Tünel'de yirmi dakika...
Bardaktan boşanırcasına bir yağmur altında Tünel Meydanı'nda ne işim vardı, tam bilmiyordum.
Gazeteye giderken yolumu çevirmiş, kendimi burada bulmuştum.
Canım belki de Orta Avrupa şehirlerinin o karanlık, isli, sırılsıklam sokaklarını ve camları buğulu kafelerini çekmişti ve oralara en benzer yer burasıydı.
Ama bir kafeye kendimi atıp biraz kurulanmak yerine tarihi tünel binasına doğru yürüdüm...
Hani dile kolay, tam 137 yıl önce ulaşıma açılan metroya...
***
Tünelle ilk tanıştığım gün aklıma geldi. Babamın elini sımsıkı tutmuştum ama ortamın lunaparklardaki korku tünellerini andırdığını söylersem, inanmayın!
Küçücüktüm ama ben bile iyi biliyordum ki, bizi az sonra Beyoğlu'nun renkli dünyası karşılayacaktı. Bu da az heyecan verici şey değildi ve bütün tedirginliklerimi bastırıyordu.
Sonra... Gıcırdayan kayış seslerine kulak kesilmişken ben...
Tam orta yerde iki vagon birbirlerine çarpacakmış gibi hızla yaklaşınca yüreğim ağzıma gelivermişti.
Ah! Bir de o koku!.. O başka nem kokularına benzemeyen o insan yapısı mağara kokusu hafızamdan hiç silinmiyor.
***
Neyse işte...
Gişeden biletimi alırken "Yahu bu herhalde Ortadoğu ve Balkanlar'ın en pahalı toplu taşıma aracı" diye söylenmeyi de eksik etmedim!
Kısacık yol. 573 metre.
Tek gidiş için 3 TL. Gidiş geliş alırsanız indirim var; 5 TL! Yok, "bu toplu taşıma değil, şehrin bir tür tarihi-turistik süsü" diye itiraz edecekseniz, o halde bu "ruhsuz", bu mimari dokuyla hiç uyuşmayan metal kutuyu andıran vagonlar neyin nesi, diye sorarım.
Madem nostaljiye para ödüyoruz, neden Karaköy girişindeki çiniler o kadar çiğ, Beyoğlu tarafındaki fayanslar o kadar yalapşap?
2007'den beri yenilenmiş hali içimde hep aynı hissi bırakıyor: Olmamış!
Beyoğlu'nda ve Moda'da nostaljik tramvay dolaştıran İstanbul nasıl olur da tünelin tarihsel atmosferini hafife alır?
***
Şimdi önümde NTVTarih dergisindeki "Tünel. 137. yıldönümü: Fransız planladı, İngiliz yaptı" başlıklı yazı duruyor.
Açılış tarihi 18 Ocak 1875.
Tümüyle yeraltında çalıştığı için 1862'de açılan Londra metrosundan sonra dünyanın ikinci metrosu sayılıyormuş.
Yapılış hikâyesinin hüzünlü bir yanı da var. Fransız mühendis Gavand'ın projesi 1869'da kabul edilmiş. Gavand şirket kurmak, finansman bulmak, inşaat yapmak için yıllarca ter dökmüş.
Açılışa birkaç ay kala Tünel şirketi Gavand'la yolları ayırmış.
Devlet erkânı ve sefirlerin huzurunda bando mızıkayla yapılan açılışta çoktan ülkesine dönmüş olan Gavand yokmuş.
"İş hayatı" dedikleri bu değil mi?
Hakkaniyet, vefa ve teşekküre çoğu zaman uzak kalır; hayat ve iş hayatı birbirlerine en yaklaştıkları yerde teğet geçerler.
Yalan mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.