Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Noel Baba safsatası... Ya da, Demre’de geyik ne arar?

Noel Baba safsatası... Ya da, Demre’de geyik ne arar?

Öncelikle ifade edeyim, Diyanet’in Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri hakkında “inceleme” başlattığı haberleri “külliyen yalan”mış efendim... Müftü hakkında, “inceleme-minceleme” yokmuş...

Olayın aslı şuymuş:

Müftü Süleyman Yeniçeri’nin;

“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır...

Hıristiyanlık’tan gelen bir etkinliği kutlarsak, onlara benzemeye çalışmış oluruz. Dolayısıyla onlar gibi bir yaşantı ortaya çıkar. Biz, neden onlar gibi yaşayalım ki? Onlar bizim gibi yaşıyorlar mı?

Biz, Noel’i Hıristiyan aleminden ithal etmişiz...

Noel, bizim bayramımız değil...

Kişi, ‘Hıristiyan gibi yaşayayım’ derse, bu tehlikeli olur. Ama ‘Millet eğleniyor, ben de eğleneyim’ diyorsa, eğlencenin mahiyetine göre değişir. Eğer içkili, şaraplı eğlence yapılıyorsa, günahkâr olur.

Noel Baba diye birisi yoktur. Aziz Nicholaos uyduruk bir kişidir. Noel Baba baca ve pencereden giriyor. Ama doğru dürüst birisi olsa kapıdan girerdi. Bizde kapıdan giriliyor. Kur’an-ı Kerim de; ‘Evlere kapıdan girin’ diyor. Noel Baba neden bacadan giriyor ki?”

Şeklindeki sözleri, internet sitelerine düşüp, televizyon ekranları ve gazete sayfalarına taşınınca, bazı gazeteciler, Diyanet’i aramışlar...

O SÖZ, NASIL ÇARPITILDI?

Karşılarına çıkan Diyanet Basın Müşaviri Abdülkadir Özkan’a sormuşlar;

“Keşan Müftüsü hakkında bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?”

Sanki, illâ da bir “inceleme” yapılması gerekiyormuş gibi!..

Abdülkadir Özkan da cevap vermiş;

“Konuyu inceliyoruz.”

Nedir bu sözün anlamı?..

“Sayın Müftü’nün sözleri tam olarak medyada yansıtıldığı gibi midir?.. Bu sözlerin önü-arkası nedir?.. Müftü Bey, bu sözleri nerede sarfetmiş ve ne maksatla söylemiştir?..”

Abdülkadir Özkan, bunu söylemeye çalışıyor... Ama, “ajanslar”dan geçen ve dünkü bazı gazetelere yansıyan başlıklar aynen şöyleydi:

“Diyanet’ten müftüye inceleme!”

“Diyanet’ten müftüye soruşturma!”

Görüyorsunuz değil mi;

“Konuyu inceliyoruz” sözü, nasıl çarpıtılıyor ve nasıl “inceleme”ye ve “soruşturma”ya dönüştürülüyor?..

Demek ki, “niyet”lerini yazıyorlar...

Amaçları, “kelle almak!”

Yazının başında da dediğim gibi;

Ortada “inceleme” de yok, iddia edildiği gibi “soruşturma” da!..

Dün, Diyanet Basın Müşaviri Abdülkadir Özkan’la görüştüm... “Bunu aynen böyle yazabilirsin” dedi; “Herhangi bir inceleme ve soruşturma yok!”

KAR YOK Kİ, KIZAK KAYSIN!

Konuyu açıklığa kavuşturduğumuza göre, gelelim, şu “Noel Baba” meselesine...

Aslında, Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri’nin o konuşması, çok yerinde, çok isabetli oldu... Bazı televizyon kanallarına çıkan “Herbokolog”lar, Müftü Bey’in sözleri için “yılın gafı” deseler, Müftü Bey’i de, “aşağılayıcı” bir şekilde ve “ironik” ifadeyle “tersinden yılın adamı” seçtiklerini söyleseler de, Müftü Bey; “Noel Baba diye birisi yoktur... Aziz Nicholaos, uyduruk bir kişidir” sözleriyle, “tarihi bir gerçeği” dile getirmiştir.

Gerçekten de;

“Noel Baba diye biri yok”tur...

Tarihi kaynaklar, “böyle bir insanın varlığından” söz etmiyor...

Bu, sadece “Noel tüccarları”nın uydurduğu bir “efsane”den ibarettir.

Farzedelim ki;

Noel Baba veya Aziz Nicholaos diye biri vardır ve Demre’de yaşamıştır...

