Referanduma palavra diyorlardı... Şimdi illüzyon peşindeler!
Gündem o kadar hızlı değişiyor ki, daha bir konuya el atmadan, bir başkası giriyor devreye... Daha İlker Başbuğun tutuklanması olayını doğru-dürüst tartışamadan, Hurşit Tolon tutuklandı... Daha fezleke olayına el atmadan darbecilerin yargılanması geldi gündeme...
İnanın; baş döndürücü bir hızla değişen gündeme yetişmekte zorlanıyorum...
En iyisi mi, sondan başa doğru gelelim ve durumları yorumlamaya çalışalım...
Önce darbecilerin yargılanması olayına bakalım, sonra da CHPnin fezleke şovuna gelelim...
HESAP VERECEK NETEKİM!
Malûm; Evren ve cunta arkadaşları hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi... İddianamede Tahsin Şahinkaya 1 numaralı, Kenan Evren ise 2 numaralı sanık... Her ikisi de; TC Anayasasının tamamını veya bir kısmını değiştirmeye ve Anayasa ile teşekkül etmiş TBMMyi ortadan kaldırmaya cebren teşebbüs etmekle suçlanıyor.
Mahkeme, duruşma gününü bilâhare tesbit edecek... Yani, Evren ve arkadaşları, sanık sandalyesine oturup, yargıya hesap verecekler!..
Tabiî, sadece 12 Eylül Darbesi yargılanmayacak... Darbenin yanı sıra; darbeye zemin hazırlayan provokatif olaylar da masaya yatırılacak!..
Meselâ, resmî rakamlara göre 111 kişinin öldüğü Maraş olayları... Meselâ Çorum olayları... Meselâ, 1 Mayıs 1977de Taksimde yaşanan olay!.. Meselâ, 6 Eylül 1980de MSP tarafından Konyada düzenlenen Kudüs Mitingi!..
Bunların hepsi masaya yatırılacak ve sanıklara, bu olaylardaki rolleri tek tek sorulacak.
Savcının iddiası gayet açık:
Ülkede kaos ve kargaşa oluşturarak, darbeye zemin oluşturmak isteyen güçler, bu ekonomik ve sosyal istikrarsızlığı kaçınılmaz bir fırsat olarak değerlendirerek, tertipledikleri terör olaylarıyla ülkeyi adım adım askeri darbeye sürüklemişlerdir.
Lütfen ifadeye dikkat...
Savcı; sanıkların, terör olaylarını tertiplediklerini ve ülkeyi adım adım askeri darbeye sürüklediklerini iddia ediyor.
PINOCHET DE 82 YAŞINDAYDI!
1925 doğumlu Tahsin Şahinkaya ve 1918 doğumlu Kenan Evren, oturtuldukları sanık sandalyesinde bu iddialara cevap verecekler, suçlu bulunurlarsa hapse atılacaklar!..
Şöyle sorulabilir:
87 yaşındaki Şahinkaya ile 94 yaşındaki Evreni bu yaştan sonra hapse mi atacaklar?..
Niye olmasın ki!..
Şilinin eski diktatörü General Augusto Pinochet de, 1973-1990 arasında iktidarda olduğu 17 yıllık sürede ülkeyi demir yumrukla yönetmemiş miydi?.. Pinochet, 3 binden fazla insanın ölümünden veya kaybından sorumlu tutulmuyor muydu?.. Ne oldu sonra?.. Ağustos 1998de tedavi için gittiği Londrada tutuklandı... Söyleyin hele; İngiliz yargıç, onun 82 yaşında olmasını hiç dikkate aldı mı?.. Tutukladı ve attı hapse!..
Kaldı ki; Evren ve cuntacı arkadaşlarına verilecek sembolik bir ceza bile, o dönemde asılanların ailelerini veya işkence görenleri, hiç olmazsa rahatlatacaktır!..
Ayrıca, tek suçlu onlar değil ki... O dönemde Mamak Zindanlarında ve Diyarbakır Cezaevinde tutuklu ve mahkûmlara işkence yapan nice asker var ki; onlar şu anda ya üst rütbeli bir komutandır ya da profesördür!..
Ne yani; Evren ve Şahinkaya yaşlı diye, onlardan da mı hesap sorulmasın?..
Darbeye yardım ve yataklık eden herkesten hesap sorulsun ki, hiç olmazsa bundan sonra, hiç kimse darbeye teşebbüs etmesin!..
O ZAMAN PALAVRA DEMİŞLERDİ
Biliyorum, bu konu gazete köşelerinde ve televizyon ekranlarında tatışılacaktır... Ağzı olan herkes konuşacaktır...
Bilen de konuşacaktır, bilmeyende!.. Uzmanlar da konuşacaktır, herbokologlar da!..
Biliyorsunuz, 12 Eylül 2010da yapılan referandum öncesinde de çok tartışılmıştı bu konu... Kameraların önünde demeç veren, ekranlarda görüş açıklayan, gazetedeki köşesinde fikir yumurtlayan birçok insan diyordu ki;
Darbecilerin yargılanması palavradır, illüzyondur... Geçici 15. maddenin kaldırılması bir kandırmacadır!.. Evren ve arkadaşları yargı önüne çıkarılamaz!
İsterseniz, bir hafıza tazelemesi yapıp, referandum öncesine bir gidelim...
Bakalım, kimler neler demiş?..
Buyrun, listeye bir göz atalım...
¥ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Geçici 15. maddenin kaldırılması ile Kenan Evren ve arkadaşları yargılanamaz. Başbakan halka doğruları söylemiyor. Kendi liderleri kendi tabanını kandırıyor... Hesap sordular mı? Sorabilirler mi? Hayır... 12 Eylül ürünü olan bir parti 12 Eylülcülerden, darbecilerden hesap sorabilir mi? Ben de biliyorum soramaz, siz de biliyorsunuz, soramaz.
¥ Eski YARSAV Başkanı CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan: Keşke yargılansalar, ama inanmıyorum. Bu bir illüzyondur. Özgürlük illüzyonları satıyorlar. Bu düzenleme ile gerçekten yargılanmalarını olanaklı görmüyorum.
¥ CHPli Süheyl Batum: Bu anayasa ile 12 Eylül darbecileri ve Sayın Kenan Evren yargılanamaz çünkü üstünden 30 yıl geçti.
¥ CHP Milletvekili Ahmet Ersin: Kenan Evrenin yargılanması söz konusu değil. Yargılanma yolu kapandı. Hem zaman aşımı var hem de geçici 15. madde af niteliğindeydi. Affa uğramış suçların yargılanması söz konusu olamaz. Zaman aşımı ile birlikte yaş durumu da var. Fişlenme konusunda daha önce yasa ve yönetmelik çıktı. Ama zaman zaman fişleme aynen duruyor. Bunlar kağıt üstünde, kandırmaya dönük.
¥ Hüsamettin Cindoruk: Referandumda hayır diyorum. Çünkü demokrasiye işlerlik kazandıracak bir anayasa değişikliği yapan iktidarın uzlaşma yapması gerekirdi. İkincisi, bu iktidarın demokrasiye yönelik bir iyilik yapacağına inanmıyorum.
¥ Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden: Aradan 30 yıl geçti ve bu değişiklikle bir yere varılamaz. Öncelikle, o dönemdeki idamlar Meclisten geçtiği için bu kararları verenlere bu madde ile bir şey yapılamaz. Bunu belirtmek lazım. Anayasa paketine eklenen geçici 15. madde, CHPyi kandırmak için konuldu. Önce anayasa ile o dönemde bağışlananlara yeniden yargı yolu açılması hukuken pek mümkün görülmüyor. Ceza Kanunundaki zaman aşımları geçmişse ne yapacaklar?..
¥ Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu: Devlet bir defa af çıkardıktan ve aradan 30 sene geçtikten sonra, Ben senin için af çıkardım ama şimdi seni yargılayacağım diyemez. Bu madde aftan da ileri bir olaydır. Ne cezai, ne hukuki, ne mali sorumluluk kalmıştır. Anayasa değişiklik paketine bunun konulması sadece göz boyama ve aldatmadır!..
¥ Hürriyet Gazetesi Yazarı Mehmet Yakup Yılmaz: 12 Eylül 1980 Anayasası ve düzeni ile bir hesaplaşma olacağı palavrasına karnım tok!..
¥ Hürriyet Gazetesi Yazarı Ahmet Hakan Coşkun: Anayasa değişikliğine evet dersek... 12 Eylülü yapanlara yargı yolu açılacakmış. Bunu söyleyenlere sadece şunu demek isterim: Siz kimi kandırıyorsunuz? 12 Eylülü yapanları köşklerinde ağırlayanların, işin bu zaman aşımına zerre kadar dikkat kesilmediklerini sanacak kadar enayi miyiz biz.
