Niye kızıyoruz Fransa’ya?
Sarkozy’nin zırzopluğuna, magandalığına, zil-zurna cehaletine mi bozuluyoruz?
Misafir, evsahibinin çocuğuna bakıyor ve “deli mi?” sorusunu soruyor...
Babanın cevabı:
Hayır deli değil, her gün böyledir...
Başta Fransa olmak üzere, Avrupa’nın irili-ufaklı ülkelerinin tamamına yakını Ortaçağ başladığından beri hep böyledir, hiçbir değişme yok...
“Ermeni soykırım iddiasını” kabul etse de böyledir, etmese de...
Türkiye’yi Avrupa Topluluğuna üye kabul etmeme inadına gücenme, kızma hakkımız yoktur...
Ben zaten Avrupa kuyrukçuluğuna baştan beri muhalifim...
Türkiye Avrupa Birliği’ne girerse Merkel’le Sarkozy’nin sık sık halvet olmalarını mı engelleyeceğiz?
Zaten o ikili ekran karşısında ihtiyaçlarını gideriyorlar...
Medenilik öyle olurmuş...
Hadi s....r yalancı dürzü...
Ben Fransa’yı 90 yıl önceden tanıyorum...
Hani, İngilizlerle vardiya usulü Anadolu’yu işgale başlamışlardı ya...
Bir nebze hatırlayın ne var...
Adana, Maraş, Antep, Urfa tarihini gözden geçirsek iyi olur...
Hiç düşündünüz mü İngilizlerin, Fransızların topla-tüfekle, uçakla ülkeler ötesi piknik(!!!) yapmalarının esbabı mucibesini?
MARAŞ haybeden mi KAHRAMAN oldu? ANTEP GAZİ unvanını totodan mı kazanmıştı? Urfa’yı Şanlı yapan sebep nedir?
Biz bilmesek de, dostluk cacığı yapıp yesek ve yedirsek de Avrupalı unutmuş değildir yedikleri tekmenin acısını...
İnanmayan pantolonlarını indirip baksınlar... Dedelerimizin tekme izi kalçalarında mühür gibi duruyor...
Bizim varlıklılar da onların ülkelerine turizm seferi yapıyor... Amma ne silahları var, ne eğitilmiş askerleri, ne de bombaları... İnek gibi gidip davar gibi geliyorlar... Eifel kulesini, Sen nehri kıyılarını ballandıra ballandıra anlatıyorlar...
Muhtemelen Fransızlar da Maraş’ı, Antep’i, Urfa’yı torunlarına anlatıyorlar... Ama acıyla, öfkeyle...
Avrupa maceramızın hüsranla bitmesi bence Yaratan’ın bize ikramı olsa gerek...
DOĞRU MU? YALAKALIK MI?
Sağ kesimin su içmesinde, yürümesinde, gölgede oturmasında en az 40 çeşit eksik bulan, Türkiye’yi kurtaracak siyasi gücün Kemal Kılıçdaroğlu olduğuna iman etmiş veya öyle bir hava basan kartel yobazlarında gözle görülür gelişmeler var...
Dün merak saiki ile bir kartel gazetesi aldım... Hem de en irisi, hem de sancak gemisi tabir edilenini...
Şu haber başlıklarına bir bakınız:
28 yılın en başarılı dönemi oldu... Bütçe 11 ayda 439 milyon fazla verdi.
Ve ikincisi:
İşsizlik yüzde 8.8’e indi, 10 yılın en iyisi çıktı!..
Mecburiyetten doğan gerçeği teslim etme diyebiliriz... Fakat geçmişte hiçbir gerçeği teslim etmezdi kartel militanları...
Soralım şimdi:
CHP başkanlığı yapan Kemal Kılıçdaroğlu öfkelenir de avuçlarını tükrüklemeye başlarsa, yandaşları/yoldaşları küplere binerlerse kim ne cevap verecek?
CHP sözcüleri, ekonomistleri işsizliğin arttığını, bütçenin tamir edilemez açıklar verdiğini söylerlerse, kime inanacağız?
Kartel delirdi mi yoksa?
Kartel medyanın AKP’yi yıkmaya çalışan çokbilmiş uzmanları adama ne derler... Hele de patronlarına verecekleri cevabı merak ediyorum ben...
Görüyor musun “Adı Kemal” olan başkan?
Çuval dipten sökülüyor ki boşalan çuval dik duramaz...
Kar düştü zirvelere/İş düştü kirvelere...
Alışık değildiniz/Bu biçim cilvelere...
Dünyamızı zindan eder üç-beş keriz
Bu da geçer sultanım aldırma deriz
Bir kısmımız çalışırız ömür boyu
Diğer bir kısmımız avantadan yeriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.