O zaman, sormazlar mı adama;

“Noel Baba” olarak anılan bir zat, Demre’nin “kar görmeyen dağları”nda, “geyik”lerin çektiği “kızak”la nasıl dolaşabiliyor?..

“Kızak” dediğin “kar” üstünde kayar... “Kuru toprak” üzerinde kızak kaymaz ki!..

Hem sonra;

Antalya yöresinde geyik ne arar ki; Noel Baba, geyiklerin çektiği kızakla Demre’den çıkıyor, dünyayı dolaşıp, çocuklara hediye taşıyor?

Öyle ya;

Demre’de “kar” ve “geyik” ne arar ki, “kızak” olsun!..

Demek ki;

Bu konuda yazılıp-söylenenlerin hemen hepsi “geyik muhabbeti”nden başka bir şey değildir ve Noel’i ısrarla pompalamanın altında “ticarî amaç” yatmaktadır!..

SÖZDE MÜSLÜMAN... KIRMIZI DON!

Demek ki;

Birileri “Noel istismarı” yaparak saftorik ahmakları kerizlemekte, böylece servetine servet katmaktadır!..

Olayın asıl garip olan yönü ise şu:

Malûm; “din istismarı” yaptığı iddiasıyla; bu ülkede insanlar gözaltına alınıp işkencelere maruz kaldılar, yetmedi, demir parmaklıklar ardında çürütüldüler, ama iş “Noel istismarı”na gelince akan sular duruyor!..

“Yeşil sermaye” denilince aslan kesilenler, “kırmızı kukuletalı sermaye”ye gelince her ne hikmetse süt dökmüş kediye dönüveriyor!..

Tabiî; “Müslüman”a gözdağı vermek kolay, sıkı mı “Hıristiyan dünyası”nın tekerine çomak sokmak?!..

Bu iş, öylesine çığırından çıktı ki;

“Noel Baba”lar da yetmiyor artık, son yıllarda peydahlayan “Noel Anne”ler ve “Noel Çocuk”lar dolaşıyor büyük mağazaların önlerinde!..

İşin bir diğer tuhaf tarafı da şu:

“Elhamdülillah ben de Müslümanım” diyen nice “kadın” var ki; sırf “Noel’in renkleri”ni taşıyor diye, “kırmızı külot”lar almak için mağazalarda kuyruğa girmiş, iyi mi?..

Yazık... Çok yazık...

BUNLAR DA NOEL BARONU!

Gelelim, olayın “medya” boyutuna...

Herhalde farketmişsinizdir;

Bazı Müslümanları “dincilik” ve “İslâm tüccarlığı” ile itham edip, “din baronları”ndan falan dem vuran “kartel medyası”na bakıyorum da; son bir haftadır, köşeyi dönmüş olmalılar!..

“İlâve”lerdeki sayfa sayısı, “gazete”yi ikiye katlamış!.. Baştan sona “reklâm” dolu!.. “Cep”çilerden tutun da, “lüp”çülere kadar, ne kadar “giyim”ci, ne kadar “yiyim”ci ve “zıkkım”cı varsa, reklâm üzerine reklâm vermişler!..

Hemen hepsi de;

“Yılbaşı için bize gelin” demekte!..

Reklâmların ebadı, “4x25”ten başlayıp, “yarım” ve hatta “tam sayfa”ya kadar uzanıyor!..

Dolayısıyla; “holding medyası”, her yıl olduğu gibi, bu yıl da, epey “okkalı cukkalama” yapıp, köşeyi dönmüş olmalı!..

Diyecekler ki;

“Bu ilânların dincilikle ilgisi ne?.. Biz, yılbaşı reklâmı yayınlıyoruz!”

Doğru!.. Ama, sormak gerek;

Her ilânın bir tarafında görülen “Noel Baba simgeleri” ne oluyor?..

“Noel Baba” kim?..

Adı;

İster Demre’de doğan “Aziz Nicholaos” olsun, ister Kuzey Avrupa’da yaşadığı iddia edilen “Santa Claus” olsun!..

Hiç farketmez!..

Nihayetinde, her ikisi de bir “Hıristiyan Azizi” değil mi?..

O halde;

“Noel Baba”lı her reklâm, aynı zamanda “Hıristiyanlık simgesi” taşımaktadır ki, bu reklâmlardan elde edilen para da, pekal⠓din tüccarlığı”ndan elde edilen bir gelir hanesine yazılacaktır!..

Aksini iddia eden;

Hemen her reklâmın bir köşesine yerleştirilmiş “Noel Baba simgesi”ni izah etsin bana!.. O simge, orada varolduğu sürece; “holding gazeteleri”nin yaptığı da, “firmalar”ın yaptığı da, resmen ve alenen “din tüccarlığı”dır!..

İşin doğrusunu söylemek gerekirse; “Nail baronları” denilen din baronları, köşeyi dönme konusunda “Noel baronları”nın eline su dökemez!..

Zira;

Bir tarafta “istismar” varsa, öte tarafta “istif-kâr” var ve aralarındaki fark, kıyas kabul etmez!..

Sadede gelecek olursak;

Bundan böyle, “din tüccarlığı”ndan her kim söz ederse, alınlarının ortasına, “Noel Baba” simgeli “ilân/reklâm”ları yapıştırırım!..

“İstismar”sa, al sana istismar!..

“Simge”yse, al sana simge!..

“Ticaret”se, al sana ticaret!..

“Beyin yıkama” ise, al sana beyin yıkamanın dik alâsı!..

“Hurafe” ise, al sana “en süslüsü”nden!..

Bundan böyle, eğer beyinlerinde azıcık “fikir namusu” varsa, “holding medyası”nın söyleyebileceği bir tek söz olmamalıdır!..

Olursa da, pek ciddiye almayın!..

Çünkü efendim, Müslümanların “Nail”lerine dil uzatanlar, Hıristiyanların “Noel” simgelerini açıklamak mecburiyetindedir!..

AĞACA ÇAPUT, ÇAMA ÇORAP!

Olayın “medya boyutu”nu bırakıp, şimdi de “bahane” boyutuna gelelim...

Malûm; “dinî gün ve geceler”e karşı duyarsız kalan... Ramazan’ların da “oruç”unu tutmayıp “bayram”ında tatile çıkan nice “çağdaş”lar, şöyle bir “savunma” içindeler:

“Biz Noel’i değil, yılbaşını kutluyoruz!”

Bu savunma da kendi içinde “çelişki”lerle dolu, ama farzedelim ki doğrudur!..

Ve fakat soralım:

Eğer “yılbaşı”nı kutluyorsan, evinin bir köşesine koyduğun “çam” neyin nesidir...

O çamın üzerine astığın “süs”lerin, “çorap”ların ve dibine koyduğun “paket”lerin ne anlama geldiğini, “neyin simgesi” olduğunu bilmiyor musun?..

Tüm bunlar, bal gibi “dinî simgeler”dir ve sen böyle yapmakla, farkında olmadan bir “Hıristiyan gecesi”ni kutluyor, bir “Hıristiyan geleneği”ni yaşatıyorsun!..

Hem de;

“Dinî simge” denilerek “başörtüsü”nün yasaklandığı ve halkı için “yüzde 99’u Müslüman” denilen bir Türkiye’de!..

Sen ki;

“Çağdaş” geçinirsin!.. Sen ki, “hurafe”lere karşı çıkarsın!.. Sen ki; “Çanakkale Şehidleri” için anlatılan kahramanlıklara “Hurafe” diye saldırırsın!..

Sen ki;

“Laik, çağdaş, ilerici, Atatürkçü, devrimci...” olduğunu söyler, Anadolu’nun çeşitli yörelerinde, “Kısmetim açılsın!” diyerek ağaçlara “çaput” bağlayanlara, “yatırlara mum” yakıp dilek tutanlara ya da “Oruç Baba”ya adak adayıp, “Telli Baba”dan tel kopartanlara “Gerici, yobaz, örümcek kafalı ve cahil” der, bu yapılanlara da “hurafe” gözüyle bakarsın!..

İyi, hoş da;

Ya senin yaptığın nedir “çağdaş” bağyan!?! “Telli Baba”nın sandukasına “tel” bağlamak “hurafe” oluyor da; senin “Noel çamı”na çorap bağlaman ya da “kırmızı don” giymen “çağdaşlık” mı oluyor?

Söyle hele çağdaş adam/madam;

“Ağaca çaput” bağlayıp da dileğine “nail” olmayı bekleyen köylü kız ile, “çama çorap” asıp, “Noel”i bekleyen senin arandaki “fark” nedir?..

Köyün “cahil”(!) kızı, ağaca çaput bağlayıp, “çocuğuna baba” bekliyor!..

“Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızı” olan sen ise, evindeki çam dallarına “çorap” asıp, onun içini “altın”la dolduracak “Noel Baba” bekliyorsun!!!

Peki;

“Cahil” dediğin köylü kızı ile, “okumuş” olan senin arandaki “hurafe farkı” ne?..

Sahi, ayağına geçireceğin o “kırmızı don”dan, hangi “uğur”(!)u bekliyorsun Allah aşkına?..

COCA-COLA’NIN KAZIĞI!

Durun, daha bitmedi.

“Çam”dan, “çaput”tan, “çorap”tan ve “kırmızı don”dan söz ettik ama, olayın “yönlendirme” boyutundan söz etmeden geçmek olmaz.

Size bir şey söyleyeyim mi;

Bu “istismar”ın altında da “Amerika” var!.. Bu tezgâh, bal gibi, bir “Amerikan pompalaması”dır!..

Hele bakın “Noel Baba’nın renkleri”ne!.. Elbisesinde “kırmızı ve beyaz” var!..

Aaa, ne büyük tesadüf(!) ki;

Amerika’nın simgesi Coca-Cola’nın renkleri de kırmızı-beyaz!..

Hani diyorum ki;

“Temel Reis” çizgi filmleriyle “ıspanak ihracatı”nı artıran ABD, “Noel Baba” tiplemesiyle de, “Coca-Cola satışları”nı patlatmış olmasın sakın?!?

Olayı biliyor olmalısınız...

1860 yılında karikatürist Thomas Nast tarafından Harper Weekly dergisine kırmızı yanaklı, şiş göbekli yaşlı bir adam tarzında bir çizgi roman kahramanı yapıldı.

1960’larda ise aynı figür; tıpkı Thomas Nast’ın çizimlerinde olduğu gibi Coca Cola şirketi tarafından reklam afişlerinde ve filmlerinde kullanılmaya başlandı.

Hele dikkat edin;

Hangi ülkede “Noel Baba” varsa, orada mutlaka “Coca-Cola” vardır!..

Sizin anlayacağınız;

Noel Baba ile Coca-Cola, hem “renkdaş”tır, hem de “dindaş”!..

“Simge duyarlıları”na duyurulur!..

Hele söyleyin bakalım;

Bu yazdıklarıma ne buyurulur!?!

Sözün özü;

“Yılbaşı” kutladığını iddia edenler, aslında “Noel Gecesi”ni kutlamaktadır!..

Hem de;

“Çağdaşlık” adına!..

O halde, “müftünün kellesi”ni almaya çalışmaktan vazgeçin de; kendi “kelle”lerinizi iki elinizin arasına alıp, şu yazdıklarımı bir düşünün!..

Sizi gidi “ikiyüzlü”ler sizi!..


Şırnak’ta 35 ölü!

PKK’ya yönelik operasyonların önceki geceki bölümünde; Şırnak-Uludere’de “35 kişi” öldürülmüş... Bunların “teröristler” değil, “kaçakçılık yapan köylüler” olduğu iddia ediliyor... Genelkurmay ise; “F-16 uçaklarınca bombalanan bölgede sivil yerleşim yeri bulunmadığını, o bölgenin teröristlerin ana kamplarının konuşlu olduğu bir yer olduğunu” ifade ediyor ama ilâve ediyor; “Yine de araştırılıyor!”

Demek oluyor ki, bir “şüphe” var... Ne var ki; bu “şüphe”ler, sadece TSK’nın içini kemirmekle kalmaz, “operasyonlara duyulan güven” duygusunu da kemirir, bitirir!.. Dolayısıyla, “şüphe”ye yol açacak “yanlışlık”lar en aza indirilmeli ve gerekirse “özür” dilenmelidir!..

Kaldı ki; bu tür “yanlışlık”lar çoğalmaya başladı...

Malûm, daha önce de, Hatay’da “kekik” toplayan köylülere “terörist” zannedilerek ateş açılmış ve 2 köylü öldürülmüştü...

Hakkari Gediktepe’de ise; teröristler “çoban” zannedilerek tedbir alınmamış ve Gediktepe Karakolu’nu basan teröristler, “11 askeri şehit” etmişlerdi.

Öyle bir “yanlışlık” ki; “terörist” zannediyorsun, “köylü” çıkıyor, onları öldürüyorsun... Bir başka olayda da; “köylü” zannettiğin insanlar “terörist” çıkıyor, bu defa onlar seni öldürüyor!.. Bu da demek oluyor ki; “sağlam istihbarat” alacak ve “çok dikkatli” olacaksın!.. Aksi halde; “terörist” zannederek sen “köylü”leri öldürürsün, “köylü” zannettiğin “terörist”ler de seni öldürür!.. Ama, asıl ölen; “operasyonlara güven” olur!..

TSK, hem “dikkatli” olmalı, hem de “özür” dilemesini bilmelidir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi