Selâm üzerine birkaç kelâm
Başka milletlerin başına böyle bir şey geldi mi, bilmiyorum, ama “Takvim Devrimi”nin, “Gün Devrimi”nin, “Saat Devrimi”nin, “Ay Devrimi”nin, “Ezan Devrimi”nin, “Dil Devrimi”nin, “Kıyafet Devrimi”nin yanı sıra, biz, bir de “Selâm Devrimi” yaşadık!
Müslüman olduğumuz tarihten itibaren (Dokuzuncu Yüzyıl) dilimize yerleşen “Müslüman Selâmı” (Arapça kökenlidir, ama tıpkı ezan gibi, tüm dünya Müslümanlarının evrensel iletişimidir), 1930’lu yıllarda değiştirilmiş, önce askerlere ve memurlara “yeni selâm” mecburiyeti getirilmiş, ardından herkese dayatılmıştır (şapka konusunda da durum aynıdır).
Buna göre “Selâmün aleyküm” ya da “Esselâmu aleyküm” şeklindeki selâm terk edilecek, onun yerine sabahları “günaydın”, öğleden sonra “tünaydın”, akşam vakti “iyi akşamlar”, gece bastırınca da “iyi geceler” denilecektir.
Şaka gibi!..
Diyelim ki, salyangoz kabuğu gibi her yanı kapalı alışveriş merkezinde bir tanıdığınıza rastladınız. Selam vermeden önce ya saate bakacaksınız ya da izin isteyip alelâcele sokağa fırlayıp vakit tayinine çalışacaksınız. Vakit sabah mı, öğlen üstü mü, öğlen sonrası mı, akşamüstü mü yoksa gece mi keşfettikten sonra, “günaydın”, “tünaydın”, “iyi akşamlar”, “iyi geceler”den birini kararlaştırıp geri döneceksiniz ve tanıdığınız kişi hâlâ sizi bekliyorsa, selâm niyetine bunlardan birini heceleyeceksiniz.
Bu iş ezbere olmaz: Siz zamanı keşfetmeden “günaydın” derseniz, ama vakit öğleyi geçmişse, alimallah kala kalırsınız!
Diyelim ki vakit sabah. Siz de buna uygun olarak “günaydın” dediniz, peki muhatabınız ne diyecek? O da size “günaydın” diyecek. Bu durumda “Ben de onu dedim birader, ne diye tekrarlıyorsun” diye tepki gösterme hakkınız yoktur. Zira vaktiyle bu “selâm”ı uyduranlar, karşılığında başka bir “kelâm” uydurma zahmetine katlanmamışlardır.
“Günaydın...”
“Günaydın.”
“Tünaydın” (“tün” gece demekmiş. Peki o zaman “iyi akşamlar” ya da “iyi geceler” demenin ne anlamı var?)...
“Tünaydın...”
“İyi akşamlar...”
“İyi geceler...”
Ne kadar iyi? Az mı iyi, çok mu iyi?
Ayrıca akşamla geceyi nasıl ayırt edeceğiz? Saate mi bakacağız, havaya mı?
Ya “günaydın” ne demek?
“Sabah oldu, gün aydınlandı” demekse, herkes zaten görüyor: Eskiler buna “malumu ilân” derlerdi: Bilinen şeyi bildirmek...
Çocuktum. Bir sabah kalktığımda, babamı evde görmenin de keyfiyle (zira çoğunlukla gurbet ellerde olurdu) her sabah sınıfa girişte Başöğretmenimin bize söylediği şeyi söyledim: “Günaydın.”
Ters ters baktı: “Kör değilim görüyorum” dedi.
“Neyi?” diye sordum şaşkınlıkla.
“Günün aydınlandığını, sabahın olduğunu, yoksa neden kalkalım?”
Kala kaldım. Söyledikleri mantıklıydı, ama neden Başöğretmen ısrarla böyle selâmlıyordu sınıfı?
Bunca sözden sonra söyler misiniz: Herhangi bir yerde karşılaştığınız başka bir milletten Müslüman bir kardeşinizi “günaydın”, “tünaydın, “iyi akşamlar” diye selâmlayabilir misiniz?
Selâmsanız sizi anlar mı?
Ama “Selâmün aleyküm” derseniz, her Müslüman anlar.
Şu halde selâm da, tıpkı ezan gibi, Müslümanların “ortak dil”idir. Bir nevi paroladır. Müslüman selâmı Müslümanlar arasında kardeşlik köprüsüdür.
Selâmın değiştirilmesi ise bu köprünün yıkılması, ortak dilin yok edilmesi anlamına gelir.
Öyleyse ısrarla “Müslümanca” selâmlaşmaya devam.
Selâmün aleyküm dostlarım!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.