“Heil Hitler!”
Ey “Führer: yüce önder” geldinse 3 defa ötsün borular..
Sonunda açık açık söylemeye başladılar “Biz diktatörlük istiyoruz” diye..
Ateş Paşa, boşuna İran ve Rusya’yı adres göstermiyordu.
Dün birbirlerini boşuna “yoldaş” diye selamlamıyorlardı. Musolini onlar için model alınması gereken bir “terbiye diktatörü” idi. Hitler ise ortak hedefler için onları hedef alıyordu. İnanmazsanız açık bakın 10. Yıl Albümü’nün arka kapağına..
Hepsi işin kandırmacası..
Zihniyet belli: “İnönü, CHP’nin eski yayın organı Ulus gazetesinde yayınlanan anılarının 17 Mayıs 1968 tarihli kısmında, kendi ağzından aynen şunları söylüyor: Kafileyi durdurdum. Subayları bir kenara topladım. ‘İçinde bulunduğumuz vaziyeti bilesiniz. Padişah düşmanınızdır. Yedi düvel düşmanınızdır. Bana bakın’ dedim. ‘Kimse işitmesin, millet düşmanınızdır.’ İsmet Paşa, milletimiz aleyhindeki bu konuşmayı İkinci İnönü Savaşı esnasında Bursa'dan göçen, içinde subayların ve ailelerinin bulunduğu bir kafileye hitaben yapmıştı”
Neyi gizliyorsunuz ki?
“Dağbaşını duman almış” neyin nesi, “Yavru kurtlar, kara gömlekliler!”
“Anadolu yaylalarında ayakları ile şaraplık üzüm ezen Normandiya köylüleri”ni kim arıyordu?
Demokrasi “anarşi cehennemi” değil mi idi sizin lügatinizde. Demokrasi “irtica saltanatı, Liberalizm Galata demek” değil mi idi efendim.
Bunlar, bilmiyorlar. Kendi tarihlerinden de haberleri yok.
Açık oy, gizli tasnifi de bilmezler, takriri sukunu da.. Savcısız, savunmasız, temyizsiz, verdiği karar kanun kabul edilen yargı sistemini de.. Seçim sandığının üzerine parti bayrağı örtüp, başına jandarma dikip, tek partide aday tek, seçmen de parti üyesi; il başkanı, vali ve belediye başkanı aynı kişi! Bunu da sorsan inkar ederler belki.
Okumazlar, bilmezler, bilmediklerini de bilmezler, bilmek de istemezler.. İlk kurşunu Osman Nevres’in (Hasan Tahsin) attığını sanırlar. öyle öğretilmiştir..
Biz Sav’a kızıyoruz ama, 10. Yıl Albümü’nde “ümmet leşi”nden söz edilir. Mevlevilere “meczub” denir. Osmanlı’ya genel hitap “örümcekli kafa”dır. Tüm Osmanlı vatandaşları örümcekli kafadır..
Osmanlı tarihini yasaklayıp, Yunan tarihini zorunlu ders yapanlar kimler? Kim ne buyurmuştu 30.08.1924’de “Arkadaşlar, sarayların içinde Türkten gayri unsurlara istinat ederek, düşmanlarla ittifak ederek Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamların Türk vatanından tardı, düşmanların denize dökülmelerinden daha rehakar bir harekettir.”
“Sultanlar sarayların dört duvarı içinde soysuzlaşmış zulüm ve safahat mirasyedileridir” değil mi? Vahdeddin “Tahtını kurtarmak için memleketini satan Sevr mimarı” değil mi?
“Sultanlar horoz, kendileri fikir döğüştürür”
öyle yazmış, 10. Yıl Albümü’nü yazan! O da herhalde bir CHP’lidir..
Fatih Altaylı sorsaydı.
“6 oku seviyor musun?” “Sevmiyorum” dese, Anayasa’nın temel ilkelerine karşı çıkacak.. “Seviyorum” dese o zaman sen CHP’li olacaksın..
28 Şubat komplocularının akıllısı böyle.. Gözü açığı böyle. Kılavuzu bunlar olunca bu adamların, iki kızı köşeye sıkıştırmakla rejimi kurtardıklarını sanıyorlar. Ama bilmiyorlar ki, bu tür komplolarla üzerine bastıkları zemini paramparça ediyorlar..
Akıllılarından akıllı seçin. Al sana Rahmi Koç! Capitol’deki röportajında “Demokrasi ile diktatörlük arasında” gidip geliyor Koru’nun dediği gibi.
Güney Kore’yi örnek almamız gerektiğini söylüyor..
Koç, benim gözümde örtülü KİT’tir. Ortaya çıkışı devlet desteğinde, devlet ihaleleri ile olmuştur.
Mesela devlet ihaleleri alan ve yurdu demir ağlarla ören, uçak fabrikaları kuran Nuri Demirağ neden bir anda silinmiştir. çünkü CHP’nin rol modeli değildir..
Koç diyor ki, “Biz maalesef Kore gibi yapamadık. Kore hükümeti, orada diktatörlük olduğu için dedi ki, 'Samsung sen elektronik yapacaksın. Hyundai araba yapacak. Falanca gemi yapacak.' Bizde ise demokrasi var dediler ve her isteyene otomobil üretme izni verdiler. Hiçbirimiz tam olarak yapamadık.” Hani bunu söyleyen adamın yaptığı arabaları biliyoruz. İktidar ilişkisini de, yüksek gümrük duvarları arkasına saklanıp, o arabaları nasıl parayı peşin alıp, arabayı aylar sonra verdiklerini de!
Aydın Doğan da o günlerde yaptı servetini, V.Koç’la özel yakınlığı sayesinde..
Suç demokraside, suç işçilerin sendikalaşmasında, suç özgürlük taleplerinde, suç serbest piyasada.. Koç öyle diyor..
Oysa suçlu belli. Bilim yok, teknoloji yok. adalet yok,
Demokrasi ile de bunu başaranlar var. Dertleri bu değil. Bir şekilde diktatörlük rejimi için zihni meşruiyet oluşturmak.
Terör ve irtica ile işte demokrasi içinde mücadele edilemiyor. Onun için darbeler oluyor. Onun için zaman zaman rutin dışına çıkılıyor. Demokrasi bu bölgenin şartlarına uymuyor. Türk milletinin karakterine uymuyor. “Biz disiplinli, asker bir milletiz” demeye getiriyorlar. Onun için ılımlı otoriter bir rejim daha iyi.
Yani adını açıkça söylemeseler de Jakobenizmi savunuyorlar.. Oligarşik bir yapı..
Sahi bunlar neden hak hukuk ihlallerinden, mafiadan, çetelerden, petrol kaçakçılığından, gümrük yolsuzluklarından şikâyet etmezler?
Bilançolarını inceleyin bakalım ne görürsünüz? O “Faaliyet dışı” gelir’ler nereden? Devletten fon kaynaklı, düşük faizli, kur garantili, uzun vadeli alınan paralar devlete gecelik % 1500 faizle nasıl geri satıldı, bunlardan bahseden var mı?
28 Şubat’ta ya da anayasayı pinpon topu sanan birilerinin fevri çıkışı sonucu borsadaki dalgalanma ile kimin cebine aktı aceba?
Birileri neden bunları konuşmaz, söylemez, yazmaz!
Ilımlı İslâm yerine ılımlı diktatörlük. çözümleri bu.. çünkü bir gün bütün bu olanların, dahası faili meçhul cinayetlerinin hesabının sorulmasından korkuyorlar..
Kemalist laikçi CHP solu bu göreve talip.
Hürriyet de buna destek verecek, Cumhuriyet de.
Bu işin ABD ve AB’de, İsrail’de destekçileri de var.. Bu çevreler içeride dindar, sağcı, solcu, milliyetçi, her kesimden insanları dolduruşa getirmeye çalışıyorlar..
ülkeyi Mümtaz Soysal’a, İlhan Selçuk’a, Tuncay özkan’a, Baykal’a, önder Sav’a emanet edeceksiniz..
çok partili rejimle de olmuyor bu iş. Tek parti yeter..
Genelkurmay Başkanı, aynı zamanda Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı ve Milli Güvenlik Kurulu’nun da başkanı olsun.. Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na sadece bilgi arzı ve “tavsiyeler” iletilsin.. Bunlar kurula katılmasınlar.. Güvenlikten en iyi askerler anlar.. En fazla güvenilen kurum ordu değil mi, sonra yargı, sonra YöK! Senin milli irade dediğin ne bayım! Kim takar senin sandıktaki oyunu! Bu anket doğru ise herhalde sandıkta oy verenler sarhoş olmalı, her ne kadar seçim günü içki satılmasa da!
Başbakan ve bakanlar, Meclis Başkanı ve yüksek yargı erkinin başsavcıları ve başkanlarının, üyelerinin atamaları MGK’da görüşülerek kesinleştirilsin. Milli egemenlik filan fasa fiso!?
Oh be!
Yetiş imdada ey Hitler, ey Musolini, bizi kurtar!
Geldinse 3 defa ötsün borular! Yuhanna, vahyinde 7 borazandan söz eder.. 7 defa öttürün isterseniz, Tapınak Şövalyeleri de duysun!
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.