Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Kavgalarla tükettiğimiz yıllar ve yıllar

Kavgalarla tükettiğimiz yıllar ve yıllar

Kendimi idrak ettiğimden beri, kim bilir kaç yılbaşı gördüm?..

Kaç “yılbaşı kavgası” yaşadım!

Gereksiz kavgalar üretmede uzmanlaşmış gibiyiz...

Çocukluğumdan hatırlıyorum: İlkokul öğretmenlerim dini bayramlara ilişkin hiçbir şey söylemezler, ama milli bayramlarda kahvehaneleri boşaltıp halkın “cebren” katılımını sağlarlardı.

İçin için bir “dini bayram-milli bayram” çekişmesi yaşandığını şimdi daha iyi görebiliyorum.

Aynı kavga takvimde de yaşanırdı: Yöre Rumi Takvim’i esas alır, yılbaşını 13 Mart’ta kutlarken (gece ev ev dolaşıp meyve toplamak çok eğlenceliydi), öğretmenlerim Milâdi yılbaşında okul eğlencesi tertiplerlerdi.

Neden böyle olduğunu düşünür, işin içinden çıkamazdım.

Çocukluğumun sessiz çekişmeleri sonradan aleniyete döküldü. Açık açık “Milâdi yıl-Hicri yıl” kavgaları yapmaya başladık.

Büyük bir kesim yılbaşı kutlamayı “günah” sayıyor, diğer kesim yılbaşı kutlamalarını “günah” sayanları “mürteci” ilân ediyordu.

Bu kavga zaman zaman sertleşip zaman zaman hız keserek yıllar boyu sürdü. Hâlâ da sürüyor.

Oysa hangi takvim esasına göre olursa olsun, ulaşılan her yeni yıl, aslında, yeni bir başlangıçtır: Her yeni başlangıç ise taze bir umuttur, diri bir ufuktur, bir büyük heyecan ve coşkudur.

Bunu kimseye çok görmemek lâzım...

Tabii geçen yılın vicdan muhasebesine oturacak kadar olgun insanları da yadırgamamak, yargılamamak, “mürteci” filan diye damgalamamak gerekiyor.

Farklı yaşama biçimlerini ve algıları artık anlayışla karşılayabilecek seviyeye gelmemiz şart. Başka türlü “barış ve huzur içinde birlikte yaşama” amacına ulaşamayız.

Bayramlar üstüne (dini bayram-milli bayram ayırımı), tarih üstüne (Osmanlı-Cumhuriyet ayırımı) ettiğimiz kavgalar kadar, “Miladi Takvim mi-Hicri Takvim mi?.. Yılbaşında eğlenmek mi, ağlamak mı?” türünden kavgalardan da artık bıkkınlık geldi.

Kim nasıl yaşamak istiyorsa, bırakalım öyle yaşasın!..

Sonuçta herkes kendi hesabını verecek.

Zaten bu tür kavgaların galibi de olmaz! Galibi olmadığı için de yıllardır sürer gider...

Söyler misiniz lütfen: Özel ve güzel günleri kavgalarla tüketmenin, kendimize bir anlamda hayatı zehir etmenin ne anlamı var?

Tarih boyunca bu topraklarda sayısız takvim türü kullanıldı. Farklı zamanlarda farklı tarihler “yeni yıl” olarak kutlandı. Kimseye de bir zararı olmadı.

Yakın tarihlere kadar kullanılan üç tür takvim, üç farklı yılbaşı var. Bu bize diğer milletlerin sahip olmadığı bir zenginlik katar. Çünkü herkes tek yılbaşına sahipken, bu toprakların mirasçısı olan bizler üç ayrı yılbaşına sahibiz. İsteyen istediğini kutlasın. İsteyen üçünü birden kutlasın!

Kime ne?..

Bu coğrafyada dönem dönem kullanılmış üç farklı takvime göre üç farklı yıl, üç farklı ay ve üç farklı gün yaşıyoruz...

Bu ne harika bir zenginliktir!

Bu zenginliğe şükredelim, sevgiyle, saygıyla bir arada yaşamaya çalışalım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi