M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Yolsuzluklar Pislikler

Yolsuzluklar Pislikler

İstanbul’a yakın bir vilayetimizde, içlerinde bir Vali yardımcısının da bulunduğu kalabalık bir grup, yolsuzluk konusunda çete kurmaktan dolayı tutuklandı...

ülke korkunç bir kriz içinde ama yolsuzluklar da tam gaz devam ediyor.

Türkiye temiz ve şeffaf bir ülke midir? Maalesef... Bin kere maalesef!..

Güneydoğu’da tarımı, sanayii güçlendirmek, iş/istihdamı artırmak için kredi dağıtılıyor, bunların büyük kısmı kapanın elinde kalıyormuş.

ülke örümcek ağı gibi çetelerle sarılmıştır.

Bu çeteler bağımsız hareket etmiyorlar, “Merkeze” gelirlerinin bir kısmını gönderiyorlar.

ülkece ünlü bir kurumun/işletmenin başındaki zat işe önce namuskârane ve dürüst başladı. Sonra o da bozuldu. Aldığı maaş ayda 3 bin lirayı bulmuyor, masrafı ve harcaması ise bunun birkaç katı. Hanımı en pahalı eşarpları onar onar alıyormuş.

çok zengin bütçelere sahip birtakım kurumlar hortumlanıyor da hortumlanıyor.

Geçenlerde Fatih’te Haydar semtinden geçiyordum, belediye ekmeği satan bir kulübenin önünde dehşetli bir kalabalık gördüm. Henüz ucuz ekmek gelmemiş, yaşlı, çoluk çocuk bekleşiyorlardı. Beride birtakım İslâmcı zenginler korkunç, utanç verici, rezil, alçakça bir israf ve sefahat sergiliyorlar.

Beyazıt karakolunun yakınındaki altgeçitten geçerken bir ayakkabıcı dükkânının önünde altı çorabın 5 liraya satıldığını gördüm. Birtakım ünlü, güçlü, zirvedeki Müslümanların hanımları 400 liraya kadın çorabı alıyormuş. Bu yazıyı yazdığım gün öğrendim, 1000 liraya külotlu çorap satılıyormuş.

“Halk ekmek bulamazsa pasta yesin...” Kraliçe’nin böyle bir söz söylemediğini iddia eden de var. Ama bizim bazı Kraliçelerimiz, aşsız ekmeksiz milyonlarca halka böyle der gibiler.

ülkemizdeki yolsuzluklar, hortumlamalar, soygunlar, çeteler, talanlar, hırsızlıklar önlenebilir mi? Bu şartlar altında kesinlikle önlenemez. çünkü kötülükler kangrenleşmiş, bütün bünyeyi sarmıştır.

Geçenlerde gazeteler yazdı: Bir yerin belediyesi fakirlere yemek dağıtıyormuş, apartman sahibi zenginler, evinde en pahalısından plazma televizyonu bulunanlar da yolunu bulmuşlar, bu bedava yemeklerden alıyorlarmış. Hatta bir işyeri, on kişilik işçilerini imaret yemeğiyle besliyormuş. Karaktersizliğin böylesi nerede görülmüştür?

Zengin zengin adamlar yeşil kart aldılar.

Bu toplumda öyle adamlar var ki, bedava mezar bulsalar içine girecekler, üzerimi toprakla örtün diyecekler.

Hapishaneler haddinden fazla suçlu ve mahkûm ile doluymuş. Ranzalar yetişmiyormuş, aralara yataklar serilmiş. Geçenlerde Bakırköy’de yeni açılan adliye binasının önünden geçtim, korku ve dehşet içinde kaldım. Kışla binası gibi dev bir yapı...

Hani, açılan her okul bir hapishanenin kapanmasına yol açacaktır, diyorlardı. Tam tersine... Okullar çoğaldıkça hapishaneler de büyüyor ve çoğalıyor, içine kapanık bir insanım, fazla görüşüp konuşmam, lakin kulağım delik, çok haberler alıyorum. Siyasi kriz, bütün şiddeti ve dehşeti ile devam ederken ona paralel olarak hırsızlık ve yolsuzluk bütün azgınlığıyla sürüyor.

Bir ülke, bir toplum iki türlü temizlenir.

Birincisi: Yatay beşerî irade ile ülkenin idarecileri, aydınları, akademisyenleri, medyacıları, temsilcileri, söz sahipleri, seçkinleri “Artık Yeter! Bu pisliklere son vermeliyiz, temiz bir ülke istiyoruz...” derler, harekete geçerler, gereken çare ve çözümleri ararlar, bulurlar, tedbirleri alırlar.

ikincisi: Toplum bunu yapmaz yahut yapamazsa, dikey irade devreye girer ve temizlik tepeden inme olur. Manevî depremler... Patlayan volkanlar... İhtilaller, inkılâplar, iğtişaşlar... Savaşlar olur, düzenler yıkılır, daha söylemek istemediğim bir yığın felaket, azap gelir.

Alçağın biri ucuz destek kredisinden yararlanmak için bir yere 500 bin dolarlık bir tesis kuruyor. 1 milyon dolarlık fatura uyduruyor... Makineler hurda... Maksat tesis falan kurmak değil, kredi dolandırıcılığı yapmak. Bu ülke bu kafayla ilerler mi?

Ergenekoncu büyük bir gazete, birinci sayfasında bir vatandaşı sahte şeyh ilan etti. Son derece agresif bir lisan ve üslupla verdi veriştirdi. Sonra işin içyüzünü öğrendik: Adamcağızın Kurtköy taraflarında 1970’lerde alınmış tapulu arazisine göz koymuşlar...

Medyada ayda 100 bin lira alan ağır toplar var. Bunlar bu gelirlerini sürdürmek için her habaseti yaparlar.

Hiçbir şeye yanmam, Müslüman kesimin bir kısmının bozulmuş olduğuna çok yanarım.

Toplum hırsızlığa, soyguna, talana, yolsuzluğa kanıksamıştır.

Toplumda temizlenme ve şeffaflaşma konusunda yeterli niyet ve irade yoktur.

En geniş manasıyla, emanetlere hıyanet yaygın hale gelmiştir. Bir azınlık lüks, israf, saçıp savurma, gösteriş, gurur, kibir, aşırı tüketim konusunda ipin ucunu kaçırmıştır.

Malı götürenler, “Artık yükü tuttuk, bu kadarı yeter...” demesini bilmiyorlar.

Dikey irade... Dikey irade...

Büyük zelzelenin ayak sesleri duyuluyor.

Ortadoğu’yu ardından Eski Dünyayı altüst edecek korkunç savaş...

Susuzluk, açlık, kuraklık, pahalılık, işsizlik, aşsızlık, sefalet...

Akıl almaz acayip hastalıklar...

Keneler... Nerden çıktı bu öldürücü keneler?

Dün tarhana çorbası, bulgur pilavı, üzüm hoşafı ile geçinenler bugün en lüks, en pahalı, en şatafatlı restoranlarda isimleri acayip, garip, nadide, nadir yemekler yiyorlar. Pahalı mı pahalı...

çeteler, çeteler, çeteler...

Altın ve gümüş... Dolar ve euro... Para, para, para...

Felaketlerin ayak sesleri duyuluyor, onların kulakları tıkalı, gözleri görmüyor, kalpleri ve vicdanları mühürlü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi