlayacağınız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.