¥ Gazeteci Yazar Ece Temelkuran: Memleket, bildiğin enayi yerine konuyor. 12 Eylül hesaplaşması martavalını alan yürüyor!..
¥ Yazar Nuray Mert: İsteyen, bu anayasa değişikliği paketinin 12 Eylül ile bir şekilde hesaplaşma olduğu hayaline kendini kaptırabilir.
¥ MHPnin Anayasaya hayır kitabındaki ilgili bölüm: Anayasa paketinin 24. maddesiyle, 1982 Anayasasının geçici 15. maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu değişikliğin 12 Eylül işkencecilerini yargılama imkânı sağlayacağı gibi bir yalanı iktidar yandaşları sürekli dile getirmektedir. Oysa hukukun genel ilkeleri (zaman aşımı, sanık lehine kanunun uygulanması mecburiyeti ilkeleri gibi), sadece anayasa değişikliği ile böyle bir imkânın sağlanamayacağını açıkça ortaya koymaktadır.
YÜZLERİ KIZARDI MI?
Bunlar gibi, daha yığınla örnek var...
Ama hepsinin ortak görüşü şu:
AK Parti, kendi tabanını kandırıyor!.. Darbecilerden hesap soramazlar!.. Yalan!.. Martaval!.. İllüzyon!.. Kandırmaca!.. Göz boyama ve aldatmaca!.. Biz, buna kanacak kadar enayi miyiz?.. Bu hayallere karnımız tok!
12 Eylül 2010dan önce bunları söyleyen ve yazanların, 12 Eylüle yargılama yolu açılınca neler düşündüklerini, yüzlerinin kızarıp kızarmadığını gerçekten çok merak ediyorum...
Ama, kızarması için, insanda yüz olması lâzım... Köseleye dönmüş suratlar kızarmaz ki!..
Bir de Evreni çok merak ediyorum.
Hani, referandumun tartışıldığı günlerde; Bir referandum yapın, halk Evren Paşa yargılansın derse, milletin önünde herkese söz veriyorum; bu işi yargıya bırakmam, intihar ederim!.. Çünkü, bu lekeyle yaşayamam demişti ya; sanık sandalyesine oturtulduğunda acaba dediğini yapacak mı?!?..
Evren, 26 Haziran 2009da Hürriyetten Ertuğrul Özkökün köşesinde yayınlanan bu sözlerini herhalde unutmamıştır!..
Bakalım, ne yapacak?..
CHPDEN FEZLEKE ŞOV!
Evreni, düşünceleriyle baş başa bırakıp, biz gelelim diğer gündem maddesine... Yani, CHPnin fezleke şovuna!..
Biliyorsunuz; Kurban Bayramının 4. gününde Silivri Cezaevine gidip Haberal ve Balbayı ziyaret ettikten sora; Burada yargılama yapılmıyor... Onlara yargıç demeyi içime sindiremiyorum dediği için, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, Silivri Başsavcısı Ali İşgören tarafından fezleke hazırlanmış ve dokunulmazlığının kaldırılması istenmişti.
İşte bu fezleke olayını Mezdeke Şovuna çeviren Kılıçdaroğlu ve CHPliler, dün Meclis bahçesinde yürüme eylemi yapıp, TBMM Başkanı Cemil Çiçeke; Dokunulmazlıklarımızı kaldırın dilekçesi vermişler!..
Sizin anlayacağınız;
Şov devam ediyor!
MUHALİFLERİ SUSTURMAK İÇİN!
Dün de yazmıştım ya; CHP, bu işi haddinden fazla abartmakta ve pireyi, deve göstermeye çalışmaktadır!.. Öyle ya; Mecliste şu anda; aralarında Başbakan Tayyip Erdoğanın da bulunduğu milletvekilleri hakkında 672 fezleke vardır... Ama bunlar, genelde işleme konulmaz!
Peki, Bay Kılıçdaroğlu niye cayırtı kopartıp, Beni de Silivriye gönderecekler şeklinde bir paranoyaya kapılıyor?..
Naapsın garibim, nihayet bir fezlekesi oldu ya, abartıyor da abartıyor!..
Sakın, sıkıntılı olduğunu filân düşünmeyin, aslında son derece mutludur!..
Çünkü, eline büyük bir fırsat geçmiştir... İncir çekirdeğini doldurmayacak bir mevzuyu bu kadar büyütüyor ki; Tüzük kurultayı için imza toplayan muhalifler, bu girişimlerinden vazgeçsinler!..
Çünkü, gerekli imzalar toplanırsa, Bay Kılıçdaroğlunun koltuğu kayabilir!..
O zaman ne yapacak?..
Fezleke olayına can simidi gibi sarılacak ve abarttıkça abartacak, kabarttıkça kabartacak ki, kurultay işi gündemden kalksın!..
İLHAN KESİCİNİN GÖRÜŞÜ
Siz bakmayın cayırtı koparmalarına, işin aslı budur!..
Malûm, dünkü yazımda, Kılıçdaroğlunun, fezleke olayını büyütmesini, kedilere benzetmiştim... Kediler de, popolarını görünce Ahh, yaram var derlermiş ya, bu benzetmem üzere, eski CHP milletvekillerinden İlhan Kesici aradı... O sözün devamı da var dedi;
Kedi poposunu görür, Ahh yaram var!.. Bu dert beni öldürür dermiş!
İlhan Kesiciye bu katkısı için teşekkür ettim..
O söz, gerçekten de tam yerine oturdu.
Kılıçdaroğlu da aynısını yapmıyor mu;
Fezlekesini gördü, başladı; Bu dert beni öldürür! demeye!.. Hatta daha da ileri gidip; Beni de Silivriye hapsedecekler diye ağlaşmaya başladı...
Yapmayın Allah aşkına;
Bu fezleke işinin büyütülecek bir yanı yok!.. Hele hele, ortalığı velveleye vermeye hiç lüzum yok!..
Alt tarafı, basit bir fezleke,
Üst tarafı da, kedinin poposu!..
KOKTU BU AYAKLAR!
Hani, Evren ve arkadaşlarının yargılanması için gidilen referandum konusunda; Yalan!.. Palavra!.. İllüzyon!.. Kandırmaca!.. Göz boyama!.. diyorlardı ya; hiç şüpheniz olmasın ki, bugün kendilerinin yaptıkları da göz boyamadan ibarettir!.. Bu kuru gürültülere bizim de karnımız tok!.. Koktu bu ayaklar beyler, koktu!..
Döktükleri sahte gözyaşları, timsahın gözyaşlarıdır!.. Timsah, nasıl avını midesine indirince şehvete kapılır, mutluluk gözyaşı dökermiş, Bay Kılıçdaroğlu da; muhaliflerini parçalamanın şehvetiyle mutluluk gözyaşı dökmektedir!..
Gerçek budur... Gerisi palavra!..
Hem darbeci, hem gerici!
Son zamanlarda sesleri çıkmayan Genç Siviller; birkaç yıl önce Taksim Meydanında yürüyen İstanbul Barosu avukatlarını şöyle bir pankartla karşılamıştı:
Darbeci Baro, Taksime hoşgeldiniz!
Bu pankart, yerinde bir tespitti... Çünkü İstanbul Barosu, gerçekten de darbecileri aratmayacak kadar militarist ve yasakçı idi!.. Ama, Ümit Kocasakalın başkanlığından sonra, aslında ne kadar gerici oldukları da çıktı ortaya!..
Ümit Kocasakal, televizyon ekranlarında ılımlı görünüp; Biz başörtüsüne karşı değiliz!.. Mağdur olan biri varsa, gelsin sorununu çözelim derken, yani tribünlere oynarken; başında bulunduğu kurumda ne kadar ceberrut, ne kadar diktatör olduğunu gösterdi!.. Eğitim faaliyetlerinden yararlanmak için gelen avukat adaylarına bile başörtüsünü yasakladı!..
Bunu da; Türkiye Barolar Birliğinin 9 Ocak 1971 tarihinde aldığı kural(!)lara dayandırmış, iyi mi?..
1971 nire, 2012 nire?.. Aradan geçmiş 40 yıl!..
Bu 40 yılda neler değişti neler?..
Ama onların kafaları, 40 yıl öncesinde donmuş kalmış!..
Gelin de; bu müzelik kafalara, bu örümceklenmiş kafalara Gerici demeyin, Yobaz demeyin!..
Şu hâle bakın; Evren cuntasından bile hesap soruluyor ama, baro baronlarına dokunan yok!..