M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Başına Gökten Papaz Düşsün!..

Başına Gökten Papaz Düşsün!..

Bir yazıma kızan biri e-mail atmış, "Başına cemaat düşsün" diye yazmış... Hangi cemaattir bu, ben bilemedim, okuyucu da belirtmemiş.
Ben de ona, bilmukabele başına gökten haham düşsün, papaz düşsün, monsenyör düşsün, zangoç düşsün desem yakışık alır mı?
Biz Müslümanların, birbirimize kızdığımız zaman (kızmamamız lazım ama) güzel ve hayırlı dualar etmemiz gerekir.
Allah seni ıslah etsin!.. Hayır, bu şekilde de olmaz. Allah seni, beni, hepimizi ıslah etsin demeliyiz.
Allah seni ıslah etsin çok güzel bir duadır. Böyle bir duaya kendisini de katmamak büyük bir eksiklik ve irfansızlık olmaz mı?

Hepimizin ıslaha ihtiyacı var.
Allah sana akıl, fikir, iz'an, idrak, vicdan versin!... Bu da noksandır... Allah bunları hepimize versin demek gerekir.
Senin bana "Başına cemaat kadar taş düşsün!..", benim sana "Başına taş kadar papaz düşsün!.." demem yakışık almaz.

Temenniler:
İnşaallah en kısa zamanda on, hattâ yirmi İslamî cemaat başkanı bir sofrada buluşurlar, muhabbetli bir sohbet ederler.
Dikkat edilecek hususlar:

Ziyafetin verileceği mekânda dine ve şeriata aykırı büyük günahlar açık ve küstah şekilde işlenmemelidir. İçki gibi...

İkincisi: Yenilen yemekler, Sünnete aykırı şekilde çok lüks ve şatafatlı olmamalıdır.

Üçüncüsü: Namaz vakti gelince oradaki rüesa-i kiram hazeratı, içlerinden birini imam edip cemaatle namaz kılmalıdır.
Bu toplantıda bütün İslamî cemaat, fırka ve hiziplerin bir federasyon veya konfederasyon çatısı altında toplanması için ilk adım atılmalıdır.
Yine bu birinci toplantıda ihtilaflı meseleler tartışılmamalıdır.
Toplantıya gelen cemaat ve tarikat başkanları çok lüks, gösterişli, pahalı, şaşaalı, debdebeli, saltanatlı arabalarla gelmemeli, orta hattâ mütevâzı vasıtalarla gelmelidir.
Bu toplantıda papazlarla, hahamlarla, patriklerle, monsenyörlerle, pastörlerle, zangoçlarla yapılan muhabbetten daha koyusu yapılmalıdır.
İnşaallah böyle bir toplantı yapılır ve hayırlara vesile olur da üzerimize rahmet ve sekinet iner.
Gökten başımıza ne cemaat düşsün, ne da haham veya papaz...

* (ikinci yazı)
Gözünü Nalbanta Tedâvi Ettiren Kör Olur
GÖZÜN hastalandı, kime gidersin. Uzman göz doktoruna. Seçme imkanın varsa en mâhir, en hâzık, en başarılı uzmanı ararsın, ona başvurursun...
Çocuğunu sünnet ettireceksin, iyi ve uzman bir sünnetçi bulursun.
Elbise diktireceksin, kumaşını iyi bir terziye götürürsün.
Bahçendeki ağaçları budatacaksan, iyi ve uzman bir ziraatçi bulur, ona budatırsın...
Gözü ağrıyan nalbanta gitmez.
Ayakkabı ısmarlayacak, takunyacıya gitmez.
Bağını budatacak kişi, sobacıya gitmez.
Yahu damı aktartmak için bile uzman bir ustaya müracaat gerekir.
Din işleri en nazik işlerdir. İlmi, irfanı, ihtisası, icazeti, istikameti olmayanlara dinî konular sorulmaz, gerçek müftü olmayanlardan fetva alınmaz.
Cahile musluk tâmiri bile yaptırılmaz.
Bir kısım Müslümanlar herkes eline bir Kur'an tercümesi, bir de hadîs kitabı alsın ve kendi kafasından mâna çıkartıp ahkâm kessin diyor. Böyle hafiflik, böyle ucuzluk olur mu? Gözünü nalbanta tedavi ettiren kör olabilir, câhile dinî mes'ele soran imanını yitirebilir. Yarım tabip candan, yarım alim dinden imandan edermiş...
Dinî konular icazetli din uzmanlarından, yâni gerçek ulemadan, fukahadan, müderrislerden ve müftülerden sorulur öğrenilir.
Kitap okunarak öğrenilecekse muteber ve güvenilir din kitaplarından öğrenilir.
Birileri çıkmış İslam'da kader inancı yoktur diye terter tepiniyor.
İslam'da kader var mı yok mu, nereden, kimlerden, nasıl öğreneceksin?.. Bilenlere soracaksın. Bilenler kimlerdir? İcazetli ulema, fukaha, müderrisler ve müftülerdir.
Bunların hepsi de kadere iman İslam'ın altı inanç şartından biridir diyor.
Bütün akaid kitaplarımızda kader bahsi var.
Şu veya bu aykırı ve reformcunun ilahiyatçının kader yoktur diye bağırması diye kader inancı yok olmaz.
Geçen Ramazan'da birileri İslam'da teravih namazı yoktur diye gürültü çıkarttılar. Diyanet'in fetva heyeti vardır, teravihin inkarı akıllara ziyan bir şeydir dedi ve gerekçelerini beyan etti, Ümmet-i Muhammed'i uyardı, aydınlattı.
Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları dinî, itikadî, fıkhî, ahlakî mesele ve soruları ihlaslı, takvalı, icazetli ulemaya, fukahaya, müftülere sormalıdır.
İslam'da şefaat vardır.
Kabirde sorgu sual vardır. Münkereyn meleklerinin geleceğine inanmak vardır.
Kabir azabı vardır.
Bütün dinî konularda, Ehl-i Sünnet ulema ve fukahasının cumhurunun üzerinde ittifak ettikleri bütün bilgiler doğrudur.
Müttefakun aleyh bilgi ve hükümlere aykırı ve zıt şeyler söyleyenler yanılıyor ve yanıltıyor. Onlar dall ve mudildir.
İlahiyat fakültelerimizde Ehl-i Sünnet inancına, fıkhına bağlı çok muhterem profesörler vardır. Onlar doğru fetva verirler. Sorulacaksa onlara sorulsun.
Adam Kemalizm dinine inanmış, İslam'ı resmî ideolojiye uydurmaya çalışıyor. Böylesine dinî mesele sorulur mu?

Adam, cumhur-i ulemayı bırakmış, birtakım sarıklı Farmasonların peşine düşmüş. Böylesine de fetva sorulmaz, ondan din öğrenilmez.
Soracaksan Ömer Nasuhi Bilmen gibi hocalara soracaksın.
Elmalılı Hamdi efendi gibi müfessirlere soracaksın.
Ahmed Naim bey gibi muhaddislere soracaksın.
Ahmed Davudoğlu el-Ezherî gibi fakihlere soracaksın.
Şeyhülislam Mustafa Sabri, Düzceli Zâhid el-Kevserî, Yusuf İsmail en-Nebhanî, Mekke-i Mükerreme Şâfiî reisüluleması Ahmed Zeynî Dahlan ve benzeri ulemaya, fukahaya, müftülere soracaksın.
Sevgili kardeşim, seni uyarıyorum: Ağrıyan gözünü nalbanta tedavi ettirme kör olursun. Tartışmalı dinî mesele ve konuları reformculara sorarsan mânen kör olursun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi