Akit de olmasa, gerçekleri nasıl öğreneceğiz?
Hemen her hafta olduğu gibi, bu hafta da geçen hafta meydana gelen olaylara, kısaca bir göz atmak istiyoruz.
Geçen hafta, muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlu; bir toplantı münasebetiyle Türkiyeye gelen Cezayir asıllı Fransız işadamı Raşit Nekkaz ile görüştü...
Raşit Nekkazı, sadece Türkiye değil, artık dünya tanıyor...
Çünkü Raşit Nekkaz; Fransada peçe yasağı uygulanmaya başladığında; Müslüman kadınlara seslenip; Korkmayın!.. Peçelerinizi çıkarmayın!.. Cezası neyse, ben ödeyeceğim diyen ve bunun için bütçe ayıran adamdır.
Aynı Raşit Nekkaz; Ermeni soykırımı yoktur diyeni 1 yıl hapsedeceğini ve 45 bin Euro para cezasına mahkûm edeceğini açıklayan ve bu kararı Meclisten geçiren Fransaya kafa tutup; Soykırımın olmadığını söyleyen ilk ben olacağım diyen adamdır.
İşte, muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlu, bu Fransız işadamı ile görüştü... Raşit Nekkazın; Türkiye, Cezayir soykırımını TBMMden geçirirse, bu durum Fransayı acıtır, kalbinden vurur sözlerini, geçen hafta Pazartesi günü sürmanşetten verdik... Bu röportajdan dolayı, Hüseyin Kulaoğlunu kutluyoruz...
FRANSADA KRİTİK GÜN
Biliyorsunuz, bu röportajdan sonra, yeni gelişmeler yaşandı... Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, Başbakan Tayyip Erdoğana bir mektup yazıp, İlişkileri bozmayalım dedi.
Daha sonra da, geçtiğimiz Cumartesi günü, 50 bine yakın Türk, Pariste protesto gösterisi yapıp, Fransa kendine gel diye slogan attılar.
Bu gösteriyi değerlendiren siyasiler de; Başbakan Erdoğan, bir Fransa ziyaretinde Ermeni soykırımı olmadığını söylerse, onu da mı hapsedeceksiniz? diyerek, tartışmalara yeni bir boyut getirdiler.
Tartışmaların ve gösterilerin Fransa tarafından nasıl algılandığını bugün hep birlikte göreceğiz... Fransız Anayasa Komisyonu; bu yasanın Fransız Anayasasına aykırı olduğunu açıklamıştı...
Bakalım, Fransız Senatosu ne yapacak?.. Bugün saat 17.30da toplanacak Senato, eğer Anayasa Komisyonunun açıklamasını dikkate alırsa, Sarkozy ağır bir yenilgi almış olacak...
Yok, Sarkozynin istediği yönde karar alırsa; Türkiye-Fransa ilişkileri herhalde büyük yara alacaktır!..
O açıdan, bugün kritik bir gündür... Ne var ki, dünyanın sonu da değildir...
Türkiye, güçlü bir ülkedir ve yoluna Fransasız da devam eder!..
Bundan sonrasını Fransa düşünsün!..
HRANT RANTÇILARI
Geçen haftanın önemli olaylarından biri de; 5 yıldır devam eden Hrant Dink Dâvâsında karar verilmiş olmasıydı...
Bildiğiniz gibi; sanıklardan Yasin Hayale, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi, Erhan Tuncel hakkında ise beraat çıktı.
Mahkeme hakiminin; Karar benim de içime sinmedi... Ama, örgüt olduğuna dair yeterli delil yoktu demesi, savcının da; Örgüt de var, delil de şeklinde bir açıklama yapması, kamuoyunda büyük tartışmalara yol açtı.
Derken, kararın ertesi günü, yani 19 Ocak Cuma günü, Hrantı sevenler tarafından bir protesto yürüyüşü gerçekleştirildi.
Yürüyenlerin ana sloganı şuydu:
Hepimiz Hrantız,
Hepimiz Ermeniyiz!
İşte bu protesto yürüyüşü, Cuma günkü Akitte; Hrant rantçıları başlığıyla verildi ki, medyadaki tek aykırı tavır buydu.
Akitin bu başlığı çok konuşuldu, çok tartışıldı ve hatta eleştirenler oldu... Ne var ki; daha sonraki günlerde Akit gibi düşünenlerin sesleri de yükselmeye başladı.
Çünkü Akit, yerden-göğe haklıydı.
Öyle ya;
Hrant Dink için sokaklara dökülüp, Cinayetin arkasındaki örgüt ortaya çıkarılsın diye bağıranlar, Danıştay Cinayetinin arkasındaki örgütün ortaya çıkarılması için, kıllarını bile kıpırdatmamıştı.
Hrant cinayetinden dolayı sokaklara dökülenler, hem de cami içinde katledilen Bayram Ali Hoca ve Hızır Ali Hoca cinayetlerinde de seslerini çıkarmamışlardı!..
Dün, Ergenekon diye bir örgüt yok!.. Eğer adresini bilsem, gidip üye olacağım diyenlerin, bugün kalkıp da; Dink dâvâsı Ergenekona dahil edilsin demeye hakları var mıdır?..
İşin en tuhaf tarafı;
Hrantı Ergenekon öldürttü diyerek yürüyenlerin arasında; Ergenekon iddianamesini sulandırmak ve kafaları bulandırmak için her türlü psikolojik savaş metodunu kullananlar da vardı, iyi mi?..
Akit, işte bu zihniyeti deşifre etti ve Allaha şükürler olsun ki, Akitin bu manşetinden sonra, birçok siyasî, STK temsilcisi ve gazeteci de, bu gerçeklere temas etmeye başladı.
Haa, bir defa daha söyleyelim;
Bu yazdıklarımız, kesinlikle Hrantın şahsına ve mensubu bulunduğu etnik kökene yönelik değildir!.. Çünkü, bu gazete; sağlığında Hrantın görüşlerine defalarca yer vermiş ve hatta manşete taşımış bir gazetedir... Bu gazete; Hrantın öldürülüşünü de; kaos isteyenlerin provokasyonu olarak manşetten değerlendirmiştir!..
Ve ayrıca; İslâm dinine mensup Müslümanlar olarak, etnik kökeni ne olursa olsun, hiçbir insanın öldürülmesini istemediğimizi defalarca deklâre ettik... Hâlâ, aynı görüşteyiz.
Uzun lâfın kısası;
Tavrımız Hranta değil,
Hrant rantçılarınadır!..
Kaldı ki;
Hrant cinayetini protesto etmek için; Ermeni olmaya da gerek yoktur.
İnsan olmak, herhalde yeterlidir.
EVREN VE VEREM İŞKENCESİ
Geçen hafta, yani 18 Ocak Çarşamba günü gelen bir haber de, geçen hafta çok konuşulan olaylar arasındaydı.
Haber şuydu:
12 Eylül Darbesini gerçekleştiren dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya 4 Nisanda yargı önüne çıkacaklar... Özel Yetkili Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi; Evren ve Şahinkayayı, ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle yargılayacak... Mahkeme; Evren ve Şahinkayaya yurtdışına çıkış yasağı da getirdi.
Tabiî, tartışmalar hemen başladı;
90 yaşındaki adamları yargılayıp da elinize ne geçecek?
Cevaplar gecikmedi:
Şili eski diktatörü Augusto Pinochet de, tutuklanıp hapse atıldığında 73 yaşındaydı... Dahası, Yunanistanda darbe yapıp yönetimi ele geçiren Albaylar Cuntasının subayları hâlâ hapistedir!.. Onlar cezalarını çekiyorsa, Evren ve Şahinkaya da çekmelidir!
İddianamenin kabulü ve yargılama gününün belli olmasıyla birlikte, iddianamedeki ayrıntılar da ortaya çıkmaya başladı.
Meselâ, Ali Şahin ve Mustafa Şimşek adlı iki vatandaşın savcılara anlattıkları... Ali Şahin anlatıyor:
12 Eylül darbesi sonrası gece yarısı evimden alındım. Suçsuz yere 4 yıl 3 ay Diyarbakır Cezaevinde yattım. Bana zorla insan dışkısı bile yedirdiler. Cuntacılar, Diyarbakır Cezaevinde işkence ve bakımsızlıktan tüberküloz hastalığına yakalanan koğuş arkadaşlarımızın bizim yediğimiz yemeklerin içine tükürmesini emrederek bizlerin de hastalanarak ölmemizi istiyorlardı. Bizim savunmamızı hiç dikkate almadan karar veriyorlardı.
İnsanlara bu zulümleri uygulatan, bu işkenceleri yaptıran cuntacılar hesap vermesin, öyle mi?..
Ne kadar da yufka yürekliyiz.
Bırakın, cezalarını çeksinler!..
Yapanın yanına kâr kalmasın ki, darbeye heves edenler, akibetlerinin ne olacağını görsünler!..
Ne yani;
Akitin, manşetine taşıdığı gibi, Verem işkencesine maruz kalmış insanların gördüğü zulüm, karşılıksız mı kalacak?..
Unutmayalım ki;
Yaşlı diye onlara ceza vermemek, genç subayların önünü açar!..
CHPNİN İHL KİNİ!
Geçen hafta, kamuoyunu ilgilendiren çok fazla gelişme cereyan etti... Meselâ, Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından 3. Yargı Paketi açıklandı...
Meselâ; Diyarbakır ve Şırnakta kazılar başlatılıp, faili meçhul/malûm cinayetlere kurban giden 19 kişinin cesetleri bulundu...
Meselâ KKTCnin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş öldü ve görkemli bir cenaze töreniyle toprağa verildi... Meselâ; Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün; Gelin cenaze törenine birlikte gidelim şeklindeki davetini Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer reddedip, hayır dediler... Meselâ; CHPli muhalifler Tüzük Kurultayı için gerekli imzaları topladılar ve Genel Merkeze teslim ettiler... Önümüzdeki 40-45 gün içinde kurultay toplanacak... Kılıçdaroğlu ve ekibi sıkışmış durumda... Bu yüzden de, sahte üye kaydına başladıkları, bize gelen haberler arasında!..
Öyle sanıyoruz ki;
Eceli gelen itin cami duvarına işemesi gibi, Kurultayı gelen CHP de İHL duvarına saldırmaya başladı.
21 Ocak Cumartesi günkü Akitte, CHPnin İHL kini bitmiyor başlığı ile yer alan olay özetle şuydu:
CHP İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, üniversiteye giriş sınavında yerleştirme puanlarının hesaplanmasında kullanılan katsayı uygulamasının kaldırılması kararının iptali ve yürütmenin durdurulması için Danıştayda ayrı ayrı dava açtı.
Öyle sanıyoruz ki, CHPli 2 hanımın yapmaya çalıştığı şey, gündem saptırma amaçlıdır... Çünkü, bu kaos ve kargaşa çıkarma çabasının bir sonuç vereceğine inanmıyoruz!.. Kılıçdaroğlunun, fezlekeden kahraman olma sevdası nasıl tutmadıysa, CHPli iki hanımın gündem saptırma çabası da bir sonuç vermeyecektir!.. Olan, yine CHPye olur!.. Bir 60 yıl daha iktidar yüzü göremezler!..
Bunu diyelim ve haftayı noktalayalım...
Selâm ve saygılarımızla...