Hrant Dink için yürüyenlerin derin çelişkileri!
Bilirsiniz, Türkiye tarihi, faili meçhul cinayetlerle doludur... Bir cinayetin tetikçisinin belli olması, o cinayetin faili meçhul olmasını ortadan kaldırmaz... Aynı şekilde, bir cinayetin örgüt işi olduğunun ortaya çıkması da, o cinayetin faili meçhullükten çıkarmaz.
Çünkü, birincisinde, evet tetikçi bellidir ama, arkasındaki örgüt ortaya çıkarılamamıştır...
İkincisinde ise, örgüt ortaya çıkarılmıştır ama tetikçi ortada yoktur!..
Bu pencereden bakarsak;
Sivas/Madımak veya Başbağlar Katliamı da, birer faili meçhuldür!..
Birincisinde organizatörler bulunamamış, ikincisinde de katiller yakalanmış ama daha sonra serbest bırakılıp, kaçmaları sağlanmıştır!..
Aynı şekilde, Hrant Dink cinayeti ve Danıştay cinayeti de, birer faili meçhul cinayet olarak karşımızda durmaktadır!..
Evet, Ogün Samast ve Alparslan Arslan, birer tetikçi olarak yakalanmışlar, yargılanmışlar, ceza almışlardır ama onları azmettirenler hâlâ ortaya çıkarılamamıştır!..
İşin tuhaf tarafı;
Bayram Ali Öztürk ve Hızır Ali hocaefendi cinayetleri de, tam anlamıyla faili meçhul cinayet olarak geçmiştir kayıtlara... Çünkü, cami içinde katledilen bu hocaefendilerin katilleri de yoktur, azmettirenleri de!.. Dahası, onlara sahip çıkan da olmadığı için, cinayetlerin üzerine gidenleri de yoktur.
HRANT DİNK İÇİN YÜRÜYÜŞ!
Bunları ortaya koyduğumuza göre; gelelim, dünkü Hrant Dinki anma yürüyüşüne...
Malûm, Hrant Dink, öldürülüşünün 5. yılında, dün Agos gazetesi önünde düzenlenen bir törenle anıldı... STKlar, siyasiler ve çok sayıda vatandaşın katıldığı anma töreninde pankartlar açıldı, sloganlar atıldı.
Meşhur slogan şuydu:
Hepimiz Hrantız,
Hepimiz Ermeniyiz!
Bu slogana, son günlerde bir yenisi eklendi: Bu dâvâ, biz bitti deyinceye kadar bitmeyecek!
Bu arkadaşların acılarını ve isyanlarını elbette anlıyorum... Ama, sergiledikleri çifte standardı ve içine düştükleri derin çelişkiyi de görmezden gelemem!..
Nedir olay?..
Malûm, Hrant Dinkle ilgili dâvâ 5 yıldır sürüyordu... Dâvâ süresince, başta Hrant Dinkin avukatı Fethiye Çetin olmak üzere, Hrantın arkadaşları; mahkemeye mahalle baskısı uygulayıp, hep şunu diyorlardı:
Dâvâ neden uzatılıyor?..
Bir an önce karar verilsin!
Mahkeme de, bu mahalle baskısına boyun eğip, geçtiğimiz Salı günü verdi kararını:
Yasin Hayale ağırlaştırılmış müebbet, Erhan Tuncele beraat!
Hrantın avukatları ve arkadaşları, bu karar karşısında şoke oldular ve başladılar kararı protesto etmeye;
Alelacele karar mı verilir?.. Niye delilleri incelemediniz, niye arkasındaki örgütü araştırmadınız?.. Niye, cinayetin bağlantılarını dikkate almadınız?..
Buyur, burdan yak!..
Yahu, dâvâ bir an önce karara bağlansın diyerek mahalle baskısı uygulayan siz değil miydiniz?.. Bugün kalkmış, kararın yangından mal kaçırırcasına verildiğini söylüyorsunuz!..
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
DANIŞTAYDA NİYE SESSİZDİNİZ?
Tabiî, burada mahkeme hakiminin tavrını da mercek altına almak gerekir.
Hem diyor ki;
Ben de tatmin olmadım!
Hem de diyor ki;
Örgüt bağlantısı tesbit edemedim!
Bu tavır; merhum Nasreddin Hocanın; Kardan bir aş yaptım ama tadını ben de beğenmedim demesinden farksızdır!
Madem tatmin olmadın, o halde hem kendini, hem de kitleleri tatmin edecek bir kararı niye vermedin?..
Gelelim, bir başka çelişkiye:
Hrant Dink cinayetinin arkasında örgüt arayan arkadaşlar, bir Ergenekon organizasyonu olduğu gün gibi aşikâr olan Danıştay Cinayeti konusunda acaba niye sessiz kaldılar?..
O zaman nerelerdeydiniz?
Çokoprens almaya mı gitmiştiniz?..
Tamam, Dink cinayetinin bir örgüt işi olduğuna, bütün yüreğimle ben de inanıyorum... Bu cinayet; evet, derin devlet işidir!.. Cinayetin tetikçisi Ogün Samast, kesinlikle yalnız değildir!..
Ogün Samastın arkasında, cinayet ortamını hazırlayan yazarlar vardır, Samasta gaz verenler vardır, azmettirenler vardır ve cinayetten sonra, Afferin aslanım diyerek ona koruma-kollama uygulayanlar vardır!..
Ahmet Kayanın Türkiyeyi terk etmesine, Ahmet Türke yumruk atıldığında Mayın demokrasi ise, yumruk niye faşizm? diye kim yazmışsa, Hrant Dinki öldürten zihniyet de odur!..
Evet, Samast yalnız değildir!..
Peki, Danıştay cinayetini gerçekleştiren Alparslan Arslan yalnız mıydı?.. Onun arkasında da örgüt yok muydu?..
Alparslan Arslanla ilgili karar verilirken de bu örgüt araştırıldı mı?..
Elbette hayır!..
Tam aksine, Ergenekonu gizlemek isteyen çevreler, bu eyleme dinci bir cinayet süsü vererek, hatta Alparslan Arslanın Allahüekber diyerek tetiğe bastığını iddia ettiler ki, herkes bu palavraya inandırıldı!..
Öyle ya; nasıl olsa;
Hedef manşetten, kurşun avukattandı!!!.. Böylece kapattılar dosyayı!..
Ne zaman ki;
Yargıtay, bu dâvânın Ergenekonla birleştirilmesine karar verdi, işte o zaman gerçekler ve bağlantılar çıktı ortaya!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Hrant Dink kararı da Yargıtaydan dönecek ve belki bu dâvâ da Ergenekonla birleştirilecektir.
Zaten, Hrant Dinkin avukatları ve arkadaşları da bunu istemektedir...
Ve tabiî, gazeteci arkadaşlar da...
HANİ ERGENEKON YOKTU?
Peki, o zaman sormak gerekmez mi;
Hani, ortada Ergenekon diye bir örgüt yoktu?.. Hani, Kemal Kılıçdaroğlu gibiler; Ergenekonu bulsam, gidip üye olacağım diyordu?..
Ne oldu da;
Ergenekonu hatırladılar?..
Daha düne kadar, bu arkadaşlar değil miydi; Ergenekon soruşturmalarına karşı çıkan?..
Bu arkadaşlar değil miydi;
Önünüze geleni içeri atıyorsunuz?.. Bulmuşsunuz bir Ergenekon, hepsini aynı sepete atıyorsunuz! diyen!..
Şurası bir gerçek ki;
Türkiyede faili meçhulleri yöneten bir yapı vardır ve onun adı da Ergenekondur!.. Adına ister JİTEM deyin, ister Kontrgerilla!.. İster PKK deyin, ister KCK!.. Sonuç fark etmez!.. Ortada Kemalist derin bir yapı vardır ve onun bugünkü adı Ergenekondur!
Ergenekonun varlığını ret ve inkâr eden arkadaşlara, şunu sormak istiyorum: Farkında mısınız; Alparslan Arslan da, Ogün Samast da konuşmuyor!.. Kendilerine ağır cezalar verilmesine rağmen susuyorlar!..
Acaba niye?..
Bunun tek sebebi olabilir...
Demek ki, hâlâ birilerinden ümitlidirler ve hâlâ, birilerinin, bir gün kendilerini kurtaracağını düşünmektedirler!..
Sadece bu bile;
Faili meçhulleri yöneten yapının hâlâ devam ettiğini ve onların hâlâ güçlü olduğunu görmeye ve göstermeye herhalde yeterlidir!..
Söyleyin Allah aşkına;
Hrant Dinkin, ölümünden önce Türk Ceza Kanununun 301. maddesi kapsamında yargılanması sırasında bazı Ergenekon sanıklarının adliye önündeki gösterileri, büyük fotoğrafın gözden kaçırıldığı izlenimi vermekte değil midir?..
Dinki öldürenlere örgüt suçundan ceza verilmemesine isyan eden bazı aydın ve yazarlara sivil toplum kuruluşlarının, onun katiline giden yolun taşlarını adım adım yerleştirenlerin ve arkasındaki iradenin yargılandığı Ergenekon davası sanıklarının serbest bırakılması için kampanya yürütmesi, yaman bir çelişki olarak bütün çıplaklığıyla açığa çıkmış değil midir?..
Bu davada örgüt bağlantısını bulamayan yargıya karşı gösterilen tepki, yer altından çıkan silahlarla darbe planları ve andıçlarla dolu Balyoz, Sarıkız ve Kafes eylem planları gibi isimlerle anılan Ergenekon davalarının ülkemiz demokrasisi için önemini bir defa daha ortaya çıkarmış değil midir?..
Bu, ne yaman bir çelişkidir ki;
Dün Ergenekon sanıklarının serbest bırakılması için yürüyen arkadaşlar, bugün Hrant Dinkin katillerinin Ergenekon kapsamına alınması için yürüyüş yapıyor!..
ZEKERİYA ÖZE SALDIRANLAR!
Bir hatırlatma daha:
Kim, ne derse desin, Savcı Zekeriya Öz, Ergenekon soruşturmalarının sembol isimlerinden biriydi...
Belki abartı gibi gelebilir ama Zekeriya Öz, Ergenekonu çözen adamdı...
Birçok darbeciyi, birçok yardımcı ve yatakçıyı yakalatıp, içeri attırdı!..
İşte bu adam, öyle bir saldırıya uğradı, öyle bir yargısız infaza maruz kaldı, öyle bir itibarsızlaştırma kampanyasına uğradı ki; medya baskısına boyun eğen HSYK, onu görevden aldı!..
Oysa, Zekeriya Öz; adım adım derin yapının merkezine doğru ilerliyordu...
Tam, Zirve Yayınevi Cinayetine el atmıştı ki, medya baskısı dolayısıyla görevden alındı...
Şimdi, Hrant Dinkin eski avukatı Erdal Doğan diyor ki;
Zirve Cinayeti ve Hrant Dink cinayeti arasında bir bağlantı olabilir.
Zirve Yayınevi cinayetinde somut bir ilerleme sonraki aşama için de Hrant Dink davası için de çok önemli bir dayanak oluşturacaktır... Danıştay saldırısı da Ergenekon soruşturması içinde yürütülüyor. Bu dönemde işlenen dört cinayet birbirleri ile bağlantılı... Zekeriya Öz bu konuyla mücadele edebilmiş cesur bir savcıdır. Zirve Yayınevi cinayetine el attıktan sonra bu yapının operasyonel merkezine doğru gittiği bir yapıdan bahsediyoruz. Kendisinin de beklemediği bir şekilde görevden alındı. Görevden alınmasının nedeni, bu yapının merkezine doğru ilerlemesidir. Hrant Dink cinayetine doğru gidiyordu. Zirve Yayınevi cinayetine geldi. Operasyonel merkez vardı. Baştan savunduğumuz şey, darbe yapmak için kaos yaratmak, kaos için eylemler yapmak ve onun için de cinayetler işlendi, katliamlar yapıldı. Bu davada bu katliamların ortaya çıkarılması, çok önemliydi. Bunun için en somut adımları atmıştı. Zirve Yayınevinde bu büyük bir etki yarattı. Alınmasının tek sebebi özellikle budur. Cinayetle ilgili operasyonel merkeze doğru gidiyordu.
Av. Erdal Doğanın bu sözlerinden sonra benim diyeceğim şudur:
Dün Zekeriya Öze karşı itibarsızlaştırma kampanyası yürütenler, bugün keşke görevde kalsaydı demeye başlamışlardır!..
Dün Ergenekon diye bir örgüt yok deyip, Ergenekon tutuklularının serbest kalması için yürüyüş yapanlar, bugün Hrant Dink dâvâsı da Ergenekona alınsın diye yürüyüş yapıyorlar iyi mi!?..
Bu, elbette iyi bir gelişmedir!..
KÖKÜ ÇOOOK DERİNLERDE!
Ne var ki;
Benim canım can, diğerleri patlıcan diyenler, bir an önce bu çifte standarttan, bu ikiyüzlülükten vazgeçmelidir!..
Eğer dürüstlerse, eğer samimilerse ve gerçekten faili meçhullerin aydınlatılmasını istiyorlarsa, gelsinler bu işe Maraştan, Sivastan, Başbağlardan, Hızır ve Bayram Ali Hocalardan, Danıştaydan başlayalım!..
O faili meçhulleri, faili malûm hâle getirdiğimiz gün, Hrant Dink cinayeti de aydınlanır, cinayeti işleten karanlık yapılar da!..
Aksi halde;
Ergenekon, zaferini kutlar, bizler de hep protesto ile yetiniriz!..
Bilmem, anlatabildim mi?!?
Ergenekoncular yürüyüşe sızdı!
Haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok eder demiş eskiler... Böylece, demek istemişlerdir ki; her ne yaparsanız yapın, ama haddi aşmayın, ölçülü olun!.. Aksi halde, işi şiddet boyutuna vardırırsanız, amacınıza hizmet etmiş değil, topuğunuza kurşun sıkmış olursunuz!..
Hrant Dink cinayetine ve mahkeme kararına tepki gösteren vatandaşlar da, ipin ucunu kaçırmaya başlamışlardır... Tamam, yürüyüş yap, slogan at da; mağazalara molotof atmak, dükkânlara taş yağdırmak da neyin nesi?.. Demokratik eylem midir bu?..
Bir de; Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz sloganına hiç içim ısınmadı!.. Evet, Hrant, bir Ermenidir ve bir Türk tarafından öldürülmüştür... Peki ama, ASALAnın Ermeni militanları tarafından Türk diplomatlar öldürüldüğünde, Erivandaki Ermeniler; Hepimiz diplomatız, hepimiz Türküz diye yürümüşler midir?.. Değilse, bu slogan niye?..
Tamam, derin yapıyı protesto ediyorsunuz... Peki, bir anma yürüyüşünde aranıza sızan PKKlılar veya KCKlıların attıkları molotof ve taşlar neyin ifadesidir?.. Belli ki; onlar da, Hrant üzerinden rant devşirmenin peşindedir!.. Kim bilir, belki de, yürüyüşü sabote edip, Hrantı gölgelemek gibi bir gayeleri vardı!.. Bunun da, bir Ergenekon taktiği olduğu, acaba hiç düşünüldü mü?..
Yürüyüşçü arkadaşlar, bunları da bir etüd etmelidir!.