Peki biz neciyiz?
Mümtazer Türköne'yi yediler, rahatladılar. Belki de "mevzi" kazanmışlardır canım, sevdikleri deyimle... Türköne de baskılara dayanamayıp istifayı basmakla iyi etti. O kurumda bulunması yakışık almayacaktı.
Çünkü o kurum, görev tanımı kanunla da belirtildiği üzere "Atatürkçülüğü yaymak" amacını güden bir kurumdur. Onlar Atatürkçülük diyorlar, siz Kemalizm anlayınız.
Yani, bir ideoloji borazanıdır.
Yani, bilimle milimle ilgisi yoktur.
İlk elli yılında maskesini iyi kötü korumuştur, çünkü esas olarak hep "sol Kemalistler'in" elinde bulunmuştur.
Fakat "sağ Kemalistler'in" sözcüsü olan Kenan Evren bu kurumu katletmiştir. Otuz yıldır bir müsvedde, eskisinin bir gölgesi olarak varolmaktadır.
12 Eylül yönetimi, ayrı ayrı kurumlar olan TDK ve TTK'yı birleştirmiş, başına Kültür sözcüğünü eklemiş, bir de Atatürk adını yapıştırmıştır.
Kurum da ilk iş olarak "imla kılavuzunu" katletmekle başlamıştır görevine...
Sol Kemalistler'in bir kısmı şimdilerde sağ Kemalistler'e "domalmış" olduklarından, bunları hiç görmezler. İşlerine gelmez. (Muhalif basında örnekleri çoktur.)
Bu tür yerler "içine girerek" ıslah edilemezler, Türköne daha fazla ısrar etmeyip vazgeçmekle iyi etmiştir.
Tek çare, meclisin kanunu değiştirmesi ve gerek TDK'yı gerek TTK'yı gerçekten "bilim üreten" yerler haline getirmesidir.
Fakat, Atatürk'ün terekesinden hem de CHP eliyle her yıl tıkır tıkır bir sürü para alan kurum nasıl "tarafsız" olabilir, bunu da merak ederim doğrusu.
Bir de, "bilim üreten üniversiteler dururken bu tür resmi ve özel birtakım olağanüstü kurumlara ne gerek vardır" sorusu akla gelir ki, Türköne'nin hiçbir düşmanı bu soruyu değil cevaplamak, duymak bile istemez!
Gelelim bizim de Atatürkçü olup olmadığımıza...
Kötü niyetle küfür edenlere değil, iyi niyetle ve samimi olarak merak edenlere anlatıyorum:
Atatürkçülüğün, her çekenin başka yere götürdüğü sekiz çeşit tanımı var.
Eğer Atatürkçülük'ten, "çağdaşlaşma arayışını" anlıyorsanız, evet Atatürkçü'yüm. Eğer "bilimin önderliğini" anlıyorsanız, evet Atatürkçü'yüm. "Muasır medeniyet seviyesine ulaşmayı" anlıyorsanız, elbette Atatürkçü'yüm.
Ama zart zurtçuluğu anlıyorsanız, Atatürkçü değilim.
Memur diktasını anlıyorsanız, tek parti idaresini anlıyorsanız, Atatürkçü değilim.
"İnançlara baskıyı" anlıyorsanız, "azınlıklara baskıyı" anlıyorsanız, Atatürkçü değilim.
"Kafatası ölçmeyi" anlıyorsanız, Atatürkçü değilim.
"Devlet kapitalizmini" anlıyorsanız, değilim.
Emirle müzik yasaklamayı, emirle dil değiştirmeyi anlıyorsanız, hayır değilim.
"Bilim dışı tarih ve kültür yumurtlamayı" anlıyorsanız, hayır.
"Otarşi" politikasını, yani dünyaya kapanmayı anlıyorsanız, gene hayır.
Hitler Almanyası'na, Mussolini İtalyası'na, Stalin Rusyası'na özenmeyi anlıyorsanız, asla!
İlericilik sanıp leblebiyle rakı içmeyi anlıyorsanız, içkiyi bıraktım, o konuda da pek anlaşamayacağız...
Düşmanlarım bu yazıyı kesip saklasınlar, ara sıra çıkarıp okusunlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.