Şeytanlar hiç “Besmele”den hoşlanır mı?
Zaman zaman derim ya; “şeytan kovalamak”tan “salavat getirmeye” fırsat bulamıyorum... “Şeytan”lar da, bir-iki değil ki!.. Ortalık şeytan kaynıyor...
Hangi birini kovacak, hangi birine lâf yetiştireceksin!..
Dedim ya;
Mebzul miktarda “şeytan” var!..
Dolayısıyla, bu “iki ayaklı şeytan”larla uğraşmaktan, son günlerde başlatılan bir “kampanya”dan hiç haberim olmadı.
Sanıyorum, bu “kampanya”yı, kimin “Sözcü”sü olduğunu bir türlü anlayamadığım gazetenin yazarı Emin Çölaşan başlatmış!..
Ardından da, peş peşe yazılar!..
Cumhuriyet’te yazan Ataol Behramoğlu’ndan tutun da Milliyet yazarı Melih Aşık’a kadar hemen herkes “Bremen Mızıkacıları” korosuna katılıp, yazmış da yazmış!..
Hemen hepsi de;
“Sıra geldi İlköğretim’de Arapça öğretmeye” diye başlayıp; “tehlikenin büyüklüğü”(!)ne dikkat çeken yazılar yazmışlar!..
Sizin anlayacağınız;
“1 konu”ya, “4 yazı!”
Ne yalan söyleyeyim;
Emin Çölaşan’ın 3 Aralık’ta başlattığı kampanyaya, 17 Aralık tarihli yazılarıyla Ataol Behramoğlu ve Melih Aşık’ın da katılması, bana; kod adları “Sarıkız ve Ayışığı” olan “Darbe Plânları”nın yapıldığı “2004 yılı”nı hatırlattı!..
“Acaba” dedim;
“Birileri” yine devreye girdi de, “Saldır Co”larını harekete mi geçirdi?..
HAHAM TALİMATLI YAZILAR!
Herhalde hatırlarsınız;
Abdurrahim Karakoç ağabey de 17 Ağustos 2004 tarihli yazısında şöyle bir ifade kullanmıştı:
“İkinci cihan harbi sırasında Almanya’da kurulan ‘temerküz kampları’nın aynısı, şimdi İsrail’de kurulmuştur.
Dünya kamuoyuna ‘ırkçı, sadist, canavar’ olarak takdim edilen Adolf Hitler’in basiretine hayran olmamak elde değil... Zulmün hiçbir türlüsü tasvip edilemez... Ne var ki; Allah bazı zalimleri bazı zalimlere musallat ediyor, cezalandırıyor...”
Vayyy, sen misin bunu yazan?..
21, 24 ve 25 Ağustos 2004 tarihlerinde, “tam 6 yazar” tarafından “yargısız infaz kampanyası” başlatılmıştı.
Evet, öyle bir “kampanya” başlatılmıştı da; niye “yazının üzerinden 4 gün geçtikten sonra” başlamıştı bu kampanya?..
Sonradan öğrenmiştik ki;
Yahudi Hahambaşı İsak Haleva, bütün yazarlara “mektup” yazıp, “uyumayın” demiş;
“Abdurrahim Karakoç adlı bir adam, Yahudiler aleyhinde yazı yazıyor ama siz uyuyorsunuz.. Hemen kalemlerinizi elinize alın ve haddini bildirin şu adama!”
Onlar da, emri yerine getirmişlerdi!..
Merak etmiştim o zaman;
Bunlar, Yahudilerden “para” mı alıyorlar ki, “emir”lerine boyun eğiyor?..
Öyle ya;
17 Ağustos’ta yazılan bir yazıya, niye 18 veya 19 Ağustos’ta değil de, 21, 24 ve 25 Ağustos’ta cevap verilir?..
Demek ki;
Bunlar, “kendi iradeleriyle” değil, “Haham’ın yönlendirmeleriyle” yazı yazıyor!..
Öyle olmasa;
“4 gün” beklemezler, “anında” cevap verirlerdi!.. Demek ki bunlar “kumanda”ları Hahambaşı Haleva’nın elinde olan “robot”lar veya “tasma”ları İsrail’in elinde olan “Saldır Co”lardır!..
ÇÖLAŞAN DEMİŞ Kİ!
Aradan “7 yıl” geçti... Bugün, benzeri bir “kampanya”nın başlatılmış olması, bunun da “birileri” tarafından organize edilmiş, “güdümlü bir kampanya” olduğunu düşündürttü bana!..
“Nasıl yani?” diye sorarsanız, derim ki; Emin Çölaşan’ın 3 Aralık’ta başlattığı kampanyaya, diğerleri niye “14 gün sonra” girdi?..
Demek oluyor ki; yine “birileri” girdi devreye ve dediler ki; “Çölaşan’ı niye yalnız bıraktınız?.. Derhal devreye girin ve yüklenin Milli Eğitim Bakanı’na!”
Onlar da, “emriniz olur” deyip, başladılar peş peşe yazılar döşenmeye!..
Çölaşan’ın dediği, özetle şu:
“Adına Talim ve Terbiye Kurulu denilen, emirleri Bakan Bey’den alan bu kuruluş, önümüzdeki yıl ilköğretim okullarında Arapça öğretilmesine karar veriyor.
Önümüzdeki yıl dördüncü ve beşinci sınıflar, onun hemen ardından altıncı, yedinci ve sekizinci sınıflar Arapça öğrenmeye başlayacak.
Dördüncü, beşinci sınıf öğrencilerinin yaş ortalaması 10... Bu yaştaki çocuklar her sabah BİSMİLLAH deyip Arapça derslerine başlayacak.
Yine belgeden görüyoruz, Arapça ders kitaplarının basımına yakında başlanacak, öğretmenler için kılavuz kitabı hazırlanacak.
Belgenin altında Talim ve Terbiye Kurulu üyeleriyle birlikte Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in de imzası var.”
YAZISINA “B” İLE BAŞLARMIŞ!
Çölaşan’ın, böyle bir yazıyı kaleme almış olmasına, sadece güldüm!..
Niye güldüm biliyor musunuz;
Bir zamanlar kendisi anlatmıştı... Hürriyet’te yazdığı günlerde, Ankara’dan İstanbul’a faksladığı yazılarının başına “B” harfi koyarmış... İstanbul’daki “dizgici”ler merak etmiş, bu “B” de neyin nesi?..
Çölaşan cevap vermiş;
“O B harfi, Besmele ifadesidir!.. Ben, yazılarıma Besmele ile başlarım!.. Elhamdülillah, ben de Müslümanım!.. Müslümanlık kimsenin tekelinde değil!.. Namaz kılmam, oruç tutmam ama ben de Müslümanım!”
Şu hâle bakın;
O günlerde “Elhamdülillah ben de Müslümanım” diyen ve yazılarına “Besmele” ile başladığını iddia eden bir adam, bugün kalkmış; çocukların “Bismillah” demelerinden rahatsız oluyor!..
Merak ediyorum;
Çocuklar “Bismillah” deyip “Arapça” öğrenmeye başlamayıp da, “istavroz” çıkarıp “İncil” okumaya başlasalardı bu “Müslüman” Çölaşan, yine de bu yazıyı yazar mıydı?..
Onu bilemem... Ama şunu biliyorum:
Emin Çölaşan, “kendi iradesiyle” yazı yazmaz, “minik kuş”ların gagasından ne gelirse, onu taşır köşesine!..
Şahsen ben, “minik kuş”ların artık “yaşlanmış” olduklarını, dolayısıyla bırakın uçmayı, “kriko” bile koysan, “yerinden kımıldamayacağını” düşünürdüm!..
Demek ki, hâlâ faaliyette!..
Hâlâ “cik cik” öttüğüne göre; Çölaşan, onları “hap”la besliyor olmalı!..
ÇİNCE ÖĞRENEN, MAOCU MU?
Aslında, benim bir şey yazmama gerek yok... Çünkü yazarımız Mehtap Yılmaz ve Star’dan Engin Ardıç, bunlara gayet güzel cevap verdiler.
Mehtap Yılmaz, dedi ki;
“Yani şimdi edebiyat fakülteleri hilafeti mi getirdi? Çince öğrenenler Maocu mu oldu? Fars dili ve edebiyatı okuyanlar İrancı mı? Almanca öğrenim görenler Hitler’in neo-nazileri mi? Fransızca okutuluyor diye Fransız sömürgesi mi olduk? Batı klasikleri okutulan liselerimize çan kulesi mi diktik? Yıllardır İngilizce gören okul öğrencileri istavroz mu çıkartıyor? İlköğretimler katedrale mi dönüştü? Rusça okuyanlar Rus mu oldu? Ermenice öğrenenler Ermeni mi?
Hakikaten idrak yollarında kistik fobiler oluşmuş bu adamların! Şizofrenik korkulara kapılıyorlar, üstelik bu hastalıklı korkuyu kamuoyuna satmaya kalkışıyorlar yüzleri kızarmadan!”
(....)
Medyum Melih Aşık’a göre ‘Şimdi Arapça için kollar sıvanıyor...
Arap çocuğu yetiştireceğiz...’
İngiliz, Fransız, Alman çocuğu yetiştirdik ya şimdiye kadar, bundan sonra Arap yetiştirecekmişiz!
‘Çocuk akşam okuldan eve;
‘Selamunaleyküm’, diye dönecek...
Annesi de onu: ‘Esselamunaleyküm yavrum’ diye karşılayacak.’
Melih Bey, bu ülkeye uzaydan mı geldin? ‘Selamunaleyküm’ün karşılığı ‘aleykümselam’dır, aleykümselam!”
JOBS, RUS MUYDU?!?
Engin Ardıç da, dedi ki;
“Nitekim, başarısız darbecilerin gündemindeki icraat programında ‘Arap ülkeleriyle her türlü ilişkinin kesilmesi’ de vardı... Milyarlarca doları sokağa atacaklardı, yeter ki ortalıkta pis insanlar dolaşmasın. (Kravatsız Türk de ana caddelere yaklaşmasa iyi eder.) (...)
Şimdi kendisi de altmışlı yıllarda nice belayı göze alıp solculuk gayretiyle Rusça öğrenmiş olan bir Kemalist Ataol Behramoğlu, Arapça öğrenimine karşı çıkıyor.
‘Arapça çağdaş bir bilim, kültür, teknoloji dili değildir’ diyor. Gelecekte çocukların işlerine yaramazmış. (Öyle ya, elektronik teknolojisinde devrim yapan Steve Jobs aslında Rusça konuşurdu, asıl adı da Stepan Raboçiye herhalde!)
Dün okuduk, Kemalistler ‘çocuk akşam eve gelince anasına ‘selaminaleyküm’ diyecek’ diye endişe ediyorlar. (Vallahi çocuğu kendi haline bırakırsan besmele de çeker maazallah.)
Böylece, bu ülkede niçin sittin sene hiçbir serbest seçimi kazanamayacaklarının açıklamasını da kendi ağızlarıyla yapmış oluyorlar!”
ÇOCUKLARI BOŞ BIRAKIRSAN!
Dedim ya; Mehtap Yılmaz ve Engin Ardıç, denilmesi gerekeni demişler.
Peki, ben ne diyeceğim?..
Diyeceğim şu:
Huuu Emin, huuu Ataol, huuu Melih; olan-biteni duydunuz mu;
İzmir Özel Ata Koleji 7. Sınıf’ta okuyan Özge Ötleş adlı bir öğrenci, “90 ülkeden 160 bin öğrenci”nin katıldığı Amerikan Matematik Olimpiyatı’nda 160 bin öğrenciyi ezip, “birinci” olmuş, iyi mi?!?..
Bu çocuk;
Yatağına “Besmele” ile yatıp, “Besmele” ile kalkar ve yemeğe de “Besmele” ile başlarsa, ne olur bu memleketin hali?..
Bilmem;
“Tehlikenin Farkında Mısınız?”
Bu çocuk var ya;
“Matematik”teki başarısını, “Üniversite”de de sürdürecekmiş!.. “Bismillah” deyip, üniversiteye adım attığında, “Fen” dalında eğitim almayı düşünüyormuş!..
Eyvah ki ne eyvah!..
Gelin de; “CHP’li Nur Sertergiller”e, “Çölaşangiller”e, “Behramoğlugiller”e ve “Aşıkgiller”e hak vermeyin!..
“Kız çocuğu” dediğinin başını boş bırakmayacaksın arkadaş!..
Kız çocuğunun başını boş bırakırsan, ya “davulcu”ya gider, ya “zurnacı”ya!..
Bazen de, işte böyle taa Amerika’lara gider, “Matematik Şampiyonu” olur!..
Demek ki, neymiş;
“Çocukların başını boş bırakmayacak” ve “Demokles’in Kılıcı” gibi, sürekli tepesinde duracaksın!..
Çocuk bu; hiç başıboş bırakılır mı?..
Ondan sonra, gider “dil” öğrenir!..
“Arapça” öğrenir, “İngilizce” öğrenir, “Almanca” veya “Fransızca” öğrenir!..
Kim bilir, belki de;
“Eüzübillahimineşşeytanirracim” demeyi öğrenir de, “Şeytanlardan Allah’a sığınmaya” filân başlar!..
Söyleyin hele;
“Şeytan”lar bundan hiç hoşlanır mı?..
O halde;
Çocuklara “Arapça” öğretmeyeceksin!
Ki, “şeytan”lar rahat etsin!..
Mağdurlara AIDS’li muamelesi!
Sivas olayları sırasında, dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’nün;
“Kurşunla” ölenlerin bile “yanarak öldükleri” şeklinde “rapor” yazılması talimatı vermesinden sonra tutuklanan onlarca kişinin, “idamla yargılandığını” ve çoğunun, “18 yıldır hapiste” olduğunu biliyorsunuz.
İşte o, “Sivas mahkûmları”ndan biri aradı... “Olaylardan 19 gün sonra” yakalanmış ve mahkûm olmuş... “15 yıl hapis” yattıktan sonra “tahliye” edilmiş... Kendisine, “memnu hakları” da iade edilmiş...
Yani “eski görev”ine dönüp çalışmasında hiçbir sakınca yok!..
Gelin, görün ki;
Daha önce çalıştığı Sivas Belediyesi, onu işe almaya korkuyormuş!..
Niye? “Gazeteler manşet yapar” da, “zor durumda kalırız” diye!..
İyi de, bu “korku” niye?.. Adam; yatmış, çıkmış!..
Üstelik “memnu hakları” da iade edilmiş!.. Daha önce “8 yıl” çalıştığı Belediye’de yine çalışmak istiyor ne var bunda?..
“Zalimler zulmederken dayanıyorduk” diyor; “Ama, gördüğüm bu AIDS’li muamelesi beni kahrediyor!.. Dayanacak gücüm kalmadı... Kalp damarlarım tıkalı, ama parasızlıktan ameliyat bile olamıyorum!..”
Peki, ne yapsın bu adam?
“Dağ”a mı çıksın, yoksa kendisini “istismar” edecek “BDP’li Belediyeler”in yaptığı; “Gel hemen işe başla” teklifine “evet” mi desin?!?
Sahi, ne yapsın bu adam?.. Sivas Belediyesi veya diğer belediyeler, niye “AIDS’li” muamelesi yapar “Sivas mağdurları”na?..
Söyleyecek söz çok.. Ama, “baltanın sapı” bizden!..