Sağlıkçı solcular ve üç liraya kazak
Çocuk yaşımdan beri sol kesimden hep ürkmüşümdür. Disk, Kesk ve benzeri tüm solcu örgütlerden çekinirim.
Doktorlar başta olmak üzere sağlık kesiminde çalışan solcularla ilgili bilinçaltı endişelerimi gideremedim.
Belki yanlış düşünüyorum ama ne yapayım, aklım ereliden beri solcu doktorların insanların hastalıklarıyla değil, inançlarıyla uğraştıklarına şahit oldum.
Önceki gün yine aynı korkuyu yaşadım.
Topkapı tarafından tramvaya binip, Kabataş’a geçecektim. Tramvay yolcularını Hasanpaşa’da indirdi ve daha ileri gidemeyeceğini söyledi.
Sonra anlaşıldı ki, doktorlar başta olmak üzere solcu sağlıkçılar, halkın yüz yılda bir yakaladığı kolay ve ucuz sağlık hizmetlerini protesto etmek için Beyazıt meydanında toplanmışlar. Dolayısıyla yol kapalıymış.
¥
Benim bindiğim tramvayda kaç yolcu vardı saymadım ama insanlar burnundan soluyarak indi ve ettikleri küfürleri duymamak için kulaklarımı tıkadım.
Eylemci sağlıkçılara hitaben söylenenler şöyleydi:
-“Şimdiye kadar böyle sağlık hizmeti görmedik, niye rahatsızsınız, neyiniz eksik, sırf millete hizmet ediliyor diye neden çileden çıkıyorsunuz, siz de bu memlekette yaşamıyor musunuz, bakın sizin yüzünüzden insanlar yollarda sefil oluyor.”
Yanımda oturan ve benimle birlikte Beyazıt’a doğru yürümekte zorlanan bir vatandaşımız da şunları söylüyordu:
“Ben bu hükümete kadar doktorlardan çok çektim. Hastahaneye gidersin, ‘muayenehaneme gel’ derler.
Muayenehanesine gidersin, parayı alır, ‘hastahaneye gel,’ derler. Oraya varırsın, devletin imkanlarıyla tedavi ederler. Biz bunları çok yaşadık arkadaş.
Sağlık bakanımızdan Allah razı olsun, şimdi adam gibi muayene oluyor ve ilaca çok az para veriyoruz.
Bunlar var ya bu solcular, bulup da bunayan takımından, hem ellerini sıcaktan soğuk suya sokmazlar hem de işte böyle milletin huzurunu bozarlar.”
¥
Tramvay yolcularıyla İski’nin önüne doğru ilerlerken, kaldırımda seyyar satıcıların, “üç liraya kazak” diye ortalığı yıkan gürültüleriyle karşılaştık.
İnsanlar; “Üç liraya kazak mı olur” diyen kazak sergisinin üzerine çullanıyor, beşer onar alıyordu. Ben de aradan kıyıdan nasıl şeymiş diye daldım.
Hakikaten de üç liraya kazak satıyordu adamlar ama çok da acele ediyorlardı, korku ve heyacanlarından tir tir titriyorlardı.
“Üç liraya kazak mı olur” diye merakımdan ben de aldım bir tane ve Beyazıt meydanına vardım. Ne kadar solcu dernek varsa orada kümeleşmişlerdi.
Durmadan bağırıp çağırıyorlardı ve ne dedikleri anlaşılmıyordu. Öfkeleri hat safhadaydı, yine korkularım depreşti.
Camiler her zaman korunaklı ve korkusuz yerlerdir. Caminin avlusuna girdim ve Sahaflar kapısından sessizce çıktım.
Eve gelip “üç liralık kazakta mutlaka bir bir yeniği vardır” diye paketi açınca, arızalı bir kazakla karşılaştım. Gerçek şeytanlara bile pes dedirtecek bir işti.
Halkın sağlığı ile oynamaya kalkan solculara çarpılmaktansa, hırsızlara çarpılmayı tercih ederim. Biri özgürlüğe, diğeri cebe düşman.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.