Bazı özel TVler reyting hilesi ile kurulup büyüdü!
Şimdi herkes hayretler içinde, sanki ilk kez duyuyormuş gibi AGBnin reyting skandalını konuşuyor.
İnanmayın... Herkes biliyordu, en başta da medya patronları.
Kanallarını böyle kurup reytinglerini böyle şişirdiler. Yanlış hatırlamıyorsam, AGBnin o zaman küçük bir hissedarı vardı.
Bütün reyting trafiğini yönetirdi.
Milyonlarca dolar harcasanız, Amerikanın en iyi dizisini, en iyi filmini getirseniz, hatta Real Madrid-Barcelona maçını naklen yayınlasanız hikaye.
Bu ekibi mutlu etmezseniz, kanalınız reyting sıralamasına bile giremezdi.
O yüzden bütün kanallar bu tezgahtan geçti, geçmek zorundaydı yoksa batarlardı.
Gazetelerden kazandıkları paraları kanallara gömmüşlerdi, her ay avuç dolusu para sokağa atılıyordu, bir reyting kuruluşu size batırabilirdi yani.
Ne yapıldı?
Reyting kuruluşunun yöneticisinin bir akrabası kurulan her kanala yayın yönetmeni yapıldı... Sihirbaz Mandrakenin eli değmiş gibi, kanalların reytingi bir anda patladı.
Patronun aldığı binlerce dolarlık Amerikan filmleri iş yapmazken, bu yayın yönetmeninin bulup çıkardığı Mısır filmleri reyting rekorları kırmaya başladı.
Meğerse o dönem Türkiyede halk kalitesiz Mısır filmlerine bayılırmış. Tabii, reyting yüksek olunca Mısır filmlerinin fiyatı da 5 bin dolardan 100 bin dolara çıktı.
Sonuçta herkes kazandı...
Yeni kurulan kanallarda, reyting şirketi de, reytingleri ayarlayanlar da...
Sonradan işler büyüyüp medya patronları aradan çekilip, dizi fiyatları reytinge bağlanınca yapımcılar devreye girmek zorunda kaldı.
Herkes biliyor, Zamanında biz de yapmıştık diyemedikleri için şaşırmış numarası yapıyor.
Almanya ve Türkiye
Yasemin Çongar dün Tarafta yazdı detaylarıyla bu iki ülke ilişkilerinin çetrefilli halini. Yazıya neden olan gelişme Almanyanın Ergenekon zanlısı, eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalanın Türkiyeyi iadesini hakkında müebbet hapis cezası istenilmesi nedeniyle reddetmesi.
Aslında herkes Dalanın Belarusyada olduğunu sanıyordu, nedenini tam bilemediğimiz bir nedenle kendisi bir televizyon yayınına telefonla katılarak Almanyada olduğunu açıkladı.
Çongar, Almanyanın Anayasayı Korumak İçin Federal Teşkilat (Bundesamt für Vergassungsshutz) adlı kuruluşunun Türkiye ve Yunanistan kökenli insanlara yönelik cinayetlerdeki parmağına işaret ediyor haklı olarak.
Cinayetleri işleyen örgüt neredeyse bizzat bu kurum tarafından kurulmuş desek yeridir.
Cinayetler, Türkiyede Ergenekon tipi örgütlenmelerin Hrant Dink, Rahip Santoro ve Malatyadaki misyonerlere yönelik saldırılarıyla benzerlikler içeriyor.
Almanyada da, Türkiyede cinayetlerin arkasında kamu kurum ve çalışanları var. Her iki ülkede de cinayetler ustaca kapatılmaya, sıradanlaştırılmaya çalışılmış ve yargı da buna destek olmuş.
Şimdi, Türkiyedeki bu cinayetlerle bağlantılı olduğu iddia edilen örgütün üst düzey bir yöneticisi soluğu Almanyada almış ve Almanyanın koruması altına girmiş. Alt alta dizdiğimiz bu gelişmeler, iki ülkenin karanlık kurumları arasında bir işbirliği, en azından dayanışmanın ipuçlarını veriyor açıkçası.
Almanyanın Türkiyedeki varlığından hazzetmediği siyasetçilere karşı yargı dahil her türlü yöntemi kullandığı bilinen bir gerçek.
Yıllar önce dönemin Başbakanı Çilleri uyuşturucu kaçakçısı yapmışlardı, Başbakan Erdoğanı da Deniz Feneri davasına dahil etmeye çabalamış, bu amaçla Türkiyede medya uzantılarını bile devreye sokmuşlardı. Dalana kol kanat germeleri, Almanyanın Türkiye politikasının çok derinlere gittiğinin açık bir göstergesi aslında.
Ergenekon, bir bakıma Batı ittifakını terk edip Rusya-Çin-İran-Hindistan dörtlüsüyle işbirliği öneren ulusalcıları tasfiye hareketi.
Türkiyenin Batı ittifakı içindeki yerini sağlamlaştırırken, hukuk dışı yollara sapan anti-demokratik güçlerin kirli çamaşırları bir bir ortaya dökülüyor.
Batı ittifakının önemli bir üyesi olan Almanyanın bu mücadelede Batı karşıtı ulusalcılarla işbirliğini, onlara desteğini çözmek bu yüzden kolay olmuyor.
Belki de Almanya, Türkiyenin Avrupa Birliği yolunu en iyi ulusalcıların keseceğine inanıyordur.