İyi noeller
Türkiye cumhuriyeti batılılaşmayı kendine hedef tayin etmiş bir rejime sahip. Beğeniriz veya beğenmeyiz bu böyle. Bu vatanın düşman işgalinden kurtulmasına canla başla vesile olmuş, kanını akıtmaktan çekinmemiş, bedel ödemiş herkes böyle istemiştir anlamına gelmez bu. Ama sonuç itibariyle batıya karşı verilen savaş, ki bunun adı kurtuluş savaşı idi ve birçok defalar bu köşede ifade ettiğimiz gibi İslami vasıflara sahip bir savaştı yani cihaddı.
Sonra geldi batı için savaş. İşte bugüne kadar devam eden de bu oldu. Halkına rağmen, halkını eze eze, darbe üstüne darbe ile sınıflara ayıran batıcılık.
Türkiye modernizasyonuna içten eleştiri getiren entelijansiya şunu söyler: Evet Türkiye için modernizasyonun batıcılık olarak projelendirilmesi en doğrusu olmuştur. Ama görünen odur ki batılılaşmayı bir bina gibi tahayyül edersek binanın dış yüzü içinden daha önemli kabul edilmiş ve görünüme odaklanılmış, böyle olunca da içerik ihmal edilmiştir.
Dönemin getirdiği sorunlar göz önüne alınırsa, savaşın küllerinden şahlanıp kalkmaya çalışan bir millet kendilerini batılılaşma adında yabancı bir toplumsal proje ile karşı karşıya bulmuşlar, bunu başlarına örenler de tabii olarak telaş içerisinde ellerine ne geçirdilerse uygulamaya koymuşlardır.
Kadını merkeze çekmiş, zoraki balolarda dans ettirmiş, dışarıdan bir gözle bakıldığında sadece vur patlasın çal oynasınla ifade edilebilecek bir manzaraya mecbur etmiştir, savaş sonrası yorgun toplumu. Telaş en bariz görülen özelliklerden biri olmuştur dönem insanının. Bir telaş içinde toparlanılıp yine bir telaş içerisinde koşulup nefes nefese de olsa Batıya yetişme çabasıdır altında yatan. Bu telaşın olmazsa olmaz ruh ikizi de kolaycılık olmuştur.
Bir gün değilse ikinci gün, bugün değilse yarın ama eninde sonunda bir gün mutlaka kolaycılığa kaçmaya teslim olmaktan, pes etmekten başka çare görülmemiştir. Bu yenilgi duygusu ve az zamanda üstesinden gelinmesi mümkün olmayan bir ajandanın altında ezilmişlik hissiyle beraber kolaycılık daha da bir içselleştirilmiş ve bugün gördüğümüz zaman zaman komik ama genelde de maalesef trajikomik durumlar ortaya çıkmıştır. Kolaya kaçan toplum aynı zamanda da kopyacıdır. Ve her kopyacı tembeldir. Çalışmadan sonuca varmak, başarılı olmak ister. Oysa tek yaptığı kendini kandırmak ve bu arada da komik duruma düşmektir.
Bu kadar altyapı bilgisinden sonra örneklere geçelim de ne demek istediğim anlaşılsın: Kopyacıyız. Çılgınlar gibi yeni yıl kutlamalarının yapıldığı bir ülkedeyiz. Noel Babalar süslüyor her sokak köşesini. Sosyo-ekonomik sınıfsal ayrım yapmaksızın noel-li-leşen bir toplumdan söz ediyoruz. Cam ağaçları süslüyor perdeleri açık bırakılan her bir evi.
Herkes beklemede, vakitler 31 Aralık gecesini gösterdiğinde her şey duruyor adeta. Oysa Noel 24 Aralıktadır. 24ünü 25ine bağlayan gecedir. Hıristiyan dünyasının bayramıdır. Bizler nasıl Ramazan ve Kurban Bayramlarını kutlarız onlar da Noeli kutlarlar. Onlar bizim bayramımızı kutlamazlar ama biz onlarınkini pek güzel kutlarız.
Taklit ederiz onu da yanlış kopyalarız.
Bir de içine hindi ekleriz. Hindi de nereden çıktı!? Hindiyi kasım ayının üçüncü son perşembesi olan Şükran Gününde yiyen Hıristiyan aleminden bir de hindi çalarız. Onu da getirir noel sofrasına oturturuz. Taklidi severiz vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.