Soykırım yalanının kurbanları
Türkiyeye deli gömleği giydirmek istiyorlar. Ya da başına soykırım çorabı örmek ve çuvalı geçirmek niyetindeler. Fransada daha önce kanun yoluyla Yahudi Holokostunu (soykırım) reddetmek yasaklanmıştı.
Bu çerçevede Roger Garaudy İsrail Politikasının Kurucu Mitleri kitabından dolayı yargılandı ve mahkum edildi. Fransa, 1990lı yılların başında Holokostu inkarı yasaklayan Gayssot tasarısını yasalaştırmıştı. Bunun ilk kurbanlarından birisi Garaudy oldu. Ve bu yasa alanındaki fikir hürriyetini kısıtladı. Bu bağlamda, Siyon Liderlerinin Protokolleri gibi kitaplar gün yüzüne çıkamaz oldu ve Araplar arasında bile yasaklandı. Doğrusu demokrasi adı altında bir faşizm yaşanıyor ve Ahmet Davudoğlunun da yerinde ifadesiyle Fransa ve Batı ortaçağa veya aslına dönüyor. Adeta modern Engizisyon mahkemeleri kuruyor.
Holokost veya Ermeni soykırımı iddialarını reddettiğinizden dolayı hapse çarptırılıyor ve para cezasına mahkum oluyorsunuz. Sonra da Paris fikir hürriyetinin merkezi olmaya devam ediyor! Ne ala memleket! Fransa tarihi acıların istismarı üzerinden siyaset yapıyor. Hatta sönmüş meseleleri kaşıyarak, yeniden ısıtarak tarihin derinliklerinden savaş malzemesi üretiyor ve dünya barışını tehdit ediyor. Garaudy, Gayssot yasasından dolayı mahkum oldu. Lakin Fransızlar Holokostu reddi yasaklamakla kalmadılar aynı zamanda hiçbir tarihi mesnedi olmayan Ermeni soykırım iddiasını da peşinen kabul ederek onu reddetmeyi de yasaklayan kanun tasarısı hazırladılar. Bunun ilk denemesi Chirac döneminde 2001 yılında oldu. Bugün ise mesele bir adım daha öteye taşınıyor. Tabulaştırılıyor.
Türkiyenin önü soykırım iddialarıyla kesilmeye çalışılıyor. Soykırım iddiaları üzerinden Türkiye çembere alınıyor.
Yahudi soykırımı iddiaları üzerinden Garaudy mahkum edilirken Ermeni tezleri üzerinden de meşhur Amerikalı şarkiyatçı ve tarihçi Bernard Lewis mahkum edilmiştir. Demek ki bu kanunlar hakkı korumak için değil hakkı suiistimal etmek için tasarlanmıştır. Türkiyatçı ve şarkiyatçı İngiliz-Amerikan-Yahudi kırması Profesör Bernard Lewis, 1993 yılında Le Monde gazetesine verdiği bir demeçte 1915 yılında Ermenilerin Osmanlılar tarafından öldürülmesinin bir soykırım değil, savaşın bir yan ürünü olduğunu söylemişti.
Pariste bir mahkeme bunu Ermeni soykırımının inkârı olarak kabul etmiş ve tarihçiyi sembolik olarak 1 frank para cezasına çarptırmıştı. Yine Fransada, 2005 yılında Quid adlı ansiklopedi 1915 olaylarını anlatırken Türk tezine de yer verdiği gerekçesiyle mahkûm edilmiştir! O sırada Fransada Ermeni meselesiyle ilgili olarak soykırımı reddetmeyi suç sayan bir yasa yoktur. Hele Bernard Lewisi mahkûm ederken, Fransa Ermeni soykırımını tanır şeklindeki 2001 tarihli yasa bile henüz çıkmamıştı. Her iki mahkûmiyet de kanuni dayanaktan yoksun olarak verilmiştir. Şimdi ise inkar yasağı kanuni dayanağına veya kılıfına kavuşturulmaktadır.
Senatodan geçerek yürürlüğe girecek olursa bu kanun çerçevesinde artık yaşanmış olsa da olmasa da ya da efsane de olsa gerçek de olsa soykırım yoktur diyen kanunun okkası altına giriyor. Soykırımı reddetmeyi yasaklayanlar ve bu konudaki kanun tasarısını verenler inanılmaz bir biçimde soykırımı reddetmektedirler. Mesela babası Cezayirli annesi ise Tunus asıllı olan tasarının sahibi Valerie Boyer, Cezayir katliamlarını veya soykırımını reddetmektedir. Türklerin üzerine istediğiniz gibi soykırım yükü yükleyebilirsiniz ama Fransaya bunu yapamazsınız. Bir de Sarkozy kalkmış, kimseden ders almayız kimseye ders vermeyiz diyor. Kim kime ders veriyor ortada. Düzenbazlar. Boyer, tarihte öyle bir vakanın yaşanmadığına inanmaktadır.
Halbuki, Fransız generaller kitaplarında bu hususu itiraf etmektedirler. Bu demek oluyor ki Fransızlar soykırım yapmazlar ama Türkler yaparlar. Tam Karakuşi bir anlayış. Sarkozy 2007 yılında ziyaret ettiği Cezayirde Ben soykırımı kınamaya gelmedim ve babalarının yaptıklarından dolayı çocuklar ve torunlar muaheze edilemez demiştir... Lakin şimdi tam tersi ağzını açan yanıyor.
Bırakın Cezayir soykırımını Batılılar daha 1990lı yıllarda Bosnada gözlerinin önünde cereyan eden soykırımı tanımadılar. Lafazanlıkla geçiştirdiler. Adamların soykırım anlayışları da şarap gibi. Ne kadar eskirse o kadar makbul oluyor. Yenilerin üzerinden atlayarak eskileri eşeliyor ve onlar üzerinden yeni kavgalar üretiyorlar. Helal olsun adamlara! Davudoğlu, Fransız zihniyetini ve mantalitesini Ortaçağ kafası olarak nitelendirirken Jacques Myard (UMP Yvelines Milletvekili) ise bu girişimi tam anlamıyla tarihin Sovyetleştirilmesi olarak görüyor. Düşünceye, düşünce ruhuna karşı işlenmiş bir suçtur.
Siyonist kafa ile Haçlı kafası birbirini tamamlamış ve birbirine yamanmış görünüyor. Garaudy Siyonizmin kafa yapısını İsrail Politikalarının Kurucu Mitleri adıyla neşter altına alırken Ahmet Rıza Bey de Batı kafasını Batının Doğu Politikasının Ahlaken İflası kitabıyla anlatmıştır. Bu kitapların okullarda en azından yardımcı ders kitabı olarak okutulması yerinde olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.