Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Kenan Evren noter ve kurban

Kenan Evren noter ve kurban

Bütün darbecilerin ortak özelliği; halkın milli ve manevi değer yargılarıyla uğraşmak, yasaklamak ve mücadele etmek olmuştur.

28 Şubat döneminde bir gazetenin “Topyekün Savaş” manşeti, hâlâ hafızalardaki canlılığını korumaktadır.

Yine bir üst düzey komutanın, “rant ve imtiyaz” adına, toplum üzerinde baskı kurmak için icad edilmiş “neidüğü belirsiz irtica” ile mücadelenin “bin yıl süreceği” sözleri, hafızalara kazınmış vaziyette.

Kenan Evren de ihtilal yaptığında ilk olarak milletin dini ve milli değerlerine kafayı takmış, hatta bir ara vaizliğe, müftülüğe bile soyunmuştu.

Ayetler okuyor, hadisler dile getiriyor, zaman zaman atıyor; “nefislerini dine değil, dinlerini nefislerine uyduran” sözde ilahiyatçılardan ve benzerlerinden fetva alıyordu.

...................

Milli Şef dönemi başta olmak üzere, belli aralıklarla yapılan darbe ve muhtıralardan sonra başvurulan baskı yollarından biri de elbet “yasaklardı.”

Mesela “Münevver” kelimesi, dini bir terim diye yasaklanmış. “Huzur” kelimesi, kaldırılmış yerine “erinç” getirilmişti.

İlkokullarda çocukların bahar resmi çizmeleri yasaklanmış, sadece kış ve sonbahar resimleri çizilmesine müsade edilmişti.

İlkbaharda ağaç yaprakları yeşil olacağından, yapraklı ağaç çizimi yasaklar arasındaydı. Daha çok yasaklar vardı ama şarkılardan da iki örnek hatırlatalım.

Mesela; “Ada sahillerinde bekliyorum” şarkısı, darbe yıllarında, “Menderes ve DP’lilerin yargılandığı Yassıada’yı akla getiriyor” diye yasaklanmıştı.

Barış Manço’nun “Ölüm Allah’ın Emri” şarkısının yasaklanma gerekçesini bilmem söylemeye gerek var mı? Geçelim.

.....................

Kenan Evren ihtilalden sonraki Kurban Bayramı’nın birinde, yakınlarıyla kurban kesmek ister.

Bunun için gerekli hazırlıklar yapılır, bir yanlışlık yapmamak için kurban kesme sırasında Diyanet’ten de bir görevli çağrılır.

Bayram gelir, Diyanet görevlisi köşke çıkar, kasapla birlikte hazırlıklar tamamdır. Görevli kişi, paşanın ve kurban keseceklerin kasaba “vekalet” vermelerini hatırlatır.

Paşa bunun üzerine kurban keseceklerden biri olan yakınına vekalet vermesini söyler. Adam emri alır ve uygular.

Kurban kesim töreni başlayacaktır fakat vekalet verecek paşa yakını olan şahıs, bir türlü ortalarda gözükmez. Saatler geçer, akşam olur, vekalet verecek kişi bir türlü kasabın yanına gelip vekalet vermez.

Derken bir müddet sonra ilgili şahıs gelir. Paşa kızarak sorar;

-“Neredesin be evladım, sabahtan beri seni bekliyoruz” der. Adam cevap verir:

-“Efendim siz vekalet verin dediniz, ben de noter aradım ama tatil olduğu için noter bulamadım” dediğinde ortalığı bir sessizlik kaplar.

O zaman paşa yanında bulunanlara hitaben şu gerçeği dile getirir;

-“Okullardan din derslerini kaldırmakla hata yapmışız. İlk işimiz din derslerini yeniden koymak olmalı.”

Bu vak’ayı paşa yıllar sonra kendisi anlatmış. Yeri geldi biz de paylaşalım istedik. Hatırlayalım ki, tarihin hiçbir döneminde son pişmanlıklar fayda vermemiